Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Her ne kadar ipotek doğrudan doğruya aile konutundan faydalanma ve oturma hakkım engellemiyorsa da, hak sahibi eşin kötüniyetli ve muvazaalı işlemleri ile aile konutunun elden çıkarılma tehlikesi nedeniyle ipotek işlemine diğer eşin “Açık rızası” şarttır. Somut olayda, davalı dava konusu aile konutu üzerinde diğer davalı şirket lehine ipotek tesis etmiş, bu işlem sırasında davalı tarafından davacı eşin açık rızası alınmamıştır. Yukarıda açıklanan kurallar çerçevesinde eşin “Açık rızası” alınmadan yapılan işlemin Hukuk Genel Kurulunca da açıkça ifade edildiği üzere “Geçerli olduğunu” kabul etmek imkansızdır. söyleyişle eşin “Açık rızası alınmadan” yapılan işlemin “Geçersiz olduğunu" kabul etmek zorunludur. Hal böyle olunca, mahkemece Hukuk Genel Kurulunca benimsenen yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkelere uygun değerlendirme yapılarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ret hükmü kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir....

    Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle *Davacı kadının Türk Medeni Kanununun 194’ncü maddesinden kaynaklanan hakkını dürüstlük kuralına uygun olarak kullanmadığının anlaşılmasına göre yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine peşin alınan harcın mahsubuna iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi. 18.06.2007 KARŞI OY YAZISI Üzerinde ipotek tesis edilen taşınmazın, aile konutu olduğu ve müstakil olarak davalı kocaya ait bulunduğu tartışmasızdır. 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun, evliliğin genel hükümlerine ilişkin düzenleme içinde yer alan 194. maddesi; aile konutu üzerinde hak sahibi olan eşin; bu konutu, diğer eşin açık rızası olmadan devredemeyeceğini, bu...

      ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO : 2021/617 Esas KARAR NO : 2022/58 DAVA : Kıymetli Evrak İptali (Bono İptali) DAVA TARİHİ : 21/09/2021 KARAR TARİHİ : 27/01/2022 Mahkememizde görülmekte olan Kıymetli Evrak İptali (Bono İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;------ borçlusu ...------ senedin banka nezdinde kaybolduğunu, bu hususta--- ilgili yetkilileri tarafından ---- tutulduğunu, bankanın yetkili hamil olduğunu ve rızası hilafına elinden çıkan işbu senet kötü niyetli üçüncü kişilerin eline geçmesi olasılığı kuvvetle muhtemel olduğundan müvekkili bankanın zarara uğrayacağını, bu nedenle---- nezdinde bulunan; ---- meblağlı,----- hakkında öncelikle tensiben ihtiyati tedbir kararı ile ödeme yasağı konulmasını, müvekkili elinden rızası hilafına çıkan senetler ile ilgili ödeme yasağı ---- ve ilgililerine tebliğini, yargılama sonunda kaybolan senetlerin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

        Şti ile davacı şirketin isimlerinin yer aldığı kaşelerin bulunduğu, ayrıca borçlu kısmında ...... isminin yer aldığı fakat adının altında imzasının yer almadığı görülmektedir. Davalı taraf; bono üzerinde ismi yer alan her iki şirketin temsilcisinin aynı olduğunu, her iki şirketin de sorumlu olması için düzenleme tarihinden sonraki bir tarihte kaşe ve imza atıldığını beyan etmiş ise de davacı şirket yönünden yapılan incelemede bononun düzenlendiği tarihte davacı şirketin henüz kurulmamış olduğu, davalı tarafından kaşenin ve imzanın daha sonraki bir tarihte atıldığı iddiasında bulunulmuş ise de bu iddiayı destekler bir delil ortaya konulamadığı görülmektedir. Bononun ön yüzüne keşideci dışındaki şahıslar tarafından atılan imzalar aval hükmünde olup, avalin geçerli olabilmesi için senedin düzenleme tarihinde veya düzenleme tarihinden sonraki bir tarihte verilmiş olması gerekmektedir....

          ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO : 2022/361 Esas KARAR NO : 2022/908 DAVA : Kıymetli Evrak İptali (Bono İptali) DAVA TARİHİ : 18/05/2022 KARAR TARİHİ : 07/12/2022 Mahkememizde görülmekte olan Kıymetli Evrak İptali (Bono İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İDDİA, SAVUNMA ve DOSYA KAPSAMI: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile dava konusu bononun keşidecisi olan---- arasında temlik sözleşmesi imzalandığını, müvekkilinin hamili olduğu keşidecisi -----tarafından keşide edilen, 28.02.2022 düzenleme tarihli, 200.000,00 USD bono müvekkilinin kendi rızası dışında elinden çıkan ve zayi olan iş bu bono (emre muharrer senet) nedeniyle, müvekkil şirketin ve senet borçlularının mağduriyetlerinin engellenmesi bakımından, ivedi olarak işbu bononun (emre muharrer senedin) kaybolduğunun tespit edilmesini, kayıp bono hakkında ödeme yasağı ve iptal kararı verilmesini talep etmiştir....

            Tüm dosya kapsamına göre; davacı tarafın iddiasının hamili bulunduğu senedin kaybolduğu iddiasına dayandığı; iddianın yasal dayanağının 6102 Sayılı Kanunun 757. md olduğu anlaşılmakla dava konusu senedin davacının rızası dışında elinden çıktığı, yapılan ilan süreleri içerisinde bono üzerinde hak iddia eden başka kişilerin başvuruda bulunmadığı anlaşılmış olmakla davacı tarafın davasının kabulü ile dava konusu borçlusu ..., lehtarı ..., keşide tarihi 09/01/2021, vade tarihi 20/04/2021 olan 4.500,00 TL bedelli 1 adet bononun iptaline karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir....

              Değerli çoğunluk, aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olan , diğer eşin "açık rızası bulunmadan" üzerinde aile konutu şerhi bulunmayan taşınmazını devretmişse işlem tarafı üçüncü kişinin varsa "iyiniyeti korunur" düşüncesindedir. Düşüncemize göre aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olan , diğer eşin "açık rızası bulunmadan" üzerinde şerh bulunmayan aile konutunu devretmişse hiçbir şekilde işlem tarafı üçüncü kişinin "iyiniyeti korunmaz." Başka bir anlatımla değerli çoğunluk, aile konutu olarak özgülenen taşınmazın maliki olmayan tarafından, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini istememişse işlem tarafı üçüncü kişinin "kötüniyetini kanıtlamak" (TMK m. 1023) zorundadır....

                Aval ise poliçe, çek ve bonoya özgü bir tür kambiyo taahhüdüdür kambiyo senetleri bakımından kendine özgü bir teminat türü olarak aval müessesesi kabul edildiğinden, bono üzerinde "kefil" yazıyor olması, bu taahhüdü kefalet haline dönüştürmez. Aval 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun (TTK) 700 ila 702. maddelerinde düzenlenmiştir. Kanunda avalin tanımı yapılmamış; sadece aval ile poliçedeki bedelin ödenmesinin teminat altına alındığı belirtilmiştir (TTK.m.700). Aval senedin ödeneceğine dair güvence verilmek sureti ile kambiyo senetlerine tedavül kolaylığı sağlamaktır. Aval -bir geçerlik şartı olarak- senet (veya alonj) üzerinde bulunmalıdır. Kambiyo senedi dışında verilmiş bir teminatın, aval olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Aval gerek üçüncü bir şahıs gerekse poliçeye imza koyan diğer bir şahıs tarafından verilebilir. Türk Ticaret Kanunu'nun 701/4 maddesine göre aval beyanında kimin için verildiği belirtilmemişse avalin keşideci hesabına verildiğinin kabulü gerekir....

                  Bu maddeye göre; aval şerhi, bono veya alonj üzerine yazılır. Aval, “aval içindir” veya bununla anlamlı başka bir ibare ile ifade edilir ve aval veren kişi tarafından imzalanır. Aval şerhinin çekin ön yüzüne yazılması zorunlu değildir. Maddenin üçüncü fıkrası gereğince; düzenleyenin imzası hariç olmak üzere ön yüze atılan her imza aval şerhi sayılır. Diğer yandan bononun arka yüzüne atılan her imza ciro hükmünde ise de, aval verildiğini gösterir bir ibare kullanılarak arka yüze imza atılması mümkün olup, söz konusu imza, ciro değil aval hükmündedir. anlatımla, aval şerhini içermeksizin çekin arka yüzüne atılan her imza, ciro hükmündedir. Somut olayda, takibe konu bononun arka yüzünde; “Avalimdir Beytullah Çıtak" ve “Avalimdir T1" ibaresinin yer aldığı ve anılan şahısların inkar etmedikleri imzasının bulunduğu görülmektedir....

                  Bu geçersizliği, rızası gereken konutun bu vasfını devam ettirmesi koşuluyla evlilik birliği süresince ileri sürebilir. Malik olmayan davacı erkek yargılama devam ederken 17.01.2021 tarihinde ölmüştür. Türk Medeni Kanunu'nun 194. maddesinin rızası gereken eşe sağladığı hak, şahsa bağlı olup, bu eşin ölümü halinde mirasçılarına intikali mümkün değildir. Aile konutuyla ilgili işleme rızası gereken eşin ölümüyle davanın esası konusuz kalır. Bu husus gözetilerek davanın esası hakkında “Karar verilmesine yer olmadığına” karar vermek ve dava tarihi itibariyle tarafların haklılık durumları dikkate alınarak yargılama giderleri ile vekalet ücretini tayin ve takdir etmek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir....

                    UYAP Entegrasyonu