Maddesinde düzenlenen para borcu ikrarını havi re’sen tanzim edilen noter senedi olduğu anlaşılmaktadır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 104 üncü maddesine göre borç senedi borçluya geri verilmişse, borcun sona ermiş sayılacağı belirtilmiştir. Görüldüğü üzere kanun senedin borçluya geri verilmesine bazı sonuçlar bağlamıştır. TBK'nun 104. maddesi uyarınca borç senedi borçluya geri verilmişse, borç sona ermiş sayılır. Burada senedin geri verilmesi borcun tamamen ifa edildiği konusunda kanunî bir karine oluşturur. Ancak, burada olağan (adi) bir karine sözkonusu olup, bunun aksi alacaklı tarafından herzaman ispat edilebilir. Alacaklı, senedi borç ifa edilmeden geri verdiğini, borçlunun eline iradesi dışında geçmiş olduğunu veya borçlu tarafından düzenlenmiş bulunduğunu ispat ederse, karine çürütülmüş, senedin borçlunun eline borç ifa edilmeden geçmiş olduğu ispatlanmış olur (Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 18. Baskı, Ankara 2015, s:1008)....
a 100.000 TL borç para verildiği, bu ödemenin de şirketin ... ......
Borç para verme karşılığında menkul sermaye iradı yönünden faiz gelirinin elde edilmiş sayılabilmesi için borçlu bakımından faizin nakten veya hesaben ödenmiş olması, alacaklı açısından ise faizin, nakten, aynen mahsup veya takas gibi çeşitli şekillerde tahsil edilmiş olması gerekir. Tarhiyatın dayanağı olan vergi inceleme raporu ve eklerini oluşturan belgeler ile borçlunun ifadesinden, yükümlünün 30.7.1990 tarihinde verdiği ...- lira borç para karşılığında aldığı 30.8.1990 tarihli çekin karşılıksız çıkması üzerine vade tarihleri ve borç miktarları değiştirilerek yeni çekler düzenlendiği, son düzenlenen çekin ise ...'a ciro edilerek 30.10.1990 vade tarihi yazılıp karşılıksız çıkınca icraya verildiği, ayrıca ...'ın gayrimenkulüne ...- liralık ipotek tesis ettirildiği, yapılan protokollerle yeni ödeme planları ve yeni senetlerin düzenlendiği anlaşılmaktadır....
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflarına gönderilen 07.01.2020 tarihli icra emrine binaen borç muhtırasında alacaklı, satın alma bedelininde icra takibinden sonra 3.226.178,41 lira ödeme yapıldığını, bakiye borç olarak taraflarına 190.848,16 lira bedel gönderildiğini, bakiye borç muhtırası incelendiğinde; takibe konu edilen faiz alacaklılarca hesaplanarak, tespit edilen icra vekalet ücreti 120.886,78 lira talep edildiğini, dosyada hesap edilen 120.886,78 TL vekalet ücretinin kaldırılması gerektiğini belirtmiştir. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE : Tüm dosya kapsamı uyarınca; uyuşmazlık, bakiye borç muhtırasına yönelik şikayete ilişkindir. HMK'nun 297/2 maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi usulen zorunludur....
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafından müvekkiline borç açıklamalı olarak gönderilen paranın gönderiş sebebi olarak borcun karşılığı iade edildiği anlamını çıkartılmaması sebebiyle haksız ve hukuka aykırı karar verildiğini somut olayda EFT'nin borç olarak müvekkiline gönderildiği hususunda açık bir beyan olmamasına rağmen , söz konusu EFT'nin müvekkiline borç olarak gönderildiği değerlendirmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, yalnızca borç ibaresinin bulunmasının paranın borç olarak gönderildiğini mi yoksa bir borcun ödenmesi için mi gönderildiği hususunda tereddüt olması hususunda söz konusu EFT'nin borcun ifası olarak gönderildiği karine olarak kabul edilmesi gerektiğini, davacı müvekkiline olan borcunu iki yıl önce ödediğini, aradan uzun bir zaman geçtikten sonra müvekkiline kötü niyetli bir şekilde takip başlatıldığını, bu nedenlerle ilk derece mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir....
