Mahkemece, davacının araçtaki değer kaybı talebinin kabulü ile 1.140.00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-Davacı,araçtaki ayıp sebebiyle sözleşmeden caydığını ileri sürerek,bedelin iadesi bu kabul görmediği takdirde ayıp oranında bedel tenzili istemiştir.Yargılama sırasında harcın tamamlatılması suretiyle verdiği dilekçesinde,talebini hasrettiğine ilişkin kabul ve beyanı yoktur.Mahkemece,BK.nun 202.maddesi gereğince talebin, semenin tenzili hususunda kabulü ile hüküm kurulduğuna göre davacının terditli talebinden birisi kabul edilmiş olup, karşı taraf lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. 2011/1469-7700 Ne var ki bu...
'ün; kazada KUSURUNUN OLMADIĞI, - ... plakalı park halinde bulunan aracın sürücüsünün, kazada KUSURÜNUN OLMADIĞI, . -... plakalı park halinde bulunan aracın sürücüsü Onur YÜKSEL'in, kazada KUSURUNUN BULUNMADIĞI, -DEĞER KAYBI ve KAZANÇ KAYPBI İle İlgili Olarak; -Araç Değer Kaybının 3.750,-TL olduğu, -Kazanç Kaybının 280.-TL olduğu,..." şeklinde görüş ve kanaatinde bulunulmuştur. Davacı vekilinin 30/07/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile 3.580,00 TL olan taleplerini 4.030,00 TL olarak ıslah ettiklerini belirttiği görüldü. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ GEREKÇE: Dava, trafik kaza nedeniyle davacının aracında oluşan değer kaybı ve aracın tamirat süresince kullanılamamasından kaynaklanan ikame araç bedeli zararının davalılardan tahsiline ilişkin olup, uyuşmazlık; kazanın meydana gelmesinde tarafların kusur durumu, davacının uğradığı zararının miktarı ve davalıların meydana gelen zarardan sorumlu olup olmadığı noktasındadır....
Bu ayıp nedeniyle araçta oluşacak değer kaybı belirlenmiştir. Davacının ilk talebi olan, bedel iadesi, oluşan ayıbın niteliği gereği orantısız olacağından, ıslah dilekçesine itibar edilmiştir. Yukarıda değinilen kanun hükümleri, içtihatlar, alınan bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu araçta oluşan çökmenin gizli ayıp olduğu, üretimden kaynaklı olduğu, kullanıma bağlı olmadığı anlaşıldığından ayıp nedeniyle araçta oluşacak 15.000,00 TL değer kaybı tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir" gerekçesi ile; "Davanın kabulü ile, 15.000,00 TL değer kaybı tazminatının dava tarihi olan 05.03.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine" karar vermiştir. BİLDİRİLEN İSTİNAF NEDENİ: Davalı T10 Tic....
Ye ihbarını talep ettiklerini, dava konusu araçta üretimden kaynaklı ayıp niteliğinde herhangi bir arıza bulunmadığından davacı tarafından araçta var olduğu iddia edilen boya sorunu satış öncesine ait olmadığından davanın esastan reddine, mahkemece ayıbın üretimden kaynaklandığı sonucuna varılır ise öncelikle bedel iadesi yada misli ile değişim istenemeyeceğinin kabulü ile diğer seçimlik haklar doğrultusunda karar verilmesine takyidat yok ise ücretiz onarımla giderilebileceği ve mevzuat kapsamında araçtan beklenen faydayı azaltacak bir ayıp olmadığı dikkate alınarak araç değişimi veya bedel iadesi taleplerinin orantılılık ilkesi çerçevesinde reddine ücretiz onarım yada bedel indirimi yönünden hüküm kurulmasına, öncelikle araçta davacının kusuru kapsamında meydana gelen değer kayıplarının tespiti ile davacıya yüklenmesine dava konusu araç müvekkil şirkete iade edilmek zorunda olacağından trafik kaydında olması muhtemel her tülü takyidat ari olarak iadesi gerektiğine hüküm kurulmasını talep...
Davaya konu aracın ayıplı olduğu iddiasına ilişkin olarak bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, Ankara Nöbetçi Tüketici Mahkemesine talimat yazılarak bilirkişi heyetinden rapor aldırılmış, bilirkişi heyeti 30/03/2018 havale tarihli raporunda özetle; Dava konusu aracın satış anında gizli ayıplı olduğu, davacıya bir kusur yüklenemeyeceği, davacının seçimlik haklarından bedel iadesi talebinin yasal koşullarının oluştuğunu, bedel iadesi tutarı olarak 140.000,00- TL talep edilebileceğini, ayrıca tespit masrafı 1.062,90- TL’nin yargılama gideri olarak talep edebileceğini bildirmiştir....
