Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

İSTİNAF NEDENLERİ : İhtiyati tedbir isteyen davacı vekili, HMK'nın 390/3.maddesi gereğince tedbir talep eden tarafın tedbir sebebi ve türünü belirterek davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğunu, tam olmasa bile kuvvetle muhtemel olduğunu gösterecek ispat durumu gerektiğini, tam ispat aranmayıp yaklaşık ispat ile yetinildiğini, tedbir talep dilekçesi ekinde sundukları evrakların yaklaşık ispat kuralını karşıladığını, İzmir CBS'ndaki soruşturmanın devam edip şikayet dilekçesinin dosyada mevcut olduğunu, davaya konu senedin müvekkilinin bilgisi haricinde ve sonradan düzenlendiğini kanıtlayan ... adlı şahsın ifade tutanağının sunulduğunu, bu kişinin müvekkili şirket çalışanı olup ifadesinde senedin boş ve zorla ve tehditle imzalattıklarını beyan ettiğini, bu nedenle kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, kararın kaldırılarak tedbir kararı verilmesini istinaf konusu etmiştir....

    İcra mahkemesinin kararının yalnızca müteriz borçlu yönünden sonuç doğuracağı tabi olup; Sair temyiz itirazları yerinde değilse de; ...Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2014/26 Esas sayılı dosyasında, borçlunun talebi üzerine mahkemece 18.02.2014 tarihinde; "İİK 179/b maddesi geregince borçlu aleyhine İİK'nun 206. maddesinin 1. sırasında olan alacaklara ilişkin olanları hariç, 6183 Sayılı Kanun'a göre yapılan takiplerde dahil olmak üzere alacaklılar tarafından borçlu hakkında her türlü ihtiyati haciz, ihtiyati tedbir ve muhafaza işlemleri de dahil tüm takip işlemlerinin yapılmasının tedbiren durdurulmasına" karar verildiği, karardan sonra 27.03.2014 tarihinde şikayete konu takibin açıldığı anlaşılmaktadır....

      Her ne kadar çek istirdadı talebi reddedilmişse de davacının çek ve takip nedeniyle davalıya borçlu olmadığı anlaşılarak, borçlu olmaması nedeniyle mendi tespit talebi kabul edildiğinden yargılama giderleri ve vekalet ücreti davalı üzerinde bırakılmıştır....

        Yasanın belirlediği, muhafaza tedbirlerine ilişkin alınan kararlara karşı, kanun yoluna başvurulamayacağı açık olmakla birlikte, talep üzerine hüküm tesis edilen ihtiyati tedbir kararlarına karşı da kanun yolunun kapalı olduğuna dair farklı uygulamalarla veya mahkemeler tarafından, borçlu talebi olmaksızın ve muhafaza tedbiri niteliği taşımayacak şekilde, re’sen ihtiyati tedbir kararları verildiği görülmektedir. Genel açıklamalar sonrasında, teminat mektuplarının ödenmemesine yönelik tedbir kararının, bir muhafaza tedbiri olmadığı ve ancak, geçici hukuki korumalardan biri olan ihtiyati tedbir kararı olduğuna vurgu yapılması yerinde olacaktır. Yani, mahkemece, re’sen veya genel anlamda, teminat mektuplarının paraya çevrilmesinin tedbiren durdurulmasına dair, istem sonucunu aşacak şekilde veya ihtiyati tedbir şartlarına uygun olmayacak şekilde tedbir kararı verilmesi usul ve yasaya uygun olmayacaktır....

