gözetilerek hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun tamamlanmış halinden hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde atılı suça teşebbüsten mahkûmiyet kararı verilmesi, Eylemini cinsel amaçla gerçekleştiren sanık hakkında TCK'nın 109/5. maddesinin uygulanmaması suretiyle eksik ceza tayini, Hükümden sonra Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 günlü, 29542 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamı ile 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesi yönünden kısmi iptal kararı verildiğinden, anılan husus nazara alınarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması, Sanık hakkında çocuğun basit cinsel istismarı suçundan verilen beraat hükmünün temyiz incelemesine gelince; Dosya kapsamına uygun oluş ve kabule göre; sanığın olay günü evinin önünde oynamakta olan mağdurenin ağzını kapatıp yan tarafta bulunan evin arka kısmındaki bahçeye götürerek sırt üstü yere yatırdığı sırada mağdurenin annesinin olay yerine bağırarak...
OLAY VE OLGULAR Suça sürüklenen çocuk hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan cezalandırılması için kamu davası açıldığı, mağdurun aşamalarda uzaktan akrabası olan suça sürüklenen çocuğun kendi evlerinin merdivenleri ve dedesinin evinde olmak üzere iki defa pantolonunu çıkartıp kucağına oturtarak eliyle cinsel organını ellediğini, parmağını poposuna soktuğunu ve çıkan pisliği yüzüne sürdüğünü, seni keserim diyerek tehdit ettiğini iddia ettiği, suça sürüklenen çocuğun mağduru kalabalık ortamda bir defa gördüğünü beyan ederek atılı suçlamaları reddettiği, annesinin sevmek amaçlı poposuna dokunduğu mağdurun suça sürüklenen çocuğun eylemlerinden bahsettiği ve intikalin bu şekilde son eylemden on beş gün sonra gerçekleştiği, mahkemece yapılan yargılama neticesinde intikal şekli, mağdurun ve katılan annesinin uyumlu beyanları, tanık anlatımlarına göre mağdurun olaylar sonrasındaki ruh halindeki değişim dikkate alınarak suça sürüklenen çocuğun atılı suçtan hapis cezası ile cezalandırılmasına...
Somut olayda, evlilik dışı doğan ve annesinin yaşı küçük olan çocuğun babası tarafından tanıma yoluyla nüfusa tescil edilmediği ve baba ile çocuk arasında kayden bir bağ bulunmadığı anlaşılmakla, TMK'nın 337/2. maddesinin uygulanabilmesi için çocuğun babası tarafından tanınmış olup Bu hususun nüfusa tescil edilmesi gerektiği dikkate alındığında, çocuğun velayet altında bulunmaması nedeniyle TMK'nın 404. maddesi uyarınca vesayet altına alınması gerekmekte olup uyuşmazlığın ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21. ve 22. maddeleri gereğince ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 02.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Aile Mahkemesi'nin 2022/433 Esas sayılı dosyası ile boşandıklarını, boşanma kararı ile birlikte müşterek çocuğun velayetinin davalı anneye verildiğini, davalı anne ve müşterek çocuğun aynı zamanda Hollanda vatandaşı olduklarını, davalı tarafından çocuğun yurt dışına kaçırılacağını, müşterek çocuğun yurt dışına götürülmesi halinde müvekkilinin çocuk ile şahsi ilişki kurmasının imkansız hal alacağını, davalının müvekkilini telefondan engellediğini, mail üzerinden davalı ile müvekkilinin iletişime geçtiğini, iletişim sırasında davalı tarafından çocuğu yurt dışına götüreceği şeklinde mail geldiği, davalının annesinin yakın zamanda vefat ettiğini, kardeşleri ve annesinin Hollanda'da yaşadıklarını, davalının da Hollanda'ya yerleşme çabası içinde olduğunu, bu sebeple müşterek çocuğun yurt dışına çıkmasının tedbiren durdurulmasına, müşterek çocuğun velayetinin müvekkiline verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
yasal temsilcisi olan annesinin, suça sürüklenen çocuk hakkında verilen hükmü CMK’nun 262/1. maddesi gereğince suça sürüklenen çocuğun annesinin temyize hakkı bulunduğuna karar verilerek yapılan incelemede; UYAP ortamından alınan nüfus kayıt örneğine göre, suça sürüklenen çocuk ...’ın karar tarihinden sonra, 07/08/2020 tarihinde öldüğü anlaşılmakla, TCK’nun 64/1 ve CMK'nun 223/8. maddeleri uyarınca, ölüm nedeniyle hakkında düşme kararı verilip verilmeyeceğinin yerel mahkemece değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk ... müdafii ve annesinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükmün açıklanan sebepten dolayı isteme aykırı BOZULMASINA, 26/04/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi....
