hakimiyet alanına sokması nedeniyle suçun tamamlandığı gözetilmeden kalkışma aşamasında kaldığı kabul edilerek TCK'nın 35. maddesinin tatbiki ile eksik ceza tayini, 5-Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6/3-c maddesindeki düzenleme gözetilerek, mahkemece 5271 sayılı Yasasfnın 150/2. maddesi uyarınca, suça sürüklenen çocuğa savunmasını yapmak üzere zorunlu müdafii görevlendirilmesi nedeniyle, müdafiiye ödenen avukatlık ücretinin, suça sürüklenen çocuğa yargılama gideri olarak yükletilmesine karar verilmesi, 6-Her bir suça sürüklenen çocuğun sarfına sebebiyet verdiği yargılama giderinin ayrı ayrı tahsiline karar verilmesi gerekirken yargılama giderinin hangi suça sürüklenen çocuktan ne şekilde tahsil edileceğinin belirtilmemesi, Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk ... müdafiinin temyiz itirazı bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle isteme uygun olarak BOZULMASINA, ceza süresi yönünden kazanılmış hakkının muhafazasına, 27.01.2016 tarihinde oybirliği ile karar...
Dava, boşanan kadının kocasının soyadını kullanmasına izin verilmesi istemine ilişkindir. Dairemizce; "davacının, gösterdiği delillerle boşandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaati bulunduğunu ispat edemediği, davalının, davaya onayının bulunmadığı, davanın reddi gerekirken yetersiz gerekçe ile isteğin kabulüne karar verilmesi doğru bulunmadığı gerekçe ve hükmünün düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar vermek gerektiği" cihetine gidilmiştir. TEMYİZ: Davacı vekili vekili temyiz başvuru dilekçesinde özetle; Giresun Aile Mahkemesinin 2021/275 Esas, 2022/149 Karar ve 18/02/2022 tarihli kararı ile davanın kabulüne dair kararın kaldırılarak istinaf mahkemesince davanın reddine karar verildiğini, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi’nin 2022/1041 Esas, 2022/1022 Karar ve 08/09/2022 tarihli kararının müvekkili lehine bozulması istemiyle temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Yapılan temyiz incelemesi neticesinde; "Yargıtay 2....
Çocuğun yararı ise; çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal, ekonomik ve kültürel koşulların sağlanmış olmasıdır. Çocuğun bu konulardaki üstün yararını belirlerken; çocuk yetişkin biri olmuş olsaydı, kendisini ilgilendiren bir olayda, kendi yararı için ne gibi bir karar verebilecekti ise, çocuk için karar verme makamındaki kişinin de aynı yönde vermesi gereken karar; yani çocuğun farazi düşüncesi esas alınacaktır. Velayet kamu düzenine ilişkin olup, re'sen araştırma ilkesi geçerlidir. Bu nedenle yargılama sırasında meydana gelen gelişmelerin bile göz önünde tutulması gerekir....
Davalının fazla mesai, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil alacakları zamanaşımı defi dikkate alınarak 20.12.2007 tarihinden sonraki dönem için belirlenecek olup bu dönem itibari ile fazla çalışma ve tatil çalışmalarını ispatlar delil bulunmadığından taleplerin reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. Sonuç: Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24.04.2017 gününde oybirliği karar verildi....
İptale konu düzenleme daha sonra kanun koyucu tarafından 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren ve anılan (c) bendini değiştiren 4956 sayılı Kanunun 23. maddesiyle benimsenerek, sigortalının evli olmayan/boşanan/dul kalan kız çocuklarına ölüm aylığı bağlanabilmesi için “geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak” şartı, “bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmama, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almama” olarak değiştirilmiştir. Bu yasal düzenlemeye göre, davalının 01.06.2007 tarihi itibariyle kendi yurtdışı çalışmalarını borçlanarak kurumdan aylık aldığının anlaşılması karşısında, kurumca yapılan aylığın kesilmesine ilişkin işlem yerinde olup davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır....
GEREKÇE : 506 sayılı Yasa'nın 68. maddesinde, yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan ve Sosyal Sigorta'ya, Emekli Sandıkları'na tabi bir işte çalışmayan, buralardan gelir veya aylık almayan kız çocuklarına, ölen sigortalının aylığının oransal olarak bağlanacağı; bağlanan aylıkların Sosyal Sigorta'ya, Emekli Sandıkları'na tabi işlerde çalışmaya, buralardan gelir veya aylık almaya başladıkları veya evlendikleri tarihi takip eden devre başından itibaren kesileceği düzenlenmiş iken, 5510 sayılı Yasa'nın 34. maddesinde, ölen sigortalının aylığının oransal olarak, yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan kızlara bağlanacağı düzenlenmiş; aynı Yasa'nın 56. maddesinde 506 sayılı Yasa'da olmayan bir düzenleme getirilerek eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların bağlanmış olan gelir ve aylıklarının kesileceği, bu...
Anılan 56'ncı maddede, oldukça yalın olarak “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup, kanun koyucu tarafından örneğin; “sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, “hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir....
Davanın yasal dayanağını oluşturan 5510 sayılı Yasa'nın 56. maddesinde oldukça yalın olarak " eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen" ibareleri yer almakta olup, kanun koyuca tarafından örneğin; "sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan", " hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan", "gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan" veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir....
Anayasa Mahkemesinin 25/06/2015 tarih ve 2013/3434 numaralı 11/11/2015 tarih ve 2013/9880 numaralı 20/07/2017 tarih ve 2014/1826 numaralı bireysel başvuru kararlarında velayet hakkı tevdi edilen çocuğun soyadının kendi soyadıyla değiştirilmesi yönündeki talebin velayet hakkı ve bu kapsamdaki yetkilerin kullanımı ile ilgili olması sebebiyle Anayasanın 20....
Dul eşine % 50'si; aylık bağlanmış çocuğu bulunmayan dul eşine ise bu Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (e) bentleri hariç bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmaması veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olması halinde % 75'i, b)(Değişik: 17/4/2008-5754/21 md.) Bu Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (e) bentleri hariç bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmayan veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış çocuklardan; 1)18 yaşını, lise ve dengi öğrenim görmesi halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim yapması halinde 25 yaşını doldurmayanların veya, 2)Kurum Sağlık Kurulu kararı ile çalışma gücünü en az % 60 oranında yitirip malûl olduğu anlaşılanların veya, 3)Yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan kızlarının, her birine % 25'i,” oranında aylık bağlanır....