          K A R A R Davacı, bedelsiz kaldığı halde teminat olarak verdiği senetleri ciro yolu ile elinde bulunduran davalı ... tarafından hakkında takip yapıldığını ileri sürerek asıl davada borçlu olmadığının tespiti ile birleşen davada ise aynı takipte borçlu görünen, senetlerin lehtarı ...'a senetlerden ötürü borçlu olmadığının tespitini istemiştir. Davalılar davanın reddini dilemiş, davalı ... asıl davada ayrıca kötüniyetli davacı aleyhine asıl alacağın %40'ı tutarında tazminata hükmedilmesini dilemiştir. Mahkemece, davacının davasının reddi ile davalının da kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, hüküm yalnızca davalı ... tarafından temyiz edilmiştir. 2-Dava menfi tespit davasıdır. Davacının talebi üzerine 12/03/2012 tarihinde icradaki paranın dava sonuçlanıncaya kadar alacaklıya ödenmesinin tedbiren önlenmesine karar verilmiş böylece davacının alacağına geç kavuşmasına neden olunmuştur....

            Somut olayda, icra takibinin belirtilen bu tedbir kararından sonra 04.06.2014 tarihinde başlatıldığı, 03.06.2014 tarihinde... Asliye Ticaret Mahkemesi’nden alınan 2014/205 D. İş sayılı ihtiyati haciz kararına istinaden alacaklı vekilinin talebi üzerine ve yine 05.06.2014 tarihide tedbir kararından sonra ihtiyati haciz yazılarının yazıldığı görülmektedir. Bu durumda tedbir kararında, “…ihtiyati hacizlerin…tedbiren önlenmesi …” hüküm altına alındığına göre, bu tedbir kararı; tedbir kararından sonra verilen ihtiyati haciz kararlarının uygulanmasına ve ihtiyati haciz işlemlerinin yapılmasına engeldir. Tedbir kararında açıkça bu yönde karar verildiği için artık ihtiyati haciz yapılmasına imkan bulunmamaktadır....

              Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/102 E. sayılı iflasın ertelenmesi davasında verilen 30/04/2014 tarihli ihtiyati tedbir kararı ile, borçlu şirket aleyhine 6183 sayılı kanuna göre yapılan takipler de dahil olmak üzere yapılmış ve yapılacak tüm takiplerin ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına, davacı hakkında yeni icra takibi başlatılmasının ihtiyati tedbir yoluyla önlenmesine, davacı (borçlu) şirkete ait menkul ve gayrimenkul malların, banka hesaplarındaki paraların, üçüncü şahıslardaki hak ve alacakların üzerine ihtiyati haciz uygulanmasının ve ihtiyati haciz yoluyla muhafaza altına alınmasının ihtiyati tedbir yoluyla önlenmesine karar verildiği anlaşılmıştır....

                tespiti talebi olup menfi tespit davası açılmak suretiyle talep edilmesinin mümkün olmadığını, davacıdan 5....

                tespiti talebi olup menfi tespit davası açılmak suretiyle talep edilmesinin mümkün olmadığını, davacıdan 5....

                İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2007/186 Esas sayılı dosyasında açtığı imzaya itiraz davasında takibin durdurulmasına yönelik tedbir kararı verildiği anlaşılmaktadır. İİK'nun 170/1. maddesinin ikinci cümlesi gereğince, tedbir kararı verilen imza itirazı zamanaşımını keser ise de; tedbir kararının verildiği adı geçen dosyanın muterizlerinin ... ve ... olup, borçlu ...'in muteriz olmadığı anlaşıldığından verilen ihtiyati tedbir kararının borçlu ... yönünden hüküm ifade etmeyeceğinin kabulü gerekir. Şikayete konu icra dosyasının incelenmesinde; borçlu ... yönünden 30.4.2007 tarihinde başlayan takiple zamanaşımının kesilmiş olduğu, yeniden başlayan zamanaşımı süresinin alacaklının 15.5.2007 tarihli haciz talebi ile tekrar kesildiği anlaşılmış ise de; bu tarihten itibaren alacaklının 06.5.2015 tarihli yenileme talebine kadar zamanaşımını kesen yada durduran hiç bir işlem bulunmadığı görüldüğünden, adı geçen borçlu yönünden 3 yıllık bono zamanaşımı süresinin dolduğunun kabulü gerekir....

                  UYAP Entegrasyonu