Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bu yüzden, taraflardan birinin evlilik birliğinin sarsılması (TMK m. 166/1) hukuki sebebiyle açtığı boşanma davasında, şayet çok uzun süreli fiilî ayrılık kanıtlanıyorsa boşanmaya karar verilebilmelidir. Böyle bir çözüm yolunun, terke dayalı özel boşanma sebebine (TMK m. 164) ilişkin düzenlemeyi işlevsiz veya etkisiz duruma getirdiğinden söz edilemez. Çünkü, terk hukuki sebebiyle boşanma davası açılması için, eşlerden birinin samimi olarak ortak yaşamı yeniden kurmak isteğiyle diğerini ortak konuta çağırması, çağrılan eşin ise geçerli bir özrü olmamasına karşın ortak konuta dönmemesi gerekmektedir. Oysa, uzun süreli fiilî ayrılıklarda, her iki eşin de ortak yaşamı sürdürmek gibi bir isteği/iradesi bulunmamaktadır....

    Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleşme tarihinden başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir (TMK md.166/son) Yapılan incelemede; davacı kocanın 13.07.2009 tarihinde Kulp Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 2009/56 Esas ve 2010/99 Karar sayılı dosyasında açmış olduğu boşanma davasının “kocanın tamamen kusurlu olması sebebiyle” reddine karar verildiği, 03.03.2011 tarihinde kararın kesinleştiği, iş bu davanın ise 16.10.2019 tarihinde açıldığı, bu davanın açıldığı tarihe kadar geçen sürede tarafların bir araya gelmedikleri ve ortak hayatın yeniden kurulamadığı anlaşılmıştır. Bu durumda, Türk Medeni Kanununu 166/son maddesi koşulları oluşmuştur. Davacı koca, dava açmakta haklıdır....

    velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocukla baba arasında kişisel ilişki kurulmasına, ortak çocuk yararına aylık 550,00 TL tedbir nafakası, 550,00 TL iştirak nafakasına, tarafların eşit kusurlu olmaları sebebiyle tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiş, iş bu karar davalı-karşı davacı kadın vekili tarafından erkeğin kabul edilen boşanma davası, kusur belirlemesi, reddedilen manevî tazminat talebi yönünden istinaf edilmiştir....

      Özel boşanma sebepleri ise kendi içinde mutlak özel boşanma sebepleri (zina-TMK m. 161, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış-TMK m. 162, suç işleme-TMK m. 163 ve son olarak terk-TMK m. 164) ve nispi özel boşanma sebepleri (haysiyetsiz hayat sürme-TMK m. 163 ve akıl hastalığı TMK m.163) şeklinde ayrıma tabidir. Bu ayrımların asıl önemi; hâkimin, somut olayda evliliğin çekilmez hâle gelip gelmediğini incelemesinin gerekip gerekmediği noktasında kendini gösterir. Kanun koyucu özel mutlak boşanma sebepleri konusunda belirli bir olayın gerçekleşmesi şartını aramıştır. Özel mutlak boşanma sebebine dayalı bir davada “kanunun aradığı belli şart” gerçekleştiği takdirde artık hâkim, genel boşanma ve özel nispi boşanma sebebine dayalı davaların aksine “evliliğin çekilmez hale gelip gelmediğini” incelemeksizin boşanma kararı vermek zorundadır. Zira kanun koyucu; özel mutlak boşanma sebeplerinden birinin varlığı hâlinde, ortak hayatın çekilmez hâle geldiğini kabul etmiştir....

        İlki, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması, diğeri ise ortak hayatın çekilmez hâle gelmiş bulunmasıdır. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş bir çok konuda evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime takdir hakkı tanımıştır. Söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir ise de, Yargıtay bu hükmü tam kusurlu eşin dava açamayacağı şeklinde yorumlamaktadır. Nitekim benzer ilkeye HGK’nın 04.12.2015 tarih ve 2014/2-594 E., 2795 K. sayılı kararında da değinilmiştir. Evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenemeyecek derecede temelinden sarsılmış olması durumunda, davacının kusuru daha ağır ise davalının açılan davaya itiraz hakkı bulunmaktadır (TMK m. l66/II)....

