Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; dava konusu olayda örtülü sermaye üzerinden ödenen faiz, borç alan ve borç veren tarafından kâr payı hükmünde sayılmış olup, böylece kanun koyucu tarafından 5520 sayılı Kanun'un 11. madde ile borç alan nezdinde vergiye tabi tutulan faiz, borç veren nezdinde ikinci kez vergiye tabi tutulmayacağı, fakat bu durum ancak borç alan şirket adına tarh edilen vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması şartına bağlandığı, aksi takdirde örtülü sermaye kullanan şirketler nezdinde herhangi bir vergi tarhiyatı yapılmadan ve bu tarhiyat kesinleşip ödenmeden borç veren şirketçe elde edilen kar payının kurum kazancından indirilmesi hazinenin vergi kaybetmesine neden olacağı, kar payı sayılma nedeniyle borç veren mükellef kurumda yapılacak düzeltmenin örtülü sermaye kullanan kurum adına tarh edilen vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması şartına bağlanması özel olarak konulmuş hüküm gereği olduğundan, 2015 yılı için ihtirazi kayıtla verilen kurumlar...
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, Kurum tarafından davacıya gönderilen Borç Bildirim Belgesinde, borç aslının 7.510,54 TL ve faiz miktarının 776,96 TL, toplam borç miktarının 8.293,50 TL olduğunun bildirildiği, borç sebebinin davacıya iş kazası nedeniyle ödenen işgöremezlik ödeneğinin müfettiş raporuna istinaden davacıdan geri tahsiline ilişkin olduğunun belirtildiği, söz konusu borç nedeniyle davacıya gönderilen herhangi bir ödeme emrinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Yapılacak iş, Kurum tarafından davacıya gönderilen herhangi bir ödeme emrinin bulunmadığı, davanın davacıya iş kazası nedeniyle ödenen işgöremezlik ödeneğinin müfettiş raporuna istinaden davacıdan geri tahsiline ilişkin Kurum işleminin iptaline yönelik olduğu anlaşıldığından işin esasına girmek, tarafların delillerini toplamak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir....
KARAR Davacı, davalıya değişik tarih ve miktarlarda borç para gönderdiğini, davalının ise bu paraları geri ödemediğini ileri sürerek toplamda 22.000,00 TL'nin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı, davacıya herhangi bir borcu olmadığını, gönderilen havalelerin yanında borç olarak gönderildiğine dair herhangi bir şerh bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. Dava ödünç akdine dayalı alacak istemine ilişkindir. Davacı davalıya borç gönderdiğini ileri sürmüş, davalı ise davacıya bir borcu olmadığını savunmuştur. Mahkemece gönderilen havalelerde bulunan “açık hesap” şerhinin aksini daha açıkçası, bunun bir borç ödemesi olduğunu davalının kanıtlayamadığı , yemin teklifinde de bulunmadığı ve böylece davacının alacağı olduğunun kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir....
ın ise aşamalarda sanıktan kendisinin de faizle borç para aldığını, müştekinin sanıktan faizle borç para alarak 10.000TL faiz ödediğini beyan etmesi karşısında, sanığın önce müştekiden bağ evini satın aldığını sonrasında müştekiye 50.000TL borç vererek senet aldığını savunmasına rağmen olayın oluş sırası da sanığın anlatımına uymadığı gözetildiğinde, sanığın atılı suçtan mahkumiyeti yerine dosya kapsamı ve oluşa uygun düşmeyen gerekçelerle yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde beraat kararı verilmesi, Suç tarihinin gerekçeli karar başlığında, sanığın müştekiye faizle borç para verdiği ''01.10.2013'' yerine "16.08.2014" olarak gösterilmesi suretiyle CMK'nın 232/2-c maddesine aykırı davranılması, Kanuna aykırı, katılan Hazine vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 08/04/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
KARAR Davacı, davalıya vermiş olduğu borç paraların karşılığında arkasında miktarları ve aldım yazılı imzalı kartvizit aldığını, ödenmemesi üzerine yaptığı icra takibine de haksız itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile % 40 icra-inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir. Davalı, davacının kendisine olan borcunu ödediğini buna karşılık olarak bu belgeyi verdiğini, belgenin borç ikrarını taşımadığını savunarak reddini dilemiştir. Mahkemece, itirazın iptali ile % 40 inkar tazminatına karar verilmiş; hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Davada dayanılan kartvizit arkasında “ ... ...’den 30.000 dolar aldım “ ibaresi ile sadece belirli miktarda paranın alındığının yazılı olduğu anlaşılmaktadır. Davacı bu paranın borç olarak alındığını, davalı ise alacağına karşılık olarak aldığını öne sürmüştür. Bu durumda belgede borç ikrarına ilişkin kayıt bulunmadığına göre paraların borç olarak davalı tarafından kendisinden alındığını davacı kanıtlamakla yükümlüdür....
İcra Mahkemesi' nin 16.02.2011 tarih ve 2011/ 10 esas, 18 sayılı kararı ile, borç miktarının 6.550.00 TL olduğunun tesbit edildiğini ve o tarihten sonrada işleyen nafaka alacağı bulunmadığını bildirip, talimatın iptalini talep etmiştir. Mahkemece, İcra Mahkemesi borç miktarı tesbit tarihi 16.02.2011'den, talimat tarihi 11.05.2012'ye kadar alacağın faiz vs eklentilerinin olduğunu, borç miktarının yanlış hesaplanmasının talimatın iptalini gerektirmediğinden bahisle, şikayetin reddine karar verilmiş, hüküm borçlu tarafından temyiz edilmiştir....
İİK'nun 68/1. maddesi gereğince, talebine itiraz edilen alacaklının takibi, imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senede yahut resmi dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belgeye müstenit ise, alacaklı icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını isteyebilir. Ancak borçlu, borç doğuran ilişkiyi kabul etmişse, alacaklının artık İİK'nun 68/1. maddesinde belirtilen belgelere dayanmasına gerek yoktur. Somut olayda, borçluya ait mücerret (kayıtsız şartsız) borç ikrarını içeren bir belgeyi alacaklı dosyaya ibraz edememiştir. Takip dayanağı yapılan kira sözleşmesi içeriğindeki depozito bedeli, kayıtsız şartsız borç ikrarı niteliğinde değildir. Borçlu tarafından icra dairesine verilen itiraz dilekçesinde, borç kabul edilmediğine göre; sözleşme şartlarının yerine getirilip getirilmediği ve dolayısıyla kira sözleşmesinden kaynaklanan alacağın varlığı ile tahsil edilip edilmeyeceği yargılamayı gerektirir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Şikayet Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR Borçlu vekili; borç muhtırasında ve dosya hesabında döviz kurunun olması gerekenden yüksek belirlendiğini ve fazla faiz talep edildiğini ileri sürerek borç muhtırasındaki ve dosya hesabındaki fazla kısmın iptalini istemiştir. Mahkemece, bilirkişi raporu doğrultusunda, borç muhtırasında fazladan talep bulunmadığı gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiş, karar borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir. ... 9. İş Mahkemesi’nin ... sayılı ilamına istinaden Ankara 5....
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, Kurumdan yaşlılık aylığı almakta olan davacının, yurt dışı çalışmasının devam etmesi nedeniyle Ağstos/1996-Kasım/2003 arası ödenen aylıkların borç olarak çıkarıldığı, bu dönemdeki borç aslının 14.553,15 TL, faiz miktarının ise, 46.132,78 TL olup toplam 60.692,93 TL olarak davacıdan talep edildiği, ancak yargılama sırasında Kurum tarafından yeniden yapılan incelemede borç miktarının sehven fazla oluşturulduğunun tespit edildiği, yeni oluşturulan borcun, döneminin 2003/10 ve 11. aylara ilişkin olup miktarının ise 847,54 TL olarak belirlendiği anlaşılmaktadaır. Somut olayda, yargılama sırasında Kurum tarafından davacıya çıkarılan borcun büyük bir bölümü iptal edilerek, sadece 2003/10 ve 11. aylarda ödenen maaşlar borç olarak tespit edilip, yeniden borç belgesi düzenlendiği halde bu hususları gözetmeden ve iptal edilen miktar yönünden davanın konusuz kaldığı dikkate alınmadan sonuca gidilmesi hatalı olmuştur....
döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kâr payı veya dar mükellefler için ana merkeze aktarılan tutar sayılacağı, kur farklarının bu kapsamda değerlendirilmeyeceği, "Borç verenin tam mükellef kurum olması" başlıklı 12.4.1. maddesinde, kullanılan borç nedeniyle, geçici vergi dönemi içinde örtülü sermaye şartlarının gerçekleşmesi halinde, o dönemde daha önce borç alan kurum tarafından giderleştirilen faiz, kur farkı ve benzeri giderlerin, bu işlemin yapıldığı geçici vergi döneminde hesaben gerekli düzeltmeye tabi tutulabileceği, borç veren kurum tarafından da aynı dönem içinde düzeltme yapılabilmesinin mümkün olduğu, düzeltmenin, gider yazılan geçici vergi döneminden sonra yapılması halinde, borç alan kurum tarafından verilen düzeltme beyannamesi ile tahakkuk eden vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması şartıyla, borç veren kurum tarafından da (bir sonraki geçici vergi döneminde) düzeltme yapılabileceği, borç veren tarafından düzeltme yapılırken, faiz gelirlerinden örtülü sermayeye isabet...