Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Ancak; Bozma sonrası tespit edilen fark bedel, davalıya ikinci karar tarihi itibariyle ödendiğinden, bu bedelin üçer aylık vadeli hesaba yatırılarak karar kesinleştiğinde ödenmesine ilişkin infazı zorlaştırıcı hüküm kurulması, Doğru değilse de, bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden; Gerekçeli kararın hüküm fıkrasının 3. bendinde yer alan, (fark bedel olan 63.293,472 TL'nin ise karar kesinleştiğinde ödenmek üzere üçer aylık vadeli hesapta nemalandırılarak 09/07/2013 tarihinden kararın kesinleşme tarihine kadar yasal faizi ile davacı kurumdan tahsili ile davalılara hisseleri oranında ödenmesine) ifadelerinin çıkarılmasına, yerine; (fark bedel olan 63.293,472 TL'nin davalılara hissesi oranında derhal ödenmesine ve tespit edilen fark bedel 63.293,472 TL'nin dava tarihinden 4 ay sonrası olan 09/07/2013 tarihinden ikinci karar tarihi olan 20/12/2019 tarihine kadar yasal faiz işletilmesine,) cümlesinin yazılmasına, Hükmün böylece DÜZELTİLEREK ONAMASINA...

    < İstem, yükümlüye ait taşınmazın satışı nedeniyle beyan olunan değerin düşük görülmesi üzerine rayiç bedel esasına göre yapılan kusur cezalı Gayrımenkul Kıymet Artışı Vergisini terkin, kusur cezalı Mali Denge Vergisini tasdik eden Mahkeme kararının Gayrımenkul Kıymet Artışı Vergisi yönünden bozulmasına ilişkin bulunmaktadır. 1318 sayılı Finansman Kanununun 45.maddesiyle atıf yapılan 198 sayılı Emlak Alım Vergisi Kanununun "rayiç bedel esası" başlığını taşıyan 12.maddesinde, ilgililer tarafından beyan edilecek satış değerleri ile satış bedellerinin beyan tarihindeki rayiç bedelden aşağı olamayacağı, rayiç bedelin beyan tarihindeki normal alım satım bedeli olduğu, rayiç bedel takdirinin Vergi Usul Kanununda yazılı takdir komisyonları tarafından gayrımenkulün yeri, niteliği ve satış tarihindeki gayrımenkul piyasasının durumu nazara alınarak yapılacağı hükme bağlanmıştır....

      . - K A R A R - Davacı vekili, müvekkilinin 15.5.2001 tanzim tarihli lehtarı davalı olan bedel kısmında “1996 model 240 traktör “ yazan vade tarihi boş olan senedi imzalayıp davalıya verildiğini, davalının senedin bedel kısmında eklenti yapmak suretiyle rakamla ve yazı ile on milyar yazıp kambiyo senedi vasfında olmayan bu belgeye dayalı olarak müvekkili aleyhine kambiyo senetlerine mahsus yolla takibe geçtiğini senedin TTK.nun 688/2 maddesi uyarınca kambiyo vasfına haiz olmadığını, ayrıca senedin miktar kısmında yapılan değişikliğin borçlu tarafından imzalanmadığını bu nedenle dava açma zarureti doğduğunu belirterek müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespiti ile tahsil edilen bedel istirdadına ve %40 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

        Saptanacak bedel hükümden önce depo ettirilmeli, şayet dava tarihi ile hüküm tarihi arasında taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş ve bu sürede de geçit için öngörülen bedel davanın daha başında belirlenmişse, bu bedelin ödenmesine karar verilmesi halinde, mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olunacağı durumlarda hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak davranışları önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tesbiti yapılmalıdır. Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır. Somut olayada;Dava, 31.7.1997 tarihinde açılmış, hüküm tarihi 21.11.2001 olup, kurulan geçit yeri için öngörülen bedel 24.11.2000 tarihinde, dava tarihine göre belirlenmiştir....

          Dosya kapsamından taşınmazın bulunduğu yerde imar uygulaması yapıldığı imar planlarının 21.5.1986 tarihinde kesinleştiği görülmektedir. 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3.maddesinde 5334 sayılı Kanunla değişiklik yapılmış ve bu değişiklikle Hazine adına tescili gereken 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşen imar planları içindeki yerleri yerleşim yeri olarak işgal edilenlerin ilgili Belediye veya kamu kurum ve kuruluşları adına tescil edilmiş olanların tescillerinin bedel talep edilmeksizin aynen devam edeceği hükme bağlanmıştır. Somut olayda, dava konusu taşınmazlar önce dava dışı Belediye adına tescil edilmiş, davalı taşınmazları Belediyeye bedel ödeyerek 8.10.1996 ve 24.8.1998 tarihlerinde satın almıştır. Davalı, Yasanın geçici 3.maddesinin 2. fıkrasında sözü edilen adına doğrudan tescil yapılan gerçek yada tüzel hukuk kişisi olmadığından Hazineye bir bedel ödemesi gerekmez....

            Saptanacak bedel hükümden önce depo ettirilmeli, şayet, dava tarihi ile hüküm tarihi arasında taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek ... bir süre geçmiş ve bu sürede de geçit için öngörülen bedel davanın daha başında belirlenmişse, bu bedelin ödenmesine karar verilmesi halinde, mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olunacağı durumlarda hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak davranışları önlemek için hüküm tarihine yakın ... bir değer tespiti yapılmalıdır. Eldeki davada; dava, 01.02.2004 tarihinde açılmış olup, karar 21.06.2006 tarihinde verilmiştir. Kurulan geçit yeri için öngörülen bedel 22.05.2006 tarihinde, dava tarihine göre belirlenmiştir. Bu halde dava tarihi ile karar tarihi arasında taşınmaz değerinde değişim yaratabilecek ... bir sürenin geçtiğinin kabulü ile hüküm tarihine yakın ... bir değer tespiti yapılarak buna göre karar verilmelidir....

              Dosya kapsamından taşınmazın bulunduğu yerde imar uygulaması yapıldığı imar planlarının 11.10.1996 tarihinde kesinleştiği görülmektedir. 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3.maddesinde 5334 sayılı Kanunla değişiklik yapılmış ve bu değişiklikle Hazine adına tescili gereken 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşen imar planları içindeki yerleri yerleşim yeri olarak işgal edilenlerin ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları adına tescil edilmiş olanların tescillerinin bedel talep edilmeksizin aynen devam edeceği hükme bağlanmıştır. Somut olayda, dava konusu taşınmazlar önce dava dışı Belediye adına tescil edilmiş, davalı taşınmazları Belediyeye bedel ödeyerek 17.12.1986 tarihinde satın almıştır. Davalı, Yasanın geçici 3.maddesinin 2. fıkrasında sözü edilen adına doğrudan tescil yapılan gerçek yada tüzel hukuk kişisi olmadığından Hazineye bir bedel ödemesi gerekmez....

                Davalı üniversitenin bu sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüğü bulunmadığından hakkında açılan davanın husumetten reddi yerine alacakla sorumlu tutulması doğru olmamıştır. 2-Davalı derneğin temyiz itirazlarına gelince; Eser sözleşmelerinden kaynaklanan alacakların tespitinde varsa sözleşmede kararlaştırılan bedel ve sözleşmede bedel gösterilmemişse BK’nın 366. maddesi doğrultusunda mahalli piyasa rayiçleri üzerinden hesap olunacak yüklenici alacağının esas alınması gerekir. Dava konusu olayda bakım ve hizmet işleri nedeniyle davacıya ödenmesi gereken bedel sözleşmenin 4. maddesinde belirlenmiştir. Bu nedenlerle mahkemece bilirkişilerce makul bedel olarak saptanan bedelin hüküm altına alınması doğru olmamıştır. Öte yandan dava tarihinden önce davalı usulen temerrüde düşürülmediğinden faize 19.09.1999 tarihinden itibaren hükmedilmesi de doğru olmamıştır....

                  Dosya kapsamından taşınmazın bulunduğu yerde imar uygulaması yapıldığı imar planlarının 11.10.1996 tarihinde kesinleştiği görülmektedir. 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3.maddesinde 5334 sayılı Kanunla değişiklik yapılmış ve bu değişiklikle Hazine adına tescili gereken 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşen imar planları içindeki yerleri yerleşim yeri olarak işgal edilenlerin ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları adına tescil edilmiş olanların tescillerinin bedel talep edilmeksizin aynen devam edeceği hükme bağlanmıştır. Somut olayda, dava konusu taşınmazlar önce dava dışı Belediye adına tescil edilmiş, davalı taşınmazları Belediyeye bedel ödeyerek 24.3.1999 tarihinde satın almıştır. Davalı, Yasanın geçici 3.maddesinin 2. fıkrasında sözü edilen adına doğrudan tescil yapılan gerçek yada tüzel hukuk kişisi olmadığından Hazineye bir bedel ödemesi gerekmez....

                    Ancak; Mahkemece bozma sonrasında 36.619 TL kamulaştırma bedeline hükmedildiği halde gerekçeli kararın 2 numaralı bendinde miktar olarak bozma öncesinde hükmedilen 55.332 TL nin yazılması ve bu suretle infazda tereddüt yaratılması ve mahkemenin bozmadan önceki ilk kararında tespit edilip idarece davalı adına bankaya yatırılan bedel ile bozmadan sonra saptanıp hüküm altına alınan bedel arasındaki farkın (idarece fazladan yatırılmış olan paranın) davalı tarafça bankadan çekilmesine kadar varsa işlemiş olan mevduat faiziyle birlikte davacı idareye ödenmesine karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi doğru değil ise de bu yanılgıların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden gerekçeli kararın hüküm fıkrasının 1 numaralı bendinde yer alan "bilirkişiler tarafından tespit edilen 36.619,00 TL irtifak hakkı bedelinden acele el koyma kararı ile davalılara ödenen bedel mahsup edildikten sonra kalan kısmın davalılara ödenmesine" ifadesinin hükümden çıkartılarak yerine "kamulaştırma...

                      UYAP Entegrasyonu