Somut olayda, yukarıdaki yerleşik Yargıtay uygulamaları da nazara alındığında, davacı taraf dava dilekçesinde terditli olarak sözleşmeden dönme, bedel iadesi, ayıpsız misli ile değişim, ücretsiz onarım ve bedel iadesi taleplerinde bulunmuş, 19/11/2019 tarihli duruşmada davacı vekili yine terditli olarak öncelikle ayıpsız misli ile değişim, olmadığı takdirde sözleşmeden dönme ve bedel iadesi, olmadığı takdirde araçtaki ayıbın ücretsiz onarım ve gizli ayıp sebebiyle yapılacak ücretsiz onarımdan kaynaklı değer kaybından kaynaklı bedelin tahsilini talep etmiş ve yerel mahkemece davacı tarafa hangi seçimlik hakkı kullandığı hususu açıkça hasrettirilmeksizin terditli taleplerden satıcı davalı aleyhine sözleşmeden dönme ve bedel iadesine hükmedilmiş, bunun sonucu olarak ta üretici/ithalatçı davalı yönünden husumet yokluğu sebebiyle usulden red kararı verilmiş olmasının ve dolayısıyla davacı/tüketiciye ayıp sebebiyle aracın satış tarihi olan 2017 yılında yürürlükte bulunan ve uyuşmazlığa uygulanması...
Ancak; Tespit edilen kamulaştırma bedelinin davalılara payları oranında ödenmesi hususunda hüküm kurulmadığı gibi, bozma öncesi verilen kararda, davacı idarece dosyaya yatırılmış olan 236.518,34 TL kamulaştırma bedelinden, bozma sonrası belirlenen 177.388,75 TL ödenmesi ile bedel farkı olan 59.129,59 TL nin davacı idareye iadesi hususunda karar verilmesi gerekirken bozma öncesi bedelin ödenmesine karar verilmesi Doğru değilse de; bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, Gerekceli kararın hüküm fıkrasına ayrı bir bent olarak ( Bankaca ilk karar gereği ödeme yapılmamış ise, tespit edilen 177.388,75 TL kamulaştırma bedelinin davalılara payları oranında ödenmesi için ilgili bankaya derhal müzekkere yazılmasına, 59.129,59 TL kamulaştırma bedel farkının davacı idareye iadesine, ilgili banka tarafından davalılara ödeme yapılmış ise, 59.129,59 TL nin davalılardan alınarak davacı idareye verilmesine,) cümlesinin eklenmesine, Hükmün böylece DÜZELTİLEREK ONANMASINA...
nın da borçlarından düşüldüğü, 2981-3290 sayılı Kanunun 18.maddesi uyarınca hak sahibinin beyan edeceği değer esas alınmadığı takdirde 2942 sayılı Kanuna göre bedel tespiti yapılması gerekirken, yasa hükmüne aykırı bir şekilde oluşturulan komisyon tarafından belirlenen değere proje bedeli de eklenmek suretiyle arsa bedelinin tespit edilerek ikinci kez istenilmesine ilişkin işlemde mevzuata uyarlık bulunmadığı nedeniyle iptaline karar verilmiş, bu karar davalı idare vekilince temyiz edilmiştir. 3194 sayılı Kanunun 18. maddesi Uyarınca Yapılacak Arazi ve Arsa Düzenlemesi İle İlgili Esaslar Hakkındaki Yönetmeliğin 13. maddesi "imar planına ve 5 yıllık imar uygulama proğramlarına dahil olmak kaydıyla düzenleme sahaları mal sahiplerinin arsa payı oranı itibariyle çoğunluğun talebi üzerine tespit edilir, bu takdirde parselasyon masrafları talepte bulunan mal sahipleri tarafından karşılanır" hükmüne yer vermiştir....
Mahkemece hükme esas alınan 09.03.2016 tarihli bedel tespitine ilişkin bilirkişi raporuna karşı davalı tarafça süresinde itiraz edilmiş olduğundan, HMK m. 281 uyarınca ek rapor alınmak suretiyle ya da gerektiği takdirde ehil bilirkişiler marifetiyle yeniden değer tespiti yaptırarak kök raporda hesaplanan bedeller ile davalı İdarenin kendi birimlerince hesaplanan bedeller arasındaki çelişki giderilerek belirlenen bedelin depo edilmesi suretiyle ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.11.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
Davalı vekili, akitte gösterilen satış bedeli ve tapu masrafları toplamının depo edilmesi halinde davayı kabul ettiklerini, aksi takdirde davacının bedelde muvazaa iddiasının ve davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davacının bedelde muvazaa iddiası yerinde görülerek davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir. Somut olayda, önalım hakkına konu 56 ada 7 parsel sayılı taşınmazda 19.03.2013 tarihli akitle 1/2 pay dava dışı paydaşlar tarafından davalıya satılmıştır. Davacı, tapuda satış bedelinin muvazaalı olarak yüksek gösterildiğini, 50.000,00 TL değer üzerinden davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Önalım davalarında davacının bedelde muvazaa iddiasının kanıtlanabilmesi için dinlenen davacı tanıklarının akitte taraf olmayan, