Dava; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 166/3 maddesine dayalı anlaşmalı boşanma istemine ilişkindir. Mahkemece, Türk Medeni Kanunu'nun 166/3. maddesi gereği tarafların anlaşmalı olarak boşanmalarına karar verilmiş olup davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Anlaşmalı boşanma yönünde oluşan karar kesinleşinceye kadar eşlerin bu yöndeki diğer bir ifadeyle gerek boşanmanın mali sonuçları, gerekse çocukların durumu hususunda kabul edilen düzenlemeleri kapsayan irade beyanından dönmesini engelleyici yasal bir hüküm bulunmamaktadır. Bu halde anlaşmalı boşanma davasının "çekişmeli boşanma" (TMK m. 166/1- 2) olarak görülmesi gerekir....
Aile Mahkemesi TARİHİ : 12/02/2014 ESAS-KARAR NO : 2012/100-2014/200 Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı kadın tarafından; tamamına yönelik olarak, davacı erkek tarafından ise; kusur belirlemesi, kadın lehine hükmedilen maddi tazminat, kendi tazminat talebinin ve yoksulluk nafakası talebinin reddi yönünden tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle tarafların daha önce açılan boşanma davasının reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden başlayarak üç yıl geçmiş ve bu süre zarfında ortak hayatın yeniden kurulamamış olması sebebiyle Türk Medeni Kanununun 166/4. maddesi çerçevesinde boşanmalarına karar verilmiş bulunmasına göre davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmediği gibi, aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer hususlara...
Aynı yasanın 197. maddesine göre de; eşlerden biri ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir. Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır.Eşlerden biri, haklı bir sebep olmaksızın diğerinin birlikte yaşamaktan kaçınması veya ortak hayatın başka bir sebeple olanaksız hale gelmesi üzerine de yukarıdaki istemlerde bulunabilir....
Anılan madde gereğince boşanma kararı verilebilmesi için ilk koşul, reddedilen bir boşanma davasının bulunmasıdır. Bu davalarda reddedilip kesinleşen ve boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan bir davaya dayanılabilir. Ret kararının kesinleşmiş olması dava şartı olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınmalıdır. İkinci koşul, ret kararının kesinleşmesinden sonra ortak hayatın yeniden kurulamamış olmasıdır. Hemen belirtilmedir ki, ortak hayatın kurulması ile kastedilen, evlenmenin genel hükümlerinde tanınan hakların kullanılması ve yükletilen görevlerin yerine getirilmesini üstlenecek şekilde eşlerin biraraya gelmesidir. Yargıtay içtihatlarında da benimsendiği üzere çocukların ihtiyaçlarını karşılamak, ölüm, düğün gibi haklı sebeplerin gerektirdiği hâller için biraraya gelmek, TMK'nın 166/4. maddesi kapsamında ortak hayatın yeniden kurulduğu anlamına gelmez. Üçüncü koşul ise ret kararının kesinleşmesinden sonra üç yıllık bir sürenin geçmesidir....
ye gelerek ortak hayatın tesisini sağlamak için herhangi bir girişimde bulunmadığı, taraflar arasında müşterek hayatın kurulamamasında davacının ağır kusurlu olduğu davalının boşanma davasına itirazının da hakkın kötüye kullanılması kapsamında kalmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. B....
Hâl böyle iken, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı kadının boşanma davasının kabulü, erkeğin reddedilen boşanma davası, kusur belirlemesi ve ortak çocukların velâyeti yönünden istinaf yoluna başvurmayan ... erkeğin Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı temyiz hakkı bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, ... erkek vekilinin kadının boşanma davasının kabulü, erkeğin reddedilen boşanma davası, kusur belirlemesi ve ortak çocukların velâyeti ilişkin temyiz isteminin reddine karar vermek gerekir. ... erkek vekilinin kadın ve çocuklar için hükmedilen nafakalar ve kadın yararına hükmedilen tazminatların miktarı yönünden, gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: I....
Evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davasında af niteliğinde davranışlar gerçekleşmişse, artık bu davranışlar boşanma hükmüne esas alınamaz. Boşanma davalarında af olgusunun gerçekleştiğinin kabul edilebilmesi için öncelikle bu yönde bir iddia ve bu iddianın; kayıtsız şartsız bir irade beyanı, eğer yoksa en azından affı gösterir nitelikte tutum ve davranış ile ispatlanmış olması gerekmektedir. Genel bir ifadeyle af niteliğinde sayılabilecek davranışlar; barışmış olmak, af iradesini göstermek, hoşgörü ile karşılamak ve olaylara rağmen birliği sürdürmek şeklinde ifade edilebilir. Eşlerin evlilik birliğini kurtarmak maksadıyla birliğin devamı yönünde iyi niyetli girişim ve barış müzakerelerinin boşanma davalarında af niteliğinde sayılamayacağı kuşkusuzdur. Boşanmaya sebep olan olayların hoşgörü ile karşılanması nedeniyle af gerçekleşmeli ve bunun sonucunda da; tarafların yeniden birlikte olmaları yani ortak hayatın yeniden kurulmuş olması gereklidir. 23....
Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; 27.08.2018 doğumlu ortak çocuk Ada ile babası arasında anlaşmalı boşanma davasında kurulan ve yeniden düzenlenmesi talep edilen mevcut kişisel ilişkinin 5 yaş öncesi ve sonrası ayrımına göre düzenlendiği, çocuğun 5 yaşını doldurduğu, boşanma davasında Mahkemece çocuk 5 yaşını doldurduktan sonra tarafların anlaşmaları üzerine kişisel ilişkinin yatılı olarak kurulduğu, davacının eldeki davada, klasik kurulan kişisel ilişkiden de, anlaşmalı boşanmada kurulan kişisel ilişkiden de farklı şekilde kişisel ilişki kurulmasını talep ettiği, İlk Derece Mahkemesince kurulan kişisel ilişkinin şekli ve teslim saatleri nedeniyle, hafta sonları velâyet sahibi ebeveynin ve ortak çocuğun eve bağlı kalmasına neden olacak şekilde kişisel ilişki kurulmasının doğru olmadığı, tarafların anlaşmalı boşanma davasındaki anlaşmalarının, tek taraflı iradeyle değiştirilmesine yönelik, kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi...
CEVAP Davalı-karşı davacı kadın vekili cevap, karşı dava ve karşı davada sunduğu cevaba cevap dilekçelerinde özetle; asıl davada ileri sürülen vakaların gerçeği yansıtmadığını, delil olarak sunulan gizli kamera ve ses kayıtlarının hukuka aykırı olarak elde edildiğini ve delil olarak hükme esas alınamayacağını, erkeğin, sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğini, birlik görevlerini ihmal ettiğini, kadının bilgisi dışında ortak konuta, kadının aracına ses kayıt cihazı, gizli kamera kaydı ve telefonuna casus program yerleştirdiğini, özel hayatın gizliliğini ihlâl ettiğini, kadını tehdit ettiğini, psikolojik rahatsızlığı olduğunu, kadına haksız ithamlarda bulunduğunu, hakaret ettiğini, iddia ederek karşı davanın kabulü ile evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebiyle tarafların boşanmalarına, asıl davanın reddine, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocuk yararına aylık 750,00 TL tedbir nafakası, 750,00 TL iştirak nafakası, kadın yararına aylık 1.000,00 TL tedbir nafakası, 1.000,00...
Eşlerden biri, haklı bir sebep olmaksızın diğerinin birlikte yaşamaktan kaçınması veya ortak hayatın başka bir sebeple olanaksız hale gelmesi üzerine de yukarıdaki istemlerde bulunabilir (TMK.nun 197/3.mad.). TMK.nun 166/1. maddesinde "Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenemeyecek derecede temelinden sarsılmış olarsa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir." denilmektedir. Davacı-birleşen dava davalısı kadının gerek evlenme tarihinde gerekse bu tarih sonrasında hukuki ehliyete haiz olmaması nedeniyle Sulh Hukuk Mahkemesinin kararı ile kısıtlandığı dosyadaki belgelerden anlaşılmaktadır. Mevcut durum nedeniyle davacı-birleşen dava davalısı kadının davranışlarının iradi olduğundan, dolayısıyla kusurunun varlığından söz edilemez. Bu durum her iki dava yönünden önemli bir unsurdur....