Dava, borç olduğu iddiasıyla havale edilen paranın tahsili istemi ile başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemi ile açılmıştır. Davalı, davacıya borcunun olmadığını ve havalenin bir ödeme aracı olduğunu belirterek davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davacı tarafından gönderilen havalenin üzerinde borç olarak gönderildiğine dair şerh bulunmaması ve davalının savunması nedeni ile ispat külfetinin davacıda olduğu, tarafların kardeş olması nedeni ile tanık delili ile de ispatlanabileceği, dinlenen davacı tanıklarının beyanlarından paranın borç olarak gönderildiğinin anlaşıldığı, davalı tarafın tanık delili göstermediği ve yemin delilini de kullanmadığı, bu nedenle davacının davasını ispatladığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; havale üzerinde bu paranın borç olarak verildiğine dair bir bilgi yoktur. Hal böyle olunca, somut olayda davacının dayandığı belge yalnız başına borç verildiğini ispata yeterli değildir....
CEVAP :Davalı vekili tarafından ilk derece mahkemesine verilen cevap dilekçesinde özetle; talep edilen alacağın zamanaşımına uğradığını; müvekkilinin davacıdan borç para almadığını; aksine davacının müvekkilinden borç para aldığını, davacı tarafın parayı daha sonra müvekkilinin hesabına göndermek suretiyle borcunu ödediğini; müvekkilinin, davalı tarafın gönderdiği havale makbuzunun içeriğini bilmediğini, havale makbuzlarında açıkça borç verildiğinin yazılı olmadığını bildirerek, davanın reddine, davacı taraf aleyhine % 20'den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. YEREL MAHKEME KARARI : Antalya 12....
ın bu borçların zirai mahsul karşılığında alındığını beyan etmesine rağmen, adı geçenlerden mal alındığını gösteren fatura veya müstahsil makbuzu olmadığından, beyan edilen borçların indirimi kabul edilmeyerek cezalı tarhiyat yapıldığının, çeklerden ve borç senetlerinden (bonolardan), murisin beyannamede yazılı kişilerden borç aldığı ve varisler tarafından da, söz konusu borç beyan edildiğinden, inceleme elemanınca, borç senelerinde veya çeklerde adı yazılı kişilerin ifadelerine başvurulmadığı gibi, aksi yönde herhangi bir inceleme de yapılmadığının anlaşıldığı, bu durumda, cezalı tarhiyatta isabet bulunmadığı gerekçesiyle kaldıran ... Vergi Mahkemesinin ... gün ve ... sayılı kararının bozulması istenilmektedir. Uyuşmazlık, murisin ölüm tarihi itibariyle varislere intikal eden ticari servetin tespitine ilişkin inceleme raporu ile, varisler tarafından verilen veraset ve intikal vergisi beyannamesinde, borç ve masraflar kısmında beyan edilen toplam …....
Davalı; dava konusu dekontlarda borç verildiğinde dair herhangi bir ibare bulunmadığını, banka dekontlarının var olan bir borcun ödendiğini gösterdiğini, maddi destek yazıyorsa da bunun borç için gönderildiğini ispatlamayacağını, paraların var olan bir borcun ödemesi olup aksi durumda da hibe ya da bağış olarak gönderildiğinin kabulü gerektiğini, savunarak, davanın reddini istemiştir. İlk derece mahkemesince; banka swift mesajlarında borç kaydı yer almadığı, "maddi destek" ibaresinin bulunduğu, davacı tarafça banka ile gönderilen meblağların borç olarak gönderildiği hususunun ispatlanamadığı, ayrıca davalının, kardeşi ... vasıtası ile davacıdan elden ödeme almadığına dair usulüne uygun şekilde yemin beyanında bulunduğu gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiş, karara karşı, davacı tarafça istinaf yoluna başvurulmuştur....
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;davacı borçlunun kooperatif başkanlığı ve yöneticiliği yaptığını, söz konusu kooperatif çalışmaları ve harcamaları için müvekkilinden borç para aldığını, ayrıca davacının sağlık harcamaları için de müvekkilinden 2008, 2015 ve 2016 yıllarında müvekkilinden borç para aldığını, müvekkilinin işyerine gelerek borç para aldığı yönünde tanıklarının bulunduğunu, müvekkili ile davacı arasında uzun yıllardan beri alacak-borç ilişkisinin bulunduğunu, davacının cevaba cevap dilekçesindeki "Davalı taraf, müvekkilimin eşi olan Mustafa Bülent BALİ'ye yönelik halihazırda iki icra takibi yürütmekle birlikte söz konusu icra dosyalarında emekli maaş haczi uygulanmaktadır....
Kambiyo senetleri mücerret kıymetli evrak niteliğine sahip olduklarından bu senetlerde yer alan hak, temel borç ilişkisinden bağımsızdır. Ancak kambiyo taahhüdünde bulunmanın temelinde, şart olmamakla birlikte, genellikle satım, bağışlama, kira, taşıma gibi bir borçlandırıcı işlem vardır. Böyle bir borçlandırıcı işlem yoksa senedin hatır için verildiği varsayılır. Temel borç ilişkisinin taraflarından birinin bir kambiyo senedi düzenleyip lehtara vermesiyle kambiyo ilişkisi diye adlandırılan ve temel borç ilişkisinden bağımsız olan ikinci bir borç ilişkisi doğar. Zira bir borç ilişkisi için kambiyo taahhüdünde bulunulması tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça TBK’nin 133/2 maddesi gereğince borcun yenilenmesi sonucunu doğurmaz; kambiyo senedinin ifa yerine değil ifa uğruna verilmiş olduğu kabul edilir. Dolayısıyla bir borç hakkında kambiyo senedi düzenlendiği takdirde, taraflar arasında biri temel borç ilişkisi, diğeri kambiyo ilişkisi olmak üzere iki çeşit ilişki bulunur....
döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kâr payı veya dar mükellefler için ana merkeze aktarılan tutar sayılacağı, kur farklarının bu kapsamda değerlendirilmeyeceği, "Borç verenin tam mükellef kurum olması" başlıklı 12.4.1. maddesinde, kullanılan borç nedeniyle, geçici vergi dönemi içinde örtülü sermaye şartlarının gerçekleşmesi halinde, o dönemde daha önce borç alan kurum tarafından giderleştirilen faiz, kur farkı ve benzeri giderlerin, bu işlemin yapıldığı geçici vergi döneminde hesaben gerekli düzeltmeye tabi tutulabileceği, borç veren kurum tarafından da aynı dönem içinde düzeltme yapılabilmesinin mümkün olduğu, düzeltmenin, gider yazılan geçici vergi döneminden sonra yapılması halinde, borç alan kurum tarafından verilen düzeltme beyannamesi ile tahakkuk eden vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması şartıyla, borç veren kurum tarafından da (bir sonraki geçici vergi döneminde) düzeltme yapılabileceği, borç veren tarafından düzeltme yapılırken, faiz gelirlerinden örtülü sermayeye isabet...
döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kâr payı veya dar mükellefler için ana merkeze aktarılan tutar sayılacağı, kur farklarının bu kapsamda değerlendirilmeyeceği, "Borç verenin tam mükellef kurum olması" başlıklı 12.4.1. maddesinde, kullanılan borç nedeniyle, geçici vergi dönemi içinde örtülü sermaye şartlarının gerçekleşmesi halinde, o dönemde daha önce borç alan kurum tarafından giderleştirilen faiz, kur farkı ve benzeri giderlerin, bu işlemin yapıldığı geçici vergi döneminde hesaben gerekli düzeltmeye tabi tutulabileceği, borç veren kurum tarafından da aynı dönem içinde düzeltme yapılabilmesinin mümkün olduğu, düzeltmenin, gider yazılan geçici vergi döneminden sonra yapılması halinde, borç alan kurum tarafından verilen düzeltme beyannamesi ile tahakkuk eden vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması şartıyla, borç veren kurum tarafından da (bir sonraki geçici vergi döneminde) düzeltme yapılabileceği, borç veren tarafından düzeltme yapılırken, faiz gelirlerinden örtülü sermayeye isabet...
Bu açıdan ortağın şirkete örtülü sermaye desteği şeklinde verdiği borç karşılığında elde edeceği menfaatin münhasıran bir faiz geliri şeklinde ortaya çıkmasının zorunlu olmadığı, ortakların şirkete borç vermesini engelleyen veya verilen borç karşılığı faiz geliri elde etmesini zorunlu kılan bir yasa hükmünün de bulunmadığı hususları dikkate alındığında, şirket ortağı tarafından verilen borç para karşılığında faiz geliri elde edilmemesinde ticari hayatın olağan akışına aykırı bir yön bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Vergi Usul Kanunu'nun iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfetinin bunu iddia eden tarafa ait olduğu hükmüne istinaden davacının ortağı olduğu şirkete borç para verdiğinin ve karşılığında faiz geliri elde ettiğinin ispatı davalı idareye düşmektedir. Ancak davalı idarece bu yönde yapılmış bir tespit bulunmamaktadır....
Bu açıdan ortağın şirkete örtülü sermaye desteği şeklinde verdiği borç karşılığında elde edeceği menfaatin münhasıran bir faiz geliri şeklinde ortaya çıkmasının zorunlu olmadığı, ortakların şirkete borç vermesini engelleyen veya verilen borç karşılığı faiz geliri elde etmesini zorunlu kılan bir yasa hükmünün de bulunmadığı hususları dikkate alındığında, şirket ortağı tarafından verilen borç para karşılığında faiz geliri elde edilmemesinde ticari hayatın olağan akışına aykırı bir yön bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Vergi Usul Kanunu'nun iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfetinin bunu iddia eden tarafa ait olduğu hükmüne istinaden davacının ortağı olduğu şirkete borç para verdiğinin ve karşılığında faiz geliri elde ettiğinin ispatı davalı idareye düşmektedir. Ancak davalı idarece bu yönde yapılmış bir tespit bulunmamaktadır....