Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davacı malik olmayan , aile konutu niteliğinde bulunan taşınmazın, malik olan davalı tarafından “açık rızası bulunmadan" davalı banka lehine ipotek ettirildiğini ileri sürerek, aile konutu üzerine konulan ipoteğin kaldırılmasını ve taşınmazın tapu kaydına aile konutu şerhi konulmasını talep ve dava etmiştir. Alacağı bankadan temlik alan şirket, ,dava konusu taşınmazın tapu kaydında aile konutu olduğuna dair bir şerhin bulunmadığını, bankanın iyiniyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama neticesinde,ipotek tarihinde taşınmaz üzerinde aile konutu şerhi olmadığı bankanın kötü niyetinin ispatlanamadığı gerekçesi ile talebinin reddine karar verilmiştir. Hukuk Genel Kurulu “emsal davalarda" gerekçesi aşağıya “aynen” alınan 2013/2¬2056 esas, 2015/1201 karar ve 15.04.2015 günlü kararı ile “yeni bir uygulamaya” geçmiştir....

    CEVAP; davalı vekilinin 04/12/2019 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacı taraf kefalet işleminin geçersizliğine dayanarak davacının kefalet sözleşmesinden kaynaklı borçlu bulunmadığının tespitini talep etmişse de işbu talep zamanaşımına uğradığından huzurdaki davanın usulden reddi gerektiğini, davacı, dava dilekçesinde davaya konu olan kredi sözleşmesinde yer alan kefalet sözleşmesinde davacının eşi tarafından imzalanan rıza belgesinin olmadığını varsa dahi rıza belgesinde yer alan imzanın davacının eşi ...'...

      ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO: 2023/92 Esas KARAR NO : 2023/511 DAVA: Kıymetli Evrak İptali (Bono İptali) DAVA TARİHİ: 03/02/2023 KARAR TARİHİ: 15/06/2023 Mahkememizde görülmekte olan Kıymetli Evrak İptali (Bono İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; ---------- barkod numaralı, 1 adet senet tahsile gönderilme talimatı ile ----------- Şubesine tahsil için müvekkili bankaya verildiğini, tahsil şubesine iade talebine ilişkin ---------Şubesinden çıkış işlemleri tamamlanan senet----------- şubesine gönderilmek üzere kargolandığını, bono/senede ilişkin müvekkili bankanın kargo firması ile ilgili yazışmalarında bono/senedin alıcısına ulaşamadığı ve kaybolduğunun tespit edildiğini, söz konusu olaya konu ön ve arka sayfa görüntüsü bulunan senet rızası dışında müvekkili bankanın elinden çıktığını, kötü niyetli üçüncü kişilerin eline geçme ihtimaline karşın söz konusu bono/senedin, TTK hükümleri uyarınca bono/senedin iptali...

        Ayrıca, davacı bonoda kefaletinde rızası bulunmadığından bonodaki kefaleti geçersiz olduğu gibi TBK'nın 599. Maddesi gereği kefaletten döndüğünü bildirir ihtarnamenin davalı bankaya keşide edildiğini ileri sürerek söz konusu bono sebebiyle sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını da iddia etmiştir. TTK'nın 702. Maddesi hükmü uyarınca Bonoda "kefil" ibaresi yer alsa dahi bu aval olarak nitelendirilir ve aval veren, bononun diğer borçlusu ile birlikte müteselsilen sorumlu olur. TTK'da düzenlenen bonoya ilişkin özel hükümler bulunması nedeniyle, kambiyo senetlerinde TBK'nın 584. Ve 599. Maddeleri uygulanamayacağından bonoda avalist olarak yer alan davacının, bonoda rızasının bulunmaması bonoyu davacı yönünden geçersiz kılmayacağı gibi kefalete ilişkin TBK'nın 599....

          (Karar örneği için bakınız: Ömer Uğur GENÇCAN, Mal Rejimleri Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara-2007, s. 688-696) Bu sebeple işbu karşı oyumuzda yer alan “değerli çoğunluk” ifadesi gerek Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun gerekse Dairemin çoğunluğu aynı görüşü paylaştığından iki çoğunluğu birden kapsar şekilde kullanılacaktır. Değerli çoğunluk, aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olan , diğer eşin “açık rızası bulunmadan” üzerinde aile konutu şerhi bulunmayan taşınmazını devretmişse/üzerindeki hakları sınırlamışsa işlem tarafı üçüncü kişinin varsa “iyiniyeti korunur” düşüncesindedir. Düşüncemize göre aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olan , diğer eşin “açık rızası bulunmadan” üzerinde şerh bulunmayan aile konutunu devretmişse/ üzerindeki hakları sınırlamışsa hiçbir şekilde işlem tarafı üçüncü kişinin “iyiniyeti korunmaz.”...

            Davacılar vekili istinaf başvurusunda özetle; davaya konu bono senedinin (icra takibine konu olan) bono senedi üzerindeki bütün yazıların (vade tarihi dahil) müvekkilinin rızası dışında yazıldığını ve bono senedinin tahrip edildiğini, bono senedinin vade tarihi, yetkili Mahkeme ve alacaklı isminin müvekkillerinin rızası hilafına doldurularak, sonradan yazıldığını ve müvekkillerinden bu sayede haksız yere faiz alacağı talep edilmesine olanak kılındığını, müvekkillerinin bilgisi dışında senet üzerinde değişiklik yapıldığını ve icra takibinin sonradan yazılan vadeye göre başlatıldığını, bu senedin alacaklısının T4 değil, T4’ün eşi, Dilek AYDIN KÖR olduğunu, senet ile ilgili bu itirazları ispatlar mahiyette senedin ilgilisine verildiği halini gösterir fotokopisinin yerel mahkemeye sunulduğunu, bono senedinin kurucu unsurlarının sonradan doldurularak kambiyo senetlerine mahsus icra takibinin yapıldığının bilirkişi incelemesine gerek olmaksızın ortada olduğunu, buna rağmen, icra takibinin...

            Sağ kalan eşin, bu düzenlemelerde yer alan haklarını diğer mirasçılara karşı kullanabilmesi için ayrıca bir dava açması zorunlu olmayabilir. Çünkü, sağ kalan ve diğer mirasçılar, dava açılmadan, yasal düzenlemeye uygun şekilde mirası taksim edebilirler. ..... dayalı miras taksimi olmaz ise sağ kalan , haklarını kullanmak için her zaman diğer mirasçılara karşı ayrı bir dava da açabilir. Bu yüzden, dava konusu taşınmazın aile konutu niteliği, sağ kalan açısından, eşinin ölümünden sonra da devam etmektedir. Yasanın amacı sağ kalan eşin eski yaşantısını devam ettirmesini sağlamaktır. Dolayısıyla, Türk Medeni Kanunu'nun 194, 240 ve 652. maddelerindeki açık düzenlemelere göre, aile konutuna sağlanan koruma da sona ermemiştir. Eldeki davada davacı, aile konutunun içerisinde bulunduğu taşınmazın eşi tarafından rızası dışında devredildiğini ileri sürmektedir. Yargılama sırasında davalı ölmüştür....

              Somut olayda, davalı dava konusu aile konutu üzerinde diğer davalı banka lehine ipotek tesis etmiş, bu işlem sırasında davalı banka tarafından davacı eşin açık rızası alınmamıştır. Yukarıda açıklanan kurallar çerçevesinde eşin “açık rızası” alınmadan yapılan işlemin Hukuk Genel Kurulunca da açıkça ifade edildiği üzere “geçerli olduğunu” kabul etmek imkansızdır. söyleyişle eşin “açık rızası alınmadan” yapılan işlemin “geçersiz olduğunu” kabul etmek zorunludur. Hal böyle olunca, mahkemece Hukuk Genel Kurulunca benimsenen yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkelere uygun değerlendirme yapılarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde ret hükmü kurulması usul ve yasaya aykırıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 28.09.2015 (Pzt.)...

                Her ne kadar ipotek doğrudan doğruya aile konutundan faydalanma ve oturma hakkım engellemiyorsa da, hak sahibi eşin kötüniyetli ve muvazaalı işlemleri ile aile konutunun elden çıkarılma tehlikesi nedeniyle ipotek işlemine diğer eşin “Açık rızası” şarttır. Somut olayda, davalı dava konusu aile konutu üzerinde diğer davalı banka lehine ipotek tesis etmiş, bu işlem sırasında davalı tarafından davacı eşin açık rızası alınmamıştır. Yukarıda açıklanan kurallar çerçevesinde eşin “Açık rızası” alınmadan yapılan işlemin Hukuk Genel Kurulunca da açıkça ifade edildiği üzere “Geçerli olduğunu” kabul etmek imkansızdır. söyleyişle eşin “Açık rızası alınmadan” yapılan işlemin “Geçersiz olduğunu" kabul etmek zorunludur. Hal böyle olunca, mahkemece Hukuk Genel Kurulunca benimsenen yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkelere uygun değerlendirme yapılarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ret hükmü kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir....

                  Her ne kadar ipotek doğrudan doğruya aile konutundan faydalanma ve oturma hakkım engellemiyorsa da, hak sahibi eşin kötüniyetli ve muvazaalı işlemleri ile aile konutunun elden çıkarılma tehlikesi nedeniyle ipotek işlemine diğer eşin “Açık rızası” şarttır. Somut olayda, davalı dava konusu aile konutu üzerinde diğer davalı banka lehine ipotek tesis etmiş, bu işlem sırasında davalı tarafından davacı eşin açık rızası alınmamıştır. Yukarıda açıklanan kurallar çerçevesinde eşin “Açık rızası” alınmadan yapılan işlemin Hukuk Genel Kurulunca da açıkça ifade edildiği üzere “Geçerli olduğunu” kabul etmek imkansızdır. söyleyişle eşin “Açık rızası alınmadan” yapılan işlemin “Geçersiz olduğunu" kabul etmek zorunludur. Hal böyle olunca, mahkemece Hukuk Genel Kurulunca benimsenen yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkelere uygun değerlendirme yapılarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ret hükmü kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir....

                    UYAP Entegrasyonu