Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Borç verenin tam mükellef kurum olması" başlıklı kısmında; kullanılan borç nedeniyle, geçici vergi dönemi içinde örtülü sermaye şartlarının gerçekleşmesi halinde, o dönemde daha önce borç alan kurum tarafından giderleştirilen faiz, kur farkı ve benzeri giderleri bu işlemin yapıldığı geçici vergi döneminde hesaben gerekli düzeltmeye tabi tutulabileceği, borç veren kurum tarafından da aynı dönem içinde düzeltme yapılabilmesinin mümkün olduğu, düzeltmenin, gider yazılan geçici vergi döneminden sonra yapılması halinde, borç alan kurum tarafından verilen düzeltme beyannamesi ile tahakkuk eden vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması şartıyla, borç veren kurum tarafından da (bir sonraki geçici vergi döneminde) düzeltme yapılabileceği, hesap dönemi kapandıktan sonra, örtülü sermaye kullanan kurumun yapacağı düzeltme talebinin vergi dairesince Vergi Usul Kanunu uyarınca değerlendirilip sonuçlandırılacağı, bu düzeltme sonucu tarh edilen vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması halinde, karşı tarafın...

    Borç verenin tam mükellef kurum olması" başlıklı kısmında; kullanılan borç nedeniyle, geçici vergi dönemi içinde örtülü sermaye şartlarının gerçekleşmesi halinde, o dönemde daha önce borç alan kurum tarafından giderleştirilen faiz, kur farkı ve benzeri giderleri bu işlemin yapıldığı geçici vergi döneminde hesaben gerekli düzeltmeye tabi tutulabileceği, borç veren kurum tarafından da aynı dönem içinde düzeltme yapılabilmesinin mümkün olduğu, düzeltmenin, gider yazılan geçici vergi döneminden sonra yapılması halinde, borç alan kurum tarafından verilen düzeltme beyannamesi ile tahakkuk eden vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması şartıyla, borç veren kurum tarafından da (bir sonraki geçici vergi döneminde) düzeltme yapılabileceği, hesap dönemi kapandıktan sonra, örtülü sermaye kullanan kurumun yapacağı düzeltme talebinin vergi dairesince Vergi Usul Kanunu uyarınca değerlendirilip sonuçlandırılacağı, bu düzeltme sonucu tarh edilen vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması halinde, karşı tarafın...

      Bu sözleşme tarafların eski bir borç yerine yenisini geçirme iradelerinden oluşur. Yenilemenin varlığını kabul için öncelikle eski bir borç olmalı, yeni borç onun yerine geçmeli ve taraflar yenileme iradesine sahip olmalıdır. Eş söyleyişle, taraflar eski borç yerine geçecek yeni bir borç kurma iradesine sahip olmalıdır. Bu irade yeni bir borç kurmak suretiyle eski borcu ortadan kaldırma, onu sona erdirme iradesidir. Yenileme iradesi sözleşmeden açık bir şekilde anlaşılmalıdır. Tarafların açık iradesi yenileme yönünde birleşmelidir. Yenileme, sözleşmeye dayalı bir tasarruf işlemidir. Her tasarruf işleminde olduğu gibi yenileme de hukuki bir nedene dayanır. Yenileme sebebe bağlı bir işlem olduğu için temeldeki hukuki sebebin geçerli olması gerekir. Yenileme eski borcu sona erdirir ve onun yerine geçecek bir borç doğar. Borç ilişkisi varlığını korur ama borç yenilenmiş olur....

        Davacı davalı şirketin kaşesi ve şirket yetkilisinin imzası bulunan ve “ 28.11.2002 de ...’dan 2.000.000.000 TL aldım.” yazısını içeren belgeye dayanarak davalı şirkete borç para verdiğini iddia ederek bu davayı açmıştır. Bu belgede davacının borç verdiğine dair bir ibare bulunmadığı gibi davalı bu belgenin davacının senede bağlı borcuna karşılık kısmi ödeme nedeniyle verildiğini savunmuştur.Davacı tarafından dayanılan belge makbuz niteliğinde olup davacı tarafından yapılan ödemenin borç verildiğini göstermez. Ancak bu belge yazılı delil başlangıcı niteliğindedir. Mahkemece yeminle dinlenen davacı tanığı ... ifadesinde; şirket 2007/9171-14597 yetkilisinin davacıdan borç istediğini,bu parayı vermek için gittiğinde davalıdan senet istediğini, ancak davalının senedin bankada olduğunu söyleyince parayı vermediğini,sonra 2.000.000.000 TL götürüp ödeme yapınca bu kartviziti aldığını söylemiştir....

          Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-Davacı, davalı ile dosyası tefrik edilen ... ... aleyhine yaptığı icra takibi ile borç belgesi gereğince 60.000 gulden karşılığı 46.700 YTL.nin tahsilini talep ettiği, takibe dayanak olarak gösterilen muris ... ... imzalı 23.5.2000 tarihli borç senedi başlıklı belgede de, davacıdan 1994-1997 yıllarında toplam 90.000 guldenin borç olarak alındığı ve 3 yıl içinde ödeneceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Davacının ödünç verme hukuki ilişkisine dayanak olarak gösterdiği borç senedi muris tarafından imzalanmış olup, borç ikrarını içerir 2009/14068-2010/4307 niteliktedir. Ayrıca dinlenen tanıklar da belge içeriğini doğrular şekilde beyanlarda bulunmuşlardır....