İlk derece mahkemesince, " ....davacının davalıya borç kaydıyla 20.000- USD havale ettiği, bedelin ödendiği konusunda ispat vasıtası getirilemediği, takibe yapılan itirazın haksız, alacağın likit olduğu..." gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verildiği görülmüştür. İncelenen dosyada, icra takibine ve davaya konu edilen bedele ilişkin banka dekontunda açıklama kısmında borç olarak bedelin gönderildiğinin yazılı olduğu anlaşılmıştır. Yargılama aşamasında davalı taraf davacıya yemin teklif etmiş 07/05/2019 tarihli oturumda davacı asil tarafından davalının kendisine borç vermediğini, kendisi tarafından havale edilen bedelin borç kaydıyla havale edildiği, bu miktarın da ödenmediği, bu miktar yönünden alacaklı olduğunu, davalının avukatlığını üstlendiğini, bir kısım işlerini takip ettiğini ancak vekalet ilişkisinden kaynaklı herhangi bir borcunu bulunmadığı hususunda yemin ettiği anlaşılmıştır....
Bu noktada üzerinden durulması gereken husus şudur ki; Davaya cevap dilekçesinde, dava konusu çeklerin, davacı işçinin işverenden izinsiz şekilde kasadan aldığı paralar ile işverenden borç olarak alınan meblağlar sebebiyle düzenlendiği belirtilerek temel borç ilişkisine dayanılmıştır. Dolayısıyla, artık borç sebebinin belirtilmediği kıymetli evrakın, mücerret borç ikrarı olarak değerlendirilmesi ve salt çeklere dayanılarak davacı işçinin çeklerde yazılı miktarda davalı işverene borçlu olduğunun kabulü mümkün değildir. Kıymetli evrakların, mücerret borç ikrarı vasfını yitirdiği bu durumda, dayandığı temel borç ilişkisini kanıtlama yükümlülüğü davalı işveren üzerindedir....
Davalılar, davacıya şirket hesabından 40.000 YTL borç verildiğini karşılığında şirket lehine ipotek tesis edildiğini,diğer davalı ... in şahsi hesabından da davacıya 25.000 USD borç verilerek 40 adet her biri 625 USD bedelli senetlerin alındığını,davacının borcunu ödememesi nedeniyle hakkında takipler başlatıldığını, mükerrer takip iddialarının doğru olmadığını savunarak davanın reddini dilemişlerdir. 2009/7620-13413 Mahkemece, davacının mükerrer takip yapıldığı iddiasını ispat edemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hükum, davacı tarafından temyiz edilmiştir....
-K A R A R- Davacı vekili asıl ve birleşen davada, davalı kooperatif tarafından 12.11.1997 tarihli borç senedine dayanılarak 2005/64 sayılı icra takibinin başlatıldığını, senetteki imzanın kendisine ait olmadığından davacıya borcunun bulunmadığını, borç senedinin düzenlendiği noterin de sorumluluğu olduğunu ileri sürerek, davaya konu borç senedi nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı kooperatif vekili, zamanaşımı def’inde bulunarak husumetin senedin düzenlendiği notere yöneltilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Birleşen dava davalısı, kendisine husumet yöneltilemeyeceğini ve her hangi bir sorumluluğunun olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir....
Dosyaya sunulan 16.600,00 TL tutarında gönderilen paraya ilişkin havale makbuzunda gönderilen paranın borç olarak verildiğine dair herhangi bir şerhin bulunmadığı anlaşılmakta olup, bu haliyle havale, paranın borç olarak gönderildiğini ispata yeterli değildir. Davacı tarafından davalıya borç verildiğine yönelik yazılı belge sunulmamıştır. Davalı karz ilişkisini inkar ettiğine göre karz ilişkisinin varlığını davacının kanıtlaması gerekir. Bütün bu olgular gözetildiğinde davacı borç verme iddiasını ispatlayamamıştır. Davacının dava dilekçesinde vs. deliller demek suretiyle yemin deliline de dayandığı dikkate alınarak mahkemece davacıya karz ilişkisi çerçevesinde davalıya borç para verdiğine ilişkin iddiasını ispat açısından davalıya yemin teklif etme hakkı olduğu hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanlış değerlendirme ile ispat külfeti ters çevrilerek yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir....