Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesi uyarınca boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığından sabit olması gerekir. Taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizliği kabule elverişli ciddi sebep ve deliller tespit edilememiştir....

    Ortak çocuk ile baba arasında kurulan kişisel ilişkinin okul ve mesai günü olan pazartesi sap 18:00'e kadar belirlenmesi, ortak çocuğun eğitimini engelleyecek nitelikte olacağı ve davalı-karşı davacı babanın çalışma günü olması sebebiyle kişisel ilişkinin tesisini zorlaştıracağı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm verilmesi çocuğun menfaatine uygun bulunmamıştır. 4-Dava, 12.08.2014 tarihinde açılmış, tarafların ortak çocuğu ... ise dava açıldıktan sonra 13.12.2014 tarihinde doğmuştur. Ortak çocuk için belirlenen tedbir nafakası yükümlülüğünün çocuğun doğumundan sonra başlayacağı gözetilmeden yazılı şekilde ortak çocuk için dava tarihinden itibaren tedbir nafakasına hükmedilmesi doğru görülmemiştir. 5-İlk derece mahkemesinin 18.02.2015 tarihli, 2014/195 esas ve 2015/29 karar sayılı kararı ile her iki davanın da reddine karar verilmiş, davacı-karşı davalı kadın tarafından münhasıran reddedilen kendi davası yönünden temyiz yasa yoluna başvurulmuştur....

      Bu yüzden, taraflardan birinin evlilik birliğinin sarsılması (TMK m.166/1) hukuki sebebiyle açtığı boşanma davasında, şayet çok uzun süreli fiili ayrılık kanıtlanıyorsa boşanmaya karar verilmelidir. Bu arada, TMK'nun 166/son maddesinde belirlenen üç yıllık fiili ayrılık süre şartı da göz ardı edilmeyerek, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının kabulü için, en az üç yıl ve daha uzun süreli ayrılıkları, “çok uzun süreli fiili ayrılık” olarak kabul etmek gerekir. Eldeki davada yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davacı kadının evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle (TMK m.166/1) boşanma davası açtığı, davalının cevap dilekçesi sunmadığı, duruşmalara katılmadığı, mahkemece, fiili ayrılığın tek başına boşanma sebebi olamayacağı gerekçesiyle, davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Ancak, toplanan delilere göre tarafların altı yıldır fiilen ayrı yaşadıkları, davacı kadının ortak çocuklarla birlikte babasının evinde kaldığı, tartışmasızdır....

        Bu husus 164. maddenin birinci fıkrasında “…terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır,..” şeklinde ifade edilmiştir. Buradaki “terk etmiş sayılma hâli” kanunun kabul ettiği bir hukuki sonuç olması sebebiyle “kanuni terk” olarak isimlendirilmelidir. Kanuni terk; ya eşi ortak konutu terk etmeye zorlamak ya da haklı bir sebep olmaksızın eşin ortak konuta dönmesini engellemek şeklinde ortaya çıkar. Burada açıkça anlaşılacağı üzere mutlak şekilde “terke mecbur etme” eylemi söz konusudur. Burada ki “terke mecbur etme” fiilinin ne şekilde gerçekleşmiş olması gerektiği; her bir boşanma davasında tarafların eylemlerinin kendine özgü ve o evliliğe münhasır olması sebebiyle önceden açıklanması mümkün olmayıp, hâkim; önüne gelen her bir somut olaya göre, eylemin terk etmiş sayılma kabul edilip edilmeyeceğine karar verecektir....

          DAVA Davacı kadın vekili dava dilekçesinde; tarafların ortak bir çocuklarının bulunduğunu, davalı erkek son derece kıskanç olduğu için aralarında zaman içerisinde şiddetli geçimsizlik oluştuğu ve bu yüzden evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını, davalı erkeğin ortak konutu terk ettiğini, ortak hayatın yeniden tesisinin de mümkün olmadığını beyanla, tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin müvekkiline verilmesine, ortak çocuk yararına 750,00 TL iştirak nafakasına, müvekkili lehine 1.500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 50.000,00 TL manevî, 50.000,00 TL maddî tazminata, iki adet taşınmazın tespit edilecek katkı payları ve değer artışlarının yasal faizi ile birlikte davalı erkekten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. II....

            yattığını, tüm yaşananlar sonucu çekilmez hale gelen ortak hayatı bitirmesinin hasıl olduğunu, tarafların karşılıklı olarak birbirlerine açtıkları Mahkemnin 2010/47 Esas 2013/353 Karar sayılı dava dosyasına görülen boşanma davası açıldığını fakat davanın ret ile sonuçlandığını, ret kararının 24/06/2013 tarihinde kesinleştiğini, tarafların tekrar bir araya gelme ihtimallerinin kalmadığını ve aradan 3 yıldan fazla bir zaman geçmiş olmasına rağmen ortak hayatın yeniden kurulmasının mümkün olmadığından tekrar kurulamayan hayat sebebiyle tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

            Kadının, kocası gece vardiyasında iken saat 24:00 sıralarında ortak konutta bir başka erkekle yakalanmış olması, bu olay sonrasında alınan ifadeler de dikkate alındığında zinaya muhakkak gözüyle bakılmasını gerektiren bir ahval niteliğinde olup, bu durum zinanın varlığına delalet eder. Bu bakımdan kadının zinası ispatlanmıştır. O halde, davalı (koca) tarafından açılan birleştirilen boşanma davasının kabulü ile zina (TMK. m. 161) sebebiyle tarafların boşanmalarına karar verilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile birleştirilen davanın reddi doğru bulunmamıştır....

              Kanun koyucu, zinayı özel boşanma sebebi kabul etmekle, bu olayın tek başına evlilik birliğini temelinden sarstığını kabul etmiş, bu halde ayrıca birliğin temelinden sarsılıp sarsılmadığının araştırılmasına gerek görmemiştir. Dolayısıyla, “zinaya” dayanan bir boşanma talebi, “çoğun içinde az da vardır” kuralı gereğince, evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma isteğini de içerir. Toplanan delillerle gerçekleşen olaylar, zina sebebiyle boşanma kararı verilmesine yeterli değil ise, aynı olaylar yüzünden, evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış ise, bu sebeple boşanma kararı verilebilir. Buna engel yasal bir hüküm bulunmamaktadır. Davalının gerçekleşen eylemleriyle, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan bırakmayacak nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır....

                DAVA TARİHİ : 09.02.2021 - 09.04.2021 KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile esas hakkında yeniden hüküm kurma İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 9. Aile Mahkemesi SAYISI : 2021/99 E., 2022/519 K. Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince kadının davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'îleri erkeğin birleşen boşanma davasının reddine karar verilmiştir. Kararın davalı-davacı erkek vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kısmen kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiş, erkeğin sair istinaf talepleri esastan reddedilmiştir....

                  tarihinde evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeni ile boşanma davası açılmadan önce, davalı (koca) tarafından 27.05.2013 tarihinde mahkeme aracılığıyla, davacı (kadın)'ın ortak konuta dönmesi için davet edildiği, davacı (kadın)'ın da yargılama sırasında 15.11.2013 tarihli oturumdaki beyanı kapsamında ihtar çekilmesi sebebiyle 2013 yılı Ramazan Bayramında (Ağustos ayı) Siirt'te bulunan ortak konuta geri döndüğü ve bir ay süre ile ortak konutta birlikte yaşadıkları, bu durumda tarafların karşılıklı olarak birbirlerinin önceki kusurlarını affettikleri anlaşılmaktadır....

                    UYAP Entegrasyonu