Davacı tarafından 10.107.35 TL borçlu olmadığının tespiti talep edilmişsede talep edilen bu miktar üzerinden harç da yatırılmış değildir. Takip ve istirdat miktarına göre dava değeri belirli olup görevde bu miktar gözetilerek belirlendiğinden kendisini vekille temsil ettiren davacı lehine nispi vekalet ücretinin bu miktar üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hükmedilmesi gerekir....
Dava, bonolarla borçlu olunmadığının tespitine ilişkin olarak açılmışsa da, davacı yargılama aşamasında 11.8.2005 tarihli nakit para ve ibraname sözleşmesi başlıklı davalının imzasını içeren belgeyi ibraz ederek dava konusu senet bedelinin elden nakit olarak davalı alacaklıya ödendiğini, bu sebeple davaya istirdat davası olarak devam edilmesini talep etmiştir. İİK.’nun 72/6 maddesi hükmünde “Borçlu menfi tespit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.” Ne varki davacı vekili, 20.9.2006 tarihli celsedeki imzalı beyanında “ …bizim talebimiz sadece borçlu olmadığının tespitine karar verilmesinden ibarettir. İstirdat talebimiz yoktur” demiştir....
Somut olayda, tarafları ve dayanılan dava konusu olay aynı olduğundan dava dışı asıl borçlu ....... San. Tic. A.Ş.'nin Kurum'a karşı açtığı istirdat davası ile eldeki dava arasında irtibat bulunduğu ve birbirinin sonuçlarını etkileyeceği tartışmasızdır. Asıl borçlu ....... San. Tic. A.Ş. tarafından açılan istirdat davasının, bu davada bekletici mesele yapılmasında sonuçta verilecek kararın yasaya uygunluğu bakımından zaruret olduğu da bir gerçektir. Bu durumda; mahkemece dava dışı asıl borçlu ... .... San. Tic. A.Ş.'nin Kurum'a karşı açtığı istirdat davasına ilişkin dosyanın bekletici mesele yapılarak, kesinleşecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; yazılı şekilde davanın reddine hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır....
DAVA : Davacı, borçlu olmadığının tespitine ve icra inkar tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı vekili, davacının, davalıya ait işyerinde işçi olarak çalışmaya başlatılırken bono alındığını, iş sözleşmesinin sona ermesi üzerine işverenin bu bonoya dayalı olarak icra takibi başlattığını belirterek, icra takibine konu bono sebebiyle borçlu olmadığının tespiti ile icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini istemiştir....
Mahkememizin 17/07/2021 tarihli ara kararı gereğince; davacı vekiline menfi tespiti talep edilen dava değeri ile istirdatı talep edilen dava değerini ayrı ayrı açıklamak üzere 2 haftalık kesin süre verildiği, iş bu ara karar davacı vekiline tebliğ edilmiştir. Davacı vekili 07/09/2021 tarihli beyan dilekçesi ile; icra dosyasından talep edilen miktar kadar borçlu olmadıklarının tespit edilmesi durumunda ödemiş oldukları bedelin istirdadını talep ettiklerini, istirdat edecekleri talebin netleşmediğini, bu nedenle arabuluculuğa başvurulmadığı yönünde beyanda bulunmuştur. 6100 Sayılı HMK'nun "Dava dilekçesinin içeriği" başlıklı 119/1. Maddesinde dava dilekçesinde bulunması gereken hususlar tek tek sayılmış ve (ğ) bendinde ise açık bir şekilde talep sonucunun yer alması gerektiği bildirilmiştir. Aynı maddenin 2. Fıkrasında ise; "Birinci fıkranın (a), (d), (e), (f) ve (g) bentleri dışında kalan hususların eksik olması halinde,----- tamamlaması için bir haftalık kesin süre verir....
