Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

TMK’nun 176/3.maddesi uyarınca; irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır. Davacı; davalının yoksulluğunun zail olduğu iddiasıyla nafakanın kaldırılmasını istemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 1998/2–656–688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir....

    "İçtihat Metni"Mahkemesi :Sulh Ceza Mahkemesi Suç : Özel hayatın gizliliğini ihlal Hüküm : TCK'nın 134/1, 43, 62/1, 53/1. maddeleri gereğince mahkumiyet Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu, TCK'nın 134. maddesinde düzenlenmiştir. Özel hayat kavramı; kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret değil, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamını içerir....

      Yargılama gideri ve vekalet ücreti açısından; Davacı kadının açmış olduğu boşanma davası kabul edildiğine göre, bu durum davanın tam kabulü anlamındadır, dolayısıyla davacının yaptığı tüm yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılması ve davalı lehine vekalet ücreti verilmemesinin doğru ve yerinde olduğu anlaşıldığından davalı erkek vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmiştir. Ziynet alacağı davasının tefriki açısından; Ziynet alacağı davasının konusu ile boşanma ve ferilerine ilişkin davanın konusunun farklı olması nedeniyle ziynet alacağı davasının bu dosyadan tefrikine karar verilmesinin doğru ve yerinde olduğu anlaşıldığından davalı erkek vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir....

      Davada; mevcut yoksulluk ve müşterek çocukların iştirak nafakalarının zaman içerisinde yetersiz kaldığı ileri sürülerek yoksulluk nafakasının 25 TL'den aylık 150 TL'ye, müşterek çocuklar ... ve ...'in iştirak nafakalarının aylık 150'şer TL'ye çıkartılması talep ve dava edilmiştir. Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile yoksulluk nafakasının aylık 100 TL'ye, iştirak nafakalarının da ayrı ayrı aylık 100'er TL'ye çıkartılmış, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki delillere ve kurulan hükme göre; iştirak nafakalarının artırımına ilişkin kurulan hükümde bir isabetsizlik yoktur. Bu yönden hükmün ONANMASINA, Yoksulluk nafakası artırım yönünden ise; TMK 176/3.maddesine göre; yoksulluk nafakası alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır hükmü yer almaktadır. Somut olayda, davacı nafaka alacaklısı ...'...

        karşı işlemiş olduğu kasten yaralama suçundan kurulan hükümde; Adli tıp kriterleri açısından kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarına etkisinin hafif (1) - ağır (6) derece şeklinde sınıflandırılması ve 5237 sayılı TCK.nun 87/3. maddesinde kemik kırığının hayat fonksiyonlarına etkisine göre cezanın en fazla 1/2'ye kadar artırımının öngörülmüş olması karşısında, katılanın adli raporunda vücudundaki kemik kırığının hayat fonksiyonlarına etkisinin orta (2) derece olduğunun belirtilmesine rağmen, 5237 sayılı TCK.nun 3. maddesindeki orantılılık ilkesine aykırı olarak, yetersiz gerekçe ile sanığın cezasında üst sınırdan artırım yapılması, 4- Anayasa Mahkemesi'nin 08.10.2015 tarih, 2014/140 esas ve 2015/85 sayılı kararının Resmi Gazete'nin 24.11.2015 ve 29542 sayılı sayısında yayımlanarak yürürlüğe girmiş olması nedeniyle TCK.nun 53. maddesiyle ilgili olarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması, Yasaya aykırı, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş...

          Davalı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; asıl davacı kadının kusurlu olduğunu, kadının açmış olduğu davanın reddinin gerektiğini, açmış oldukları davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, müvekkili lehine 100.000 TL maddi, 100.000 TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece; davacı karşı davalının davasının kabulü ile tarafların TMK'nun 166/1. maddesi uyarınca boşanmalarına, davalı karşı davacı kocanın haysiyetsiz yaşam sürme nedeni ile açmış olduğu boşanma davasının ve tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir. İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ: Mahkemece verilen hükme karşı davalı karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuş olup, istinaf dilekçesinde özetle; davacı karşı davalı kadının açmış olduğu davanın reddi ile, taraflarınca açılan boşanma davasının kabulünün gerektiğini belirterek istinaf yoluna başvurulmuştur. GEREKÇE: Dava; karşılıklı boşanma davası niteliğindedir....