            Davacı bu paranın davalı tarafından aynı şirkette çalışan ve aynı zamanda şirket müdürü olan dava dışı...ye gönderilmek üzere kendi adına havale edildiğii borç olarak gönderilmediğini ileri sürmüş; davalı ise borç olarak davacıya havale çıkardığını savunmuştur. Dosya içerisindeki banka dekontunun incelenmesinden bu paranın davacıya borç olarak 2011/13759-18936 gönderildiğine ilişkin herhangi bir açıklamanın bulunmadığı anlaşılmaktadır. Öncelikle belirtmek gerekir ki, havale bir ödeme vasıtası olup, borç belgesi niteliğinde değildir. Bu durumda davaya ve takibe konu edilen paranın porç gönderildiğini, davalının yasal delillerle ispat etmesi gerekir. Davacının hakkında girişilen icra takibine süresi içerisinde itiraz etmemiş olması ve icra tehdidi altında bir kısım ödemelerde bulunması bu paranın borç olarak gönderilmediğinin delili olamaz. Ispat külfeti kendi üzerinde olan davalının mahkeme huzurunda yemin etmiş olmasının da sonuca etkisi yoktur....

              Davacı takibe itirazın iptalini istemiş, davalı borç almadığını savunmuş mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacının davasına dayanak yaptığı banka makbuzu, davalı hesabına yapılan havaleyi göstermektedir. Havale üzerinde bu paranın borç olarak verildiğine dair bir bilgi yoktur. Somut olayda davacının dayandığı belge yalnız başına borç verildiğini ispata yeterli değildir. Zira kural olarak havale bir ödeme aracı olup, havale belgesinde paranın borç olarak gönderildiğinin belirtilmesi gereklidir. Aksi halde gönderilen havalenin bir borcun ödenmesi amacıyla gönderildiği karine olarak kabul edilmelidir. Borç ödeme belgesi olan havale nedeni ile alacaklı olduğunu davacı ispat etmelidir. Zira havalenin yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilmesi mümkün olmayıp bu uyuşmazlıkta miktar itibari ile tanık dinlenilemez. Öyle ise Davacı davasını kanıtlayamamıştır....

                Mahkemece, davalının savunmasının ikrar mahiyetinde olduğu, ispat yükünün davalıda olup, davalının iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Davacı, davalıya karz ilişkisine dayalı olarak borç para verdiğini, süresinde geri ödenmediğini ileri sürerek, verdiği paranın davalıdan tahsili istemiyle eldeki davayı açmıştır. Davalı ise, dava dışı ...'tan 35.000,00TL yi borç olarak istediğini, bunun üzerine davacının ...'tan satın aldığı daire bedelinden kalan miktarı kendi hesabına yatırdığını, davacıdan borç para almadığını savunmuştur. Davalının bu savunması gerekçeli inkar niteliğindedir. Kural olarak havale borç ödeme vasıtasıdır. Davaya dayanak yapılan havale makbuzunda paranın borç olarak gönderildiğine dair açıklama bulunmamaktadır. Bütün bu olgular gözetildiğinde davacı karz ilişkisini yasal delillerle ispatlamak zorundadır. Miktar itibariyle tanık da dinlenemez....

                  Davalı vekili, dekontta tek taraflı "borç olarak" ibaresinin yazılmasının havalenin borç olarak gönderildiğini göstermeyeceğini, davacının borç sözleşmesinin varlığını ispatla mükellef olduğunu, iş hayatının olağan akışına göre bu derece yüksek miktardaki bir havalenin borç olarak verilmesi halinde karşılığında senet, teminat alınması, yazılı sözleşme düzenlenmesi, akitle ilgili hususların belirlenmesinin gerektiğini, o dönemde davacının müvekkilinin bir sac alımı işinde yardımcı olduğunu, bu sac alımı işlemi gerçekleşmeyince müvekkilinin sac alımı için davacıya gönderdiği paranın davacı tarafından iade edildiğini, ancak dekonta kötüniyetle borç olarak yazıldığını, bu ibarenin yazıldığının ancak davadan sonra farkedildiğini savunarak davanın reddini ve kötüniyet tazminatının tahsilini istemiştir....

                    İcra müdürlüğünün 2019/1906 Esas sayılı dosyası ile takip yapıldığı ve davalının takibe itirazı ile İİK 66.maddesi gereğince itirazı ile takibin durduğu, davanın İİK 67.maddesinde belirtilen 1 yıllık hak düşürücü sürede davanın açıldığı, dosyaya ibraz edilen ve bankadan gelen dekontların incelenmesinde 06/03/2018 tarihli dekontta T1 tarafından T3 hesabına (Borçlu iban TR96 0004 6001 7588 8000 0046 97) 60.000,00 TL 'nin borç karşılığı açıklaması ile gönderildiği, ve bu dekontta "Borç karşılığı" ibaresine yer verilmiş olup davalı tarafından, borç karşılığı yazılmasının bir borca karşılık olarak gönderilen bedel olup bu şekilde anlaşıldığı belirtilmiş ise de söz konusu dekontta açıkça borç karşılığı ibaresine yer verilmiş olup ayrıca dekontta borçlu iban olarak gösterilip, tüm belge itibariyle bu paranın ve yine 20/07/2018 tarihli 40.000,00 TL bedelinde açıklama kısmında " Borç olarak " ibaresine yer verilmiş olup yine alıcının T3 olduğu anlaşılmakla ve...

                    UYAP Entegrasyonu