          Kararda “...evlilik birliğinin temelden sarsıldığı, taraflar arasında ortak hayatın devamının mümkün bulunmadığı, tarafların biraraya gelmelerinin ve ortak hayatın yeniden kurulmasının mümkün olmadığı, tarafların yaşanan olaylar sonrası ayrıldıkları ve bir daha bir araya gelmedikleri, bir araya gelmelerinin de mümkün olmadığı, evliliğin devamında gerek taraflar gerek toplum açısından korunacak bir menfaat kalmadığı... " denilerek soyut ve yetersiz gerekçe ile tarafların boşanmalarına karar verilmiştir. Kararda, denetime olanak verecek şekilde deliller tartışılarak ret ve üstün tutma sebepleri gösterilmemiş, vakıalarla ilgili herhangi bir tespitte bulunulmadığı gibi hükmün hangi delillere dayanılarak verildiği, hangi olayların sabit olduğu ve tarafların kusur durumu da kararda belirtilmemiştir....

            O halde, davalı erkeğin dava tarihinden önce ortak konuttan ayrıldığı sabit olup kadının ispat külfetini yerine getirdiği kabul edilmelidir. Evlilik birliğinin gerektirdiği yükümlülük doğrultusunda hayatın olağan akışına uygun olan eşlerin birlikte yaşamalarıdır. Bu durumda evlilik birliğinin gerektirdiği yükümlülüğe ve hayatın olağan akışına aykırı davranarak ortak konuttan ayrılan ve ayrılığa sebebiyet veren davalı erkek ortak konuttan ayrılmasının haklı sebebe veya sebeplere dayandığını ispatla yükümlüdür. Bu bakımdan ispat yükü yer değiştirmiş olup davacı üzerinde bulunan ispat külfeti davalıya geçmiştir. Mahkemece bu yön gözden kaçırılarak yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. O halde, davacı kadının davasının kabulü yerine reddine karar verilmesi doğru olmadığından, kadının istinaf başvurusunun kabulü gerekmektedir....

            Maddesi uyarınca dava tarihinden itibaren geçerli olmak ve boşanma davasında hükmedilen tedbir nafakaları ile tahsilde tekerrüre yol açmamak üzere davacı kadın yararına aylık 500,00 TL tedbir nafakasına hükmedilmek suretiyle yeniden esas hakkında hüküm tesisi cihetine gidilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur. H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan sebeplerle; I-Davacı T1 vekilinin; kadının reddedilen tedbir nafakası (TMK md. 197) davasına yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile; Sarayköy Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi'nin 26.11.2021 tarih, 2021/59 esas ve 2021/404 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA ve Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1- b,2 maddesi uyarınca yeniden esas hakkında hüküm tesisine. 1- Davacı T1'in davasının kısmen kabulü ile; dava tarihi olan 25.02.2021 tarihinden itibaren geçerli olmak ve Gaziosmanpaşa 4....

            Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi'nin 2012/38 Esas, 2012/430 Karar sayılı kararı ile reddedildiği, kararın 13.03.2014 tarihinde kesinleştiği, 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin dördüncü fıkrasında düzenlenen üç yıllık sürenin geçmiş olduğu, bu süre içinde tarafların yeniden biraraya gelmedikleri, ortak hayatın yeniden kurulamadığı, bu suretle evlilik birliğinin temelinden sarsılmış sayılması gerektiği, 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin dördüncü fıkrasındaki yasal koşullar oluştuğu halde, kararın gerekçesinde hata yapılarak 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrasına göre boşanma kararı verilmesinin doğru olmadığı, tarafların ortak çocukları İrem'in istinaf incelemesi sırasında ... olduğu, velâyeti konusunda istinaf incelemesi yapılamayacağı, boşanma veya ayrılık davası açılınca davanın devamı süresince hâkim tarafından gerekli olan eşlerin barınmasına, geçimine, malların yönetimine ilişkin geçici önlemlerin kendiliğinden (re'sen) alınması gerektiği, davalı kadının...

              Türk Medeni Kanunu'nun 166/1-2. maddesi uyarınca boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Somut olayda davalı-karşı davacı erkeğin, eşine sürekli şiddet uyguladığı ve sadakatsiz olduğu boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu, davalı-davacı kadının ise kusurlu bir davranışının ispatlanamadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda bölge adliye mahkemesince davalı-karşı davacı erkeğin istinaf taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken, davasının kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırı ise de, kadının kabul edilen boşanma davası temyizin kapsamı dışında bırakılmak suretiyle boşanma hükmü kesinleştiğinden, erkeğin boşanma talebinin konusuz hale geldiği de görülmektedir. Bu durumda erkeğin boşanma davasının esası hakkında bir karar verilemeyecektir....

                UYAP Entegrasyonu