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; 1-Tehdit suçunun oluşabilmesi için tehdit oluşturan sözlerin ya mağdura karşı söylenmesi ya da iletme kastı taşıyan fail tarafından mağdura iletmesi muhtemel bir kişiye karşı söylenmesi gerektiği, suça sürüklenen çocuğun katılanın annesine katılanı sorduğu, evde olmadığını öğrenince telefonla konuşmak istediği, katılanın annesinin telefonundan bir süre katılan ile konuştukları, telefon görüşmesi bitince katılanın annesinin "hayırdır" diyerek sorunlarını sormasına suça sürüklenen çocuğun katılanın annesine katılanı kastederek "ona son bir şans verdim" şeklinde cevap verdiği, katılanın annesinin nedenini sorması üzerine "ya o ölecek ya da ben" dediği şeklinde iddia ve kabul edilen olayda suça sürüklenen çocuğun tehdit içerikli sözleri iletme kastı ile söyleyip söylemediği tartışılmadan, yetersiz gerekçeyle mahkumiyet kararı verilmesi, 2-Kabule göre de; a-Sanık hakkında neticeten...
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Dava dilekçesi Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalının Afyonkarahisar Aile Mahkemesinin 09/12/2016 tarih ve 2016/761 esas 2016/1375 karar sayılı kararı ile anlaşmalı olarak boşandıklarını, davalı lehine 200 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiğini, davalı kadının babası ile birlikte yaşadığını, babasının emekli olduğunu, oturdukları evin kira olmadığını, ayrıca kira gelirinin bulunduğunu, buna ek olarak davalının ölmüş annesinin maaşını aldığını, dolayısıyla boşanmadan sonra yoksulluğa düşmesinin söz konusu olmadığını, kanunun yoksulluk nafakasına hükmetmede tarafların boşanmadan sonra yoksulluğa düşüp düşmediğine dikkat çektiğini, bu nedenle davalı kadın lehine verilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasına, mahkeme aksi kanatte ise nafaka miktarının 100 TL.ye düşürülmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
bıraktığını, iki yıldır çocuğun anneannesiyle kaldığını, davacının çocukla görüşmeye gittiğinde davalının ailesi ve akrabalarının sorun çıkardığını, bunun üzerine icra ile almak zorunda kaldığını, çocuğun geri tesliminde anneannenin problem çıkardığını, bu nedenle teslimin de icra ile yapılmaya başlandığını, annesinin müşterek çocuğu görmeye dahi nadir geldiğini belirterek davanın kabulü ile müşterek çocuk Mira'nın velayetinin davacıya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir....
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin nafaka yükümlülüklerini boşanma tarihinden itibaren yerine getirdiğini, hatta 2016 yılının Ocak ve Şubat aylarında 350 TL ödeme yaptığını, davacının devlet memuru olduğunu, müşterek çocuğun davacı annenin sağlık sigortasından faydalandığını ve devamlı bakım gerektiren kronik bir hastalığının mevcut olmadığını, müşterek çocuğu davacının işte olduğu saatlerde müvekkilinin annesinin baktığını, davacının müşterek çocuğun bakımı için bakıcı ücreti ödemediğini, müvekkilinin annesinin evinin davalının evine yakın olduğunu, müşterek çocuğu bırakmak için ulaşım giderinin bulunmadığını, ayrıca davacının ekonomik durumunun müvekkilinin ekonomik durumundan daha iyi olduğunu, müvekkilinin aylık 2.500 TL maaş aldığını, 700 TL kira ödediğini ileri sürerek davanın reddini istemiştir....
söylediğinde davacının kendisini eve almadığını beyan ederek iftira attığını, davalının ailesinin maddi durumu kötüleşince ve çalıştıkları iş yerinde laflar çıkmaya başlayınca davacının tekrar davalı ve ailesiyle birlikte yaşamaya başladığını, babasının maddi durumu kötü olduğu için davacıya karşı eğer babama bir şey olursa senden bilirim diyerek tehdit ettiğini, tarafların müşterek çocuğu dünyaya geldikten sonra davalının annesinin çocuğa karşı da olumsuz ve kötü davranışlar sergilediğini, davacı çalıştığı için çocuğa davacının ailesinin baktığını, davalının ailesinin İstanbul'dan geldikten sonra çocuğa kendilerinin bakmak istediğini, davacı çalıştığı için bunun daha uygun olacağı davalının ailesi tarafından kararlaştırıldığını, davacının kendi çocuğu üzerinde bile söz hakkına sahip olmadığını, davacı işte iken çocuğu ile telefonda dahi görüşmesine izin verilmediğini, davalının annesinin çocuk sesinin davalıyı rahatsız ettiğini, gece uyku düzeninin bozulmaması için davalının odasının...