O hâlde, ortak konutu terke zorlayan veya eve dönmeyi engelleyen eşin, gerçekte terk eden eş olması nedeniyle, terke dayalı boşanma davası açma hakkı bulunmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Ortaya çıkan bu sonucun, yasanın konuluş amacına da uygun olduğu anlaşılmaktadır. Aksine görüşün kabul edilmesi hâlinde; ortak konuttan kovulan, fiilen ayrılmaya zorlanan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesi engellenen eşe karşı, haksız konumda bulunan eşin boşanma davası açma hakkı olduğunun kabulü ile boşanma kararı elde edebileceğinin düşünülmesi, hukuk devleti ilkesine aykırı olacağı her türlü duraksamadan uzaktır. 8. Diğer yandan 4721 sayılı Kanun’un “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkraları; "Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir....
DAVA Davacı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların 1967 yılında evlendiğini, bu evliliklerinden ortak çocuklarının olduğunu, kadının, birlik görevlerini ihmal ettiğini, ortak çocuklarla birlikte erkeğe fiziksel şiddet uyguladıklarını, kadın aleyhine ... 2. Aile Mahkemesinin 2013/874 E., 2014/650 K. sayılı dosyası ile boşanma davası açtığını, davanın reddedildiğini, ortak hayatın tekrardan tesis edilemediğini iddia ederek davanın kabulü ile eylemli ayrılık hukuki sebebiyle tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. II....
(Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. 1-Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda birlik görevlerini yerine getirmeyen, davalı kadını döven, koca tamamen kusurludur. Ayrılığa karar verilebilmesi için boşanma sebebinin gerçekleşmesi ve fakat ortak hayatın yeniden kurulması olasılığının bulunması (TMK.md.170/3) gerekir.Oysa toplanan deliller Türk Medeni Kanununun 161, 162, 163, 164, 165 ve 166. maddesinde yer alan, boşanma sebeplerinden birinin varlığını kabule elverişli ve yeterli değildir....
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi Suç : Özel hayatın gizliliğini ihlal, kişisel verilerin kaydedilmesi Hüküm : CMK’nın 223/2-a maddesi gereğince beraat Özel hayatın gizliliğini ihlal ve kişisel verilerin kaydedilmesi suçlarından sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: Dosya kapsamına göre; sanığın eve yerleştirdiği ses kaydedici cihazlar ile katılanın konuşmalarını kaydedip, katılan aleyhine açtığı boşanma davasına sunduğu ve günlük yayın yapan ulusal bir gazetede yayınlanmasına neden olduğu iddia edilen olayda; İş adamı olan sanığın miras meseleleri ve şirketleri ile ilgili devam eden davaları bulunduğu, çeşitli tehditler alması ve davalara ilişkin gizli bilgilerin sızdırılmasından şüphelenmesi üzerine eşi olan katılan ile ortak kullanımlarında olan evinin yatak odasında, oturma odasında, kızının odasında ve çatı katında bulunan koşu bandının yanındaki elektrik pirizlerine taktığı ses...
DAVA Davacı-karşı davalı erkek dava dilekçesinde, davacı-karşı davalı erkek vekili karşı davaya karşı sunduğu cevap dilekçesinde özetle; tarafların 17.02.2012 tarihinde evlendiğini, tarafların bu evliliklerinden ortak çocuklarının olmadığını, kadının, eşini istemediğini söylediğini, ortak konutu terk ettiğini, birlik görevlerini ihmâl ettiğini, cinsel birliktelikten kaçındığını, eşinin ailesine kötü davrandığını, iddia ederek evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebiyle tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. II....
ın "boşanma davası 2019 yılının sonlarına doğru açıldı, boşanma davası açıldıktan sonra bir daha denediler, yanlış değilsem dava açıldıktan sonra 8-9 ay aynı evde kalındı sonra ayrı yaşamaya başladılar yeniden bir araya gelmediler" şeklinde beyanda bulunduğu görülmekle boşanma davası açıldıktan sonra birliğin devamını sağlamak üzere tarafların biraraya gelerek aynı evde yaşamaya başladıkları, bu eylemin davadan önce yaşanan olaylardan dolayı eşlerin birbirlerini affettiklerini en azından hoşgörüyle karşıladıklarını gösterdiği, bu tarihten sonra gerçekleşen olayların yeni bir davanın konusunu oluşturacağı, gerçekleşen bu durum karşısında her iki boşanma davasının reddi gerekirken kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle her iki davanın reddine, kadın ve ortak çocuk yararına hükmedilen tedbir nafakalarının karar kesinleşinceye kadar devamına...