          Aile Mahkemesinin 2014/442 Esas, 2015/46 Karar sayılı ilamı ile boşandıklarını, boşanma kararı ile müşterek çocukları Naz Su'nun velayetinin davalı anneye verildiğini ancak davalının velayet görevini yerine getirmediğini, müşterek çocuğu 9 yaşında olmasına rağmen okula göndermediğini, sürekli adres değişikliği yaptığını, erkeklerle birlikte olmak için otelde kaldığını, haysiyetsiz yaşam sürdüğünü, evlilik dışı birlikteliğinden bir çocuğu olduğunu, eve sürekli olarak başka erkeklerle geldiğini, davalının müvekkiline "çocuğu gel al bundan sonra seninle kalsın, eskort olduğum için utanmıyorum, eskortluk yaparak çocuğuma bakıyorum" şeklinde mesajlar attığını belirterek, davanın kabulü müşterek çocuğun velayetinin değiştirilerek müvekkiline verilmesini ve boşanma kararı ile hükmedilen iştirak nafakasının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

          K A R A R Davacı, davalı bankadan 12.03.2007 tarihli bireysel kredi sözleşmesi ile 65.000 TL kredi kullandığını,bu kredi kullanımı nedeniyle 4.204,59 TL(3.265 TL dosya masrafı + 529 TL hayat sigortası + 410,59 TL konut sigortası) kesinti yapıldığını,ayrıca kredi kapama işleminin 2 gün geç işleme konulması nedeniyle 37,51 TL, hesap işletim ücreti olarak 66,75 TL alındığını, bu haksız tahsilatlarıın davalıdan faizi ile tahsilini talep itmiştir. Davalı,yapılan kesintinin sözleşme ve bankacılık mevzuatı çerçevesinde yapıldığını belirterek davanın reddini dilemiştir....

            Aile Mahkemesinin16/09/2015 tarih ve 2015/647 E.- 732 K. sayılı ilamı ile TMK 166/3 maddesi uyarınca boşanmalarına, davalı kadın için aylık 1.000 TL yoksulluk nafakası takdirine, nafakaya her yıl Ocak ayından itibaren geçerli olmak üzere ÜFE oranında artırım yapılmasına karar verildiği, ilgili kararın 14/10/2015 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. TMK 176/3 maddesi uyarınca irad biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar. Alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır....

            Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili kanun maddeleri ve kavramların incelenmesinde yarar görülmektedir. 12. Boşanma sebepleri 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 161 ve 166. maddeleri arasında özel ve genel boşanma sebepleri olarak düzenlenmiştir. Genel boşanma sebebi TMK’nın 166. maddesi ile düzenleme altına alınan evlilik birliğinin temelinden sarsılması durumudur. Özel boşanma sebepleri ise kendi içinde mutlak özel boşanma sebepleri (zina-TMK m. 161, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış-TMK m. 162, suç işleme-TMK m. 163 ve son olarak terk-TMK m. 164) ve nispi özel boşanma sebepleri (haysiyetsiz hayat sürme-TMK m. 163 ve akıl hastalığı TMK m.165) şeklinde ayrıma tabidir. Bu ayrımların asıl önemi; hâkimin, somut olayda evliliğin çekilmez hâle gelip gelmediğini incelemesinin gerekip gerekmediği noktasında kendini gösterir. Kanun koyucu özel mutlak boşanma sebepleri konusunda belirli bir olayın gerçekleşmesi şartını aramıştır....

              UYAP Entegrasyonu