WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Özel boşanma sebepleri ise kendi içinde mutlak özel boşanma sebepleri (zina-TMK m. 161, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış-TMK m. 162, suç işleme-TMK m. 163 ve son olarak terk-TMK m. 164) ve nispi özel boşanma sebepleri (haysiyetsiz hayat sürme-TMK m. 163 ve akıl hastalığı TMK m.163) şeklinde ayrıma tabidir. Bu ayrımların asıl önemi; hâkimin, somut olayda evliliğin çekilmez hâle gelip gelmediğini incelemesinin gerekip gerekmediği noktasında kendini gösterir. Kanun koyucu özel mutlak boşanma sebepleri konusunda belirli bir olayın gerçekleşmesi şartını aramıştır. Özel mutlak boşanma sebebine dayalı bir davada “kanunun aradığı belli şart” gerçekleştiği takdirde artık hâkim, genel boşanma ve özel nispi boşanma sebebine dayalı davaların aksine “evliliğin çekilmez hale gelip gelmediğini” incelemeksizin boşanma kararı vermek zorundadır. Zira kanun koyucu; özel mutlak boşanma sebeplerinden birinin varlığı hâlinde, ortak hayatın çekilmez hâle geldiğini kabul etmiştir....

    Maddesi uyarınca dava tarihinden itibaren geçerli olmak ve boşanma davasında hükmedilen tedbir nafakaları ile tahsilde tekerrüre yol açmamak üzere davacı kadın yararına aylık 500,00 TL tedbir nafakasına hükmedilmek suretiyle yeniden esas hakkında hüküm tesisi cihetine gidilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur. H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan sebeplerle; I-Davacı T1 vekilinin; kadının reddedilen tedbir nafakası (TMK md. 197) davasına yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile; Sarayköy Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi'nin 26.11.2021 tarih, 2021/59 esas ve 2021/404 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA ve Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1- b,2 maddesi uyarınca yeniden esas hakkında hüküm tesisine. 1- Davacı T1'in davasının kısmen kabulü ile; dava tarihi olan 25.02.2021 tarihinden itibaren geçerli olmak ve Gaziosmanpaşa 4....

    Bu yüzden, taraflardan birinin evlilik birliğinin sarsılması (TMK m. 166/1) hukuki sebebiyle açtığı boşanma davasında, şayet çok uzun süreli fiilî ayrılık kanıtlanıyorsa boşanmaya karar verilebilmelidir. Böyle bir çözüm yolunun, terke dayalı özel boşanma sebebine (TMK m. 164) ilişkin düzenlemeyi işlevsiz veya etkisiz duruma getirdiğinden söz edilemez. Çünkü, terk hukuki sebebiyle boşanma davası açılması için, eşlerden birinin samimi olarak ortak yaşamı yeniden kurmak isteğiyle diğerini ortak konuta çağırması, çağrılan eşin ise geçerli bir özrü olmamasına karşın ortak konuta dönmemesi gerekmektedir. Oysa, uzun süreli fiilî ayrılıklarda, her iki eşin de ortak yaşamı sürdürmek gibi bir isteği/iradesi bulunmamaktadır....

      DAVA KONUSU : Boşanma (Ortak Hayatın Yeniden Kurulmaması Sebebiyle) KARAR : Dairemizce dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İSTEM:Davacı dava dilekçesinde özetle; davalı ile 01/08/2007 tarihinde evlendiklerini, bu evliliklerinden bir çocuklarının olduğunu, evlilik birliğinin bozulmasında davalı tarafın kusurlu olduğunu, müvekkilinin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, tarafların arasında duygu ve düşünce birliğinin kalmadığını, evlilik birlikteliklerinin imkansız hale geldiğini, taraflar arasındaki reddedilen boşanma davasından sonra tekrar evlilik birliğinin fiilen kurulamadığını iddia etmiş, bu nedenle tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin müvekkiline verilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

      DAVA KONUSU : Boşanma (Ortak Hayatın Yeniden Kurulmaması Sebebiyle) KARAR : Dairemizce dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İSTEM:Davacı dava dilekçesinde özetle; davalı ile 01/08/2007 tarihinde evlendiklerini, bu evliliklerinden bir çocuklarının olduğunu, evlilik birliğinin bozulmasında davalı tarafın kusurlu olduğunu, müvekkilinin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, tarafların arasında duygu ve düşünce birliğinin kalmadığını, evlilik birlikteliklerinin imkansız hale geldiğini, taraflar arasındaki reddedilen boşanma davasından sonra tekrar evlilik birliğinin fiilen kurulamadığını iddia etmiş, bu nedenle tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin müvekkiline verilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

      Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; tarafların 27.03.2016 tarihinde kesinleşen kararla anlaşmalı olarak boşandıkları, ortak çocuk 06.05.1990 doğumlu ...'nin velayetinin anneye bırakıldığı, mahkemece tasdik edilen boşanma protokolüne göre çocuğun özel üniversitede öğrenim görmesi halinde tüm özel eğitim giderlerinin yarısının davalı baba tarafından karşılanacağının kararlaştırıldığı ve ortak çocuğun icra dosyasına konu alacak talebinin ait olduğu dönemde halen bir özel üniversitede öğrenci olduğu anlaşılmaktadır. Tarafların anlaşmalı boşanmalarına ilişkin hükmün, diğer bir deyişle sözleşmenin, taraflarından biri davacı anne olup, velayeti anneye bırakılan ve boşanma protokolünde lehine eğitim giderleri konusunda düzenleme yapılan ortak çocuk boşanma hükmünün tarafı değildir. Ortak çocuğun sonraki bir tarihte ergin olması da, çocuk lehine boşanma protokolüne dayalı bir hakkın ifasında ona taraf sıfatı kazandırmaz....

        Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi'nin 2012/38 Esas, 2012/430 Karar sayılı kararı ile reddedildiği, kararın 13.03.2014 tarihinde kesinleştiği, 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin dördüncü fıkrasında düzenlenen üç yıllık sürenin geçmiş olduğu, bu süre içinde tarafların yeniden biraraya gelmedikleri, ortak hayatın yeniden kurulamadığı, bu suretle evlilik birliğinin temelinden sarsılmış sayılması gerektiği, 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin dördüncü fıkrasındaki yasal koşullar oluştuğu halde, kararın gerekçesinde hata yapılarak 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrasına göre boşanma kararı verilmesinin doğru olmadığı, tarafların ortak çocukları İrem'in istinaf incelemesi sırasında ... olduğu, velâyeti konusunda istinaf incelemesi yapılamayacağı, boşanma veya ayrılık davası açılınca davanın devamı süresince hâkim tarafından gerekli olan eşlerin barınmasına, geçimine, malların yönetimine ilişkin geçici önlemlerin kendiliğinden (re'sen) alınması gerektiği, davalı kadının...

          velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocukla baba arasında kişisel ilişki kurulmasına, ortak çocuk yararına aylık 550,00 TL tedbir nafakası, 550,00 TL iştirak nafakasına, tarafların eşit kusurlu olmaları sebebiyle tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiş, iş bu karar davalı-karşı davacı kadın vekili tarafından erkeğin kabul edilen boşanma davası, kusur belirlemesi, reddedilen manevî tazminat talebi yönünden istinaf edilmiştir....

            Taraf vekillerinin asıl ve karşı boşanma davasının kabulüne yönelik istinaf başvurusunun ayrı ayrı incelenmesinde; eylemli ayrılık sebebi ile boşanma davasında boşanma kararı verilebilmesi için eşlerin kusur durumlarının ayrıca araştırılması gerekmemektedir. TMK'nun 166/4 m.si gereğince, boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde her ne sebeple olursa olsun ortak hayatın yeniden kurulamamış olması boşanma kararı verilebilmesi için yeterlidir. Sadece boşanmanın eki niteliğinde istekler var ise eşlerin kusur durumlarının ayrıca araştırılması gereklidir. Diğer yandan TMK'nun 166/1 m.si uyarınca boşanmaya karar verebilmek için davayı açan taraf açısından evlilik birliğini temelinden sarsan ve çekilmez hale getiren davalı tarafa yüklenebilecek az da olsa bir kusurun varlığının ispatı şarttır....

            Türk Medeni Kanunu'nun 166/1-2. maddesi uyarınca boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Somut olayda davalı-karşı davacı erkeğin, eşine sürekli şiddet uyguladığı ve sadakatsiz olduğu boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu, davalı-davacı kadının ise kusurlu bir davranışının ispatlanamadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda bölge adliye mahkemesince davalı-karşı davacı erkeğin istinaf taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken, davasının kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırı ise de, kadının kabul edilen boşanma davası temyizin kapsamı dışında bırakılmak suretiyle boşanma hükmü kesinleştiğinden, erkeğin boşanma talebinin konusuz hale geldiği de görülmektedir. Bu durumda erkeğin boşanma davasının esası hakkında bir karar verilemeyecektir....

              UYAP Entegrasyonu