Davacının dava dilekçesinin sonuç kısmında “tedbiren takibin durdurulması, takip dayanağı sözleşmedeki haksız şartların ve bononun davacı aleyhine olan şartlarının geçersizliğinin tespiti, dava tarihine kadar 2.321,00 TL ödeme yapıldığının tespiti, icra dosyasından hesaplanan şekilde 5.638,45 TL borçlu olmadığının tespiti, gerçek borç miktarının hesaplanarak fazladan yapılan ödemelerin istirdadı” şeklinde taleplerinin olduğu ve dava değeri olarak 5.638,45 TL gösterildiği anlaşılmakla, davacının talepleri ve dava değeri gözönünde bulundurulduğunda, Tüketici Mahkemesinin davaya bakmakla görevli olduğu anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, işin esasına girilerek sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. SONUÇ: yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davacı yararına BOZULMASINA, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 03/10/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi....
ın ise herhangi bir adres ve kimlik bilgisi bulunmadığını, büroda takip programında borçlu bilgileri girilirken, borçlu bölümüne ... yazıldığında eski kayıtlar içerisinde yer alan davacının adının çıktığını ve sehven borçlu olarak eklendiğini, bono üzerinde borçlu, ...'ın herhangi bir kimlik bilgisi olmadığından, yapılan hata farkedilememiş, ancak dava açıldıktan sonra yapılan incelemede bono keşidecisinin adresinin Afyonkarahisar olması, bono keşidecisi ... ile bono borçlusu ... arasında akrabalık ilişkisinin olabileceğini bu nedenle de dava ...'...
İstirdat davasının açılmasının ikinci şartı ise, maddi hukuk bakımından aslında borçlu olmadığı bir parayı cebri icra tehdidi altında ödemek zorunda kalmış olmasıdır. (İİK.m.72/VII) Burada BK.m.62’dekinin (TBK'nun 77) aksine, davacı (borçlu) yalnız borçlu olmadığı bir parayı ödemek zorunda kaldığını ispat etmekle yükümlü olup, bu parayı hataen, kendisini borçlu sanıp ödemiş olduğunu ispat etmek zorunda değildir. İstirdat davasının borç olmayan paranın tamamen ödendiği tarihten itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılması gerekir. Dolayısıyla, borçlunun bu parayı doğrudan doğruya alacaklıya veya icra dairesine ödediği veya borçlunun haczedilen mallarının satılıp, bedelinin icra dairesine ödendiği tarihte, 1 yıllık istirdat davası açma süresi başlar. Paranın icra dairesince alacaklıya ödendiği an, 1 yıllık istirdat davası açma süresinin başlaması bakımından önemli değildir....
, aksi öngörülecekse İİK m. 72/3 uyarınc icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesene karar verilmesini, davalı tarafça tahsilat yapılması halinde bu ödenmenin taraflarına iadesi için istirdat talep ve dava haklarının saklı kalmak kaydı ile teminatsız veya takdir edilecek teminat mukabilinde tedbir taleplerinin kabulü ile takibin durdurulmasını, müvekkilinin yazı ve imzasının bulunmadığı senetten ötürü borçlu olmadığının tespitini senedin ve icra takibinin iptalini, davalının takip konusu alacağın %20'den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini, yargılama giderlerinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir....
Dava, İcra İflas Kanunun m.72/1 hükmü uyarınca açılan menfi tespit davası olup, m.72/6 hükmü gereği dava sırasında borç ödenmiş olmakla davaya istirdat davası olarak devam edilmiştir. İstirdat davası İİK 72/7. maddesinde düzenlenmiştir. Kendisine karşı ilamsız icra takibi yapılmış olan borçlu, ödeme emrine itiraz etmemiş veya itiraz etmiş olup da, itirazının icra mahkemesince kaldırılmış olması nedeniyle kesinleşen icra takibi ile ve menfi tespit davası da açmaması sonucu, gerçekte borçlu olmadığı bir parayı ödemek zorunda kalırsa, ödemiş olduğu paranın kendisine geri verilmesi için alacaklıya karşı istirdat davası açabilir. İstirdat davasında, icra takibi sırasında sebepsiz olarak ödenmiş olduğu iddia edilen paranın geri verilmesi istenir....