Bu yüzden, taraflardan birinin evlilik birliğinin sarsılması (TMK m. 166/1) hukuki sebebiyle açtığı boşanma davasında, şayet çok uzun süreli fiilî ayrılık kanıtlanıyorsa boşanmaya karar verilebilmelidir. Böyle bir çözüm yolunun, terke dayalı özel boşanma sebebine (TMK m. 164) ilişkin düzenlemeyi işlevsiz veya etkisiz duruma getireceğinden söz edilemez. Çünkü, terk hukuki sebebiyle boşanma davası açılması için, eşlerden birinin samimi olarak ortak yaşamı yeniden kurmak isteğiyle diğerini ortak konuta çağırması, çağrılan eşin ise geçerli bir özrü olmamasına karşın ortak konuta dönmemesi gerekmektedir. Oysa, uzun süreli fiilî ayrılıklarda, her iki eşin de ortak yaşamı sürdürmek gibi bir isteği/iradesi bulunmamaktadır....
Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tarafların, dayanak boşanma davasının reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden sonra bir araya gelmediği ve ortak hayatın yeniden kurulmadığı, fiili ayrılık nedeniyle kanununi koşulları oluştuğundan davanın kabulüne karar verilmesinin, fiili ayrılık döneminde davalı kadına atfı kabil bir kusurun varlığı ispatlanamadığından boşanma davası açarak boşanma sebebi oluşturan, birlik görevlerini yerine getirmeyen, çocukların ihtiyaçlarıyla ilgilenmeyen davacı erkeğin tam kusurlu olması nedeniyle davacı kadın lehine maddî tazminata hükmedilmesinin doğru olduğu, tarafların ekonomik ve sosyal durumuna göre davalı kadın lehine hükmedilen maddî tazminat miktarının az olduğu, ancak gerek reddedilen boşanma davasında, gerekse eldeki dava da boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden davalı kadının kişilik haklarının saldırıya uğradığının ispat edilemediği ve kanuni koşulları oluşmadığından davalı kadının manevî...
Evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davasında af niteliğinde davranışlar gerçekleşmişse, artık bu davranışlar boşanma hükmüne esas alınamaz. Boşanma davalarında af olgusunun gerçekleştiğinin kabul edilebilmesi için öncelikle bu yönde bir iddia ve bu iddianın; kayıtsız şartsız bir irade beyanı, eğer yoksa en azından affı gösterir nitelikte tutum ve davranış ile ispatlanmış olması gerekmektedir. Genel bir ifadeyle af niteliğinde sayılabilecek davranışlar; barışmış olmak, af iradesini göstermek, hoşgörü ile karşılamak ve olaylara rağmen birliği sürdürmek şeklinde ifade edilebilir. Eşlerin evlilik birliğini kurtarmak maksadıyla birliğin devamı yönünde iyi niyetli girişim ve barış müzakerelerinin boşanma davalarında af niteliğinde sayılamayacağı kuşkusuzdur. Boşanmaya sebep olan olayların hoşgörü ile karşılanması nedeniyle af gerçekleşmeli ve bunun sonucunda da; tarafların yeniden birlikte olmaları yani ortak hayatın yeniden kurulmuş olması gereklidir. 23....
KARŞI DAVA; Davalı karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle;Dava dilekçesindeki beyanların yalan olduğunu, davacının babasının vefati üzerine 2010 yılında davalı eşini Almanya'da bırakarak Tükiyeye döndüğünü, evlilik birliğinin kocaya yüklediği vecibeleri yerine getirmeden Türkiyede kendince bir hayat sürmeye başladığını, bu nedenle ağır kusurlu tarafın davacı olduğunu ve boşanma davası açmaya hakkı olmadığını, davacının yeni bir birliktelik ve evlilik yapma hazırlığında olduğunu, açıklanan nedenlerle fazalaya ilişkin ve sair tüm dava talep hakları ve beyan hakkı saklı kalmak kaydıyla davacının davasının reddine, karşı davanın kabulüne ve evlilik birliğinin sarsılması, müşterek hayatın yeniden kurulamaması nedeniyle tarafların boşanmalarına, davalı için aylık 5.000,00 TL tedbir kararın kesinleşmesi ile yoksulluk nafakasının davacıdan alınarak müvekkiline verilmesine, 250.000,00 TL maddi 250.000,00 manevi tazminatın davacıdan yasal faizi ile alınarak müvekkiline verilmesine...