Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davacı malik olmayan , aile konutu niteliğinde bulunan taşınmazın, malik olan davalı tarafından "Açık rızası alınmadan" İş Bankası lehine ipotek ettirildiğini ileri sürerek, aile konutu üzerine konulan ipoteğin kaldırılmasını talep ve dava etmiştir. Mahkemece davacı ve malik eşin iyi niyetli olmadığı gerekçesiyle ipoteğin kaldırılması davasının reddine karar verilmiştir. Türk Medeni Kanunu'nun 193. maddesi hükmü ile eşlerin birbirleri ve üçüncü kişilerle olan hukuki işlemlerinde özgürlük alanı tanınmış olmakla birlikte Türk Medeni Kanunu'nun 194. madde hükmü ile eşlerin aile konutu ile ilgili bazı hukuksal işlemlerinin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kuralı getirilerek eşlerin hukuki işlem özgürlüğü "Aile birliğinin korunması" amacıyla sınırlandırılmıştır. Buna göre, eşlerden biri diğer eşin "Açık rızası bulunmadıkça" aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez ve aile konutu üzerindeki hakları smırlayamaz....

    Ağır Ceza Mahkemesi'nin kesinleşen ilamıyla bononun para biriminin TL iken USD'ye dönüştürüldüğü böylece resmi evrakta sahtecilik suçunun oluştuğu gerekçesiyle mahkumiyet kararı verildiği, bu durumda artık davacının senetten dolayı davalıya borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmesi gerektiğinden bahisle davanın kabulüne, davaya konu 35.000,00 USD bedelli bono nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline, davalı yanın takip başlatmakta kötüniyetli olduğu gerekçesiyle takibe konu asıl alacak tutarının %40'ına tekabül eden 18.387,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 2014/5287 E., 2014/8142 K. sayılı ve 30.04.2014 tarihli bozma ilamında ''Uyuşmazlığa konu edilen bono üzerinde tahrifat yapıldığı iddiası ... 3....

      İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Somut olayda, yapılan keşif ve dosya kapsamından dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan dairenin davacının aile konutu olduğu anlaşılmıştır. Davalı eşin dava konusu aile konutunun bulunduğu taşınmaz üzerinde diğer davalı banka lehine ipotek tesis ettiği, davalı banka tarafından eşin açık rızasının bulunduğunun belirtildiği ve buna ilişkin belgenin dosyaya sunulduğu, belgenin incelenmesinde imzanın atıldığı tarihin belli olmadığı, ayrıca yapılan imza incelemesinde imzanın davacının eli ürünü olmadığının tespit edildiği anlaşıldığından işlem sırasında davacı eşin açık rızasının alınmadığı anlaşılmıştır. Hukuk Genel Kurulu'nun 15.04.2015 tarih ve 2013/2- 2056 esas, 2015/1201 karar sayılı kararında açıkça ifade edildiği üzere eşin açık rızası alınmadan yapılan işlemin geçerli olduğunu kabul etmek imkansızdır. söyleyişle eşin "Açık rızası alınmadan" yapılan işlemin "Geçersiz olduğunu" kabul etmek zorunludur....

      Buna göre, eşlerden biri diğer eşin "açık rızası bulunmadıkça " aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Bu cümleden hareketle, aile konutunun maliki olan , aile konutundaki yaşantıyı güçlüğe sokacak biçimde, aile konutunun ipotek edilmesi gibi "tek başına" bir ayni hakla sınırlandıramaz. Bu sınırlandırma "ancak diğer eşin açık rızası alınarak " yapılabilir. Türk Medeni Kanununun 194. maddesi yetkili eşin izni için bir geçerlilik şekli öngörmemiştir. Bu nedenle söz konusu izin bir şekle tabi olmadan, sözlü olarak dâhi verilebilir. Ancak maddenin ifadesinden de anlaşılacağı üzere, iznin "açık" olması gerekir. Somut olayda, davalı dava konusu aile konutunu, diğer davalıya satmıştır. Bu işlem sırasında davacı eşin açık rızası alınmamıştır....

        Somut olayda; davalı tarafından, dava konusu aile konutu üzerinde diğer davalı banka lehine ipotek tesis edildiği, bu işlem sırasında açık rızasının alınmadığı ileri sürülmüştür. Dava dilekçesinin davalıya 13.05.2015 tarihinde usulüne uygun bir şekilde tebliğ edildiği, davalı bankanın süresinde cevap dilekçesi vermediği, savunmasının dayanağı olarak süresinde bir delil de (HMK m.l29/l-e) bildirmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda, davalı banka süresinde cevap vermemiş olmakla, delilleri dikkate alınamayacağından rızanın varlığına dair süresinden sonra bildirdiği dilekçede belirtilen noter belgesi hükme esas alınamaz. Bu nedenle davalı banka tarafından davacı eşin açık rızası alınarak ipotek işleminin gerçekleştirildiği ispatlanamamıştır. Açık rızası alınmadan yapılan işlemin geçersiz olduğunu kabul etmek zorunludur. Hal böyle olunca, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ret hükmü kurulması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir....

          Mahkeme, ödemeyi meneden kararında muhataba vadenin gelmesi üzerine poliçe bedelini tevdii etmeye izin verir ve tevdi yerini gösterir". şeklinde bir düzenleme yer almaktadır. Somut olayda; 3-TTK.nun ilgili maddeleri gereğince Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilk ilan tarihi 05.09.2022 olmak üzere toplamda 3 kez yasal ilanın yapılmış olduğu, bononun vade tarihi olan 15.09.2022 tarihinden itibaren 3 aylık yasal bekleme süresinin geçtiği, mahkememize davaya konu bono ile ilgili herhangi bir itirazın ve başvurunun ise yapılmadığı, dosyaya sunulan bono fotokopisinden, davacı bankanın tuttuğu kayıp tutanağından ve bonoya ilişkin yasal sürede başvuru olmamasından davacının son yetkili hamil olarak kabul edilmesinin gerektiği, zilyetliğinde bulunan bonoyu kaybettiği, bu haliyle bononun hamilin elinden rızası dışında çıktığı anlaşılmıştır....

            ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO : 2020/627 Esas KARAR NO : 2021/347 DAVA : Kıymetli Evrak İptali (Bono İptali) DAVA TARİHİ : 17/11/2020 KARAR TARİHİ : 21/04/2021 Mahkememizde görülmekte olan Kıymetli Evrak İptali (Bono İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekilinin sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; Müvekkil Bankanın müşterilerinden tahsil amacıyla ciro edilerek müvekkil Bankaya teslim edilmiş olması dolayısıyla müvekkil Bankanın meşru hamili bulunduğu bononun , müvekkil Bankanın uhdesinde ve zilyetliğinde iken kaybedildiğini ve tüm aramalara rağmen de bulunamadığını, bu suretle senedin kaybolduğunu, müvekkil bankanın rızası hilafına elinden çıktığını ve halen kimin elinde ve nerede olduğu bilinemediğini, borçlunun ... olduğu, adresinin ...Müftülüğü Cumhuriyet Mah....sok. No:.....

              (Muhali) (Muhalif) KARŞI OY YAZISI Eşlerden biri, diğer eşin "açık rızası bulunmadıkça, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz (TMK md. 194/1). Aile konutunu malik olan , buna rağmen belirtilen tasarrufları yapmış ve bu durumu diğer dava konusu etmişse (dava bakımından, ipoteğin kaldırılması talebi); davacı , taşınmazın aile konutu olduğunu, davalı ve onunla işleme girişen davalılar da, işlemde davacının açık rızasının bulunduğunu da kanıtlamalıdır. Açık rızanın varlığı konusunda ispat yükü davalılar üzerindedir. Davalılar açık rızayı kanıtlayamasa bile, davacının Türk Medeni Kanununun 2. maddesi anlamında Türk Medeni Kanununun 194. maddesindeki hakkını kötüye kullandığını ortaya koydukları takdirde, yine davanın reddi gerekir. İspat konusunda, delil serbestliği mevcuttur. Tapuda yapılan işlemlerin tarafı olanlar Türk Medeni Kanununun 1023 ve 1024. maddesindeki iyi niyet korumasından yararlanamaz....

                Somut olayda, davacı, dava dilekçesinde aile konutu üzerinde davalı tarafından diğer davalı banka lehine ipotek tesis edildiğini ileri sürerek ipoteğin kaldırılmasını talep etmiştir. Mahkemece davacının ipotek tesisine muvafakatname verdiği ve muvafakatnamedeki imzanın davacıya ait olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Davacı kadın imza inkarında bulunmuştur. Davalı banka vekilinin sunduğu muvafakatnamede (aile konutunun ipotek verileceği hallerde diğer eşten alınacak yazılı rıza örneği) imzanın davacıya ait olup olmadığının tespiti için mahkemece davacının imza incelemesine esas teşkil edebilecek şekilde imza örnekleri ilgili kurumlardan celp edilmiş, İstanbul Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinden rapor alınmıştır. İstanbul Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi' nin 02/02/2022 raporunda özetle, davalı bankanın dosyaya sunduğu muvafakatnamede yer alan imzanın davacının eli ürünü olduğunun belirtildiği anlaşılmıştır....

                Tamamen doldurulmamış bononun tedavüle çıkarken anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu yazılı belge ile kanıtlanmadığı sürece, bono üzerinde yazılı vade, tanzim gibi tarihler gerçekliğini ve varlığını korur (Yargıtay HGK. 26.02.2003 tarih ve 2003/19- 135 E. 2003/105 K. sayılı kararı, 12. Hukuk dairesinin 13/03/2018 tarih 2016/29248 esas 2018/2442 karar). Bu durumda borçluların, bononun anlaşmaya aykırı doldurulduğu yönündeki iddiasını yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İspat yükü davacılardadır. Davacılar senetteki imzalarını inkar etmemiştir. Ancak senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasını yazılı belge ile kanıtlayamamışlardır. Davacıların bononun teminat olarak verildiğine ilişkin istinaflarının değerlendirilmesinde, Takip dayanağı senedin teminat senedi olduğu iddiasının hangi ilişkinin teminatı olduğu hususunun senet üzerine yazılmak suretiyle ya da yazılı bir belge ile ispatlanması gerekmektedir....

                UYAP Entegrasyonu