Bu açıdan ortağın şirkete örtülü sermaye desteği şeklinde verdiği borç karşılığında elde edeceği menfaatin münhasıran bir faiz geliri şeklinde ortaya çıkmasının zorunlu olmadığı, ortakların şirkete borç vermesini engelleyen veya verilen borç karşılığı faiz geliri elde etmesini zorunlu kılan bir yasa hükmünün de bulunmadığı hususları dikkate alındığında, şirket ortağı tarafından verilen borç para karşılığında faiz geliri elde edilmemesinde ticari hayatın olağan akışına aykırı bir yön bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Vergi Usul Kanunu'nun iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfetinin bunu iddia eden tarafa ait olduğu hükmüne istinaden davacının ortağı olduğu şirkete borç para verdiğinin ve karşılığında faiz geliri elde ettiğinin ispatı davalı idareye düşmektedir. Ancak davalı idarece bu yönde yapılmış bir tespit bulunmamaktadır....
Bu açıdan ortağın şirkete örtülü sermaye desteği şeklinde verdiği borç karşılığında elde edeceği menfaatin münhasıran bir faiz geliri şeklinde ortaya çıkmasının zorunlu olmadığı, ortakların şirkete borç vermesini engelleyen veya verilen borç karşılığı faiz geliri elde etmesini zorunlu kılan bir yasa hükmünün de bulunmadığı hususları dikkate alındığında, şirket ortağı tarafından verilen borç para karşılığında faiz geliri elde edilmemesinde ticari hayatın olağan akışına aykırı bir yön bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Vergi Usul Kanunu'nun iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfetinin bunu iddia eden tarafa ait olduğu hükmüne istinaden davacının ortağı olduğu şirkete borç para verdiğinin ve karşılığında faiz geliri elde ettiğinin ispatı davalı idareye düşmektedir. Ancak davalı idarece bu yönde yapılmış bir tespit bulunmamaktadır....
Bu açıdan ortağın şirkete örtülü sermaye desteği şeklinde verdiği borç karşılığında elde edeceği menfaatin münhasıran bir faiz geliri şeklinde ortaya çıkmasının zorunlu olmadığı, ortakların şirkete borç vermesini engelleyen veya verilen borç karşılığı faiz geliri elde etmesini zorunlu kılan bir yasa hükmünün de bulunmadığı hususları dikkate alındığında, şirket ortağı tarafından verilen borç para karşılığında faiz geliri elde edilmemesinde ticari hayatın olağan akışına aykırı bir yön bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Vergi Usul Kanunu'nun iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfetinin bunu iddia eden tarafa ait olduğu hükmüne istinaden davacının ortağı olduğu şirkete borç para verdiğinin ve karşılığında faiz geliri elde ettiğinin ispatı davalı idareye düşmektedir. Ancak davalı idarece bu yönde yapılmış bir tespit bulunmamaktadır....
-K A R A R- Davacı, davalı kooperatifin ortağı olduğunu, gerçek borç miktarını yansıtmayan, açık ve detaylı borç dökümünü içermeyen ihtarlara dayalı olarak hakkında ihraç kararı verildiğini, davalıya olan borç miktarının tespiti gerektiğini ileri sürerek, hakkında verilen ihraç kararının iptali ile davalıya olan borç miktarının tespiti ve ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, idda, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre davacıya usulune uygun olarak tebliğ edilen ihtarnamelerin şekil şartlarına uygun olduğu, davacının verilen sürelerde kooperatife olan borçlarını ödemediği, bu sebeple ihraç kararının haklı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı davacı temyiz etmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacının temyiz itirazları yerinde görülmemiştir....
borç daha önceden doğmuş bulunduğundan ayrıca kandırıcılık özelliği bulunmadığı dikkate alınarak iddia edilen olguların dolandırıcılık suçunu oluşturmadığı, gerekçesiyle verilen beraat hükmünde bir isabetsizlik görülmemiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Tefecilik HÜKÜM : Beraat Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü: Sanığın kazanç elde etmek amacıyla müştekiler Ramazan ve Zeynep'e borç para verdiği iddiasıyla açılan kamu davasında, kişiler arasında doğmuş bir alacak borç ilişkisine dayanmayan kazanç elde etme amaçlı ödünç para verme eylemlerinin tefecilik suçu kapsamında bulunması ve aralarında yakın akrabalık bağı veya iş ilişkisi bulunmayan kişiler arasında günün ekonomik koşulları nazara alındığında yüksek sayılabilecek miktarda paranın karşılıksız verilmesinin hayatın olağan akışına uygun olmaması, sanığın müşteki Zeynep'e borç para verdiğini kabul etmesi, müşteki Zeynep'in aracı kullanmadan, müşteki ...'...
Bu sözleşme tarafların önceki borç yerine yeni bir borcu geçirme iradelerinden oluşur. Borcun yenilenmesi için her şeyden önce taraflar arasında mevcut ve geçerli eski bir borç bulunması, borçlunun sözleşme ile yeni bir edim üstlenmesi (böylece yeni bir borcun doğması) ve tarafların eski borç yerine geçecek yeni bir borç kurma iradesine sahip olmaları gerekmektedir. Bahsedilen bu irade, yeni bir borç kurmak suretiyle eski borcu ortadan kaldırma, onu sona erdirme iradesidir. Borcun yenilenmesi karine olarak kabul edilemez. Yenileme, tarafların açık iradesine dayanmalıdır (Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2018, s. 1293 vd.). Bu kuralı teyit eden BK’nın 114. maddesinin 2. fıkrasına (TBK m. 133/2) göre; mevcut borç için kambiyo taahhüdünde bulunulması veya yeni bir alacak senedi ya da yeni bir kefalet senedi düzenlenmesi, tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça yenileme sayılmaz....
Maddesi gereği re'sen kamu düzenine aykırılık yönünden yapılan inceleme neticesinde: Dava, davacının 3201 SY kapsamında 29/07/2019 tarihinde yaptığı yurt dışı hizmet borçlanması başvurusunun kabul edilmesi, borç tahakkuk cetvelinin bu tarihe göre düzenlenmesi gerektiğinin tespiti davasıdır. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, karar davalı SGK vekilince istinaf edilmiştir. Borç tebliğ işleminin hukuka aykırı olarak yapılması her halükarda borç tahakkukunun ilk başvuru tarihine göre belirlenmesini gerektirmez. Makul süre geçmeden davacı tarafın işlem akibetini araştırması gerekir. Yargıtay makul süre olarak 5510 SY nın 42.maddesinden hareketle (3+3) 6 aylık süreyi kabul etmektedir. Dairemizce de bu görüş benimsenmiştir. Yargıtay 'ın 02/11/2020 gün, 2019/6152 esas-2020/6205 karar sayılı kararında değinildiği gibi makul sürenin geçmiş olması sebebiyle yeniden başvuru yapılması ve bu başvuru tarihine göre borç bildiriminin yapılması gerekir....
Davalı, 14/08/2013 tarihli 100.005,00-TL'lik dekontta "... borç bedeli", 20/09/2013 tarihli 50.010,00-TL'lik dekontta "... şirket ortaklığı için borç" şeklinde açıklama yapıldığını, 20/06/2013 tarihli 200.005,00-TL'lik dekont üzerinde herhangi bir kayıt olmadığı için zaten mevcut bir borcun ödenmesi olarak nitelendirilmesi gerektiğini, diğer iki ödeme dekontu üzerine yazılan açıklama kısımlarının da borç aldığını değil, kendisine olan borcun davacı tarafından ödendiğini ortaya koyduğunu savunarak, davanın reddini dilemiştir. İlk derece mahkemesince, davacının davalıya havale ile gönderilen paranın borç olarak gönderildiğini ispat etmek zorunda olduğu, davacının iddiasını yazılı delille ispat edemediği, miktar itibari ile tanık da dinlenemeyeceği, davacının yemin delilini de kullanmadığı, davasını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur....
ile icra taliplerinin olduğunu, ipotekli taşınmazın satılarak paraya çevrilmediği hususunu belirterek, borç ödemeden aciz vesikası belgesinin düzenleme işleminin usul, yasa ve hukuk kurallarına aykırı olduğunu, ipotekli taşınmazlar satılarak paraya çevrilmeden, borç ödemeden aciz vesikası belgesi verilemeyeceğini, Tavşanlı İcra Müdürlüğünün 2016/1 İflas sayılı dosyasından taraflarına gönderilen 13.08.2021 tarihli borç ödemeden aciz vesikası belgesinin iptal edilmesini talep ve dava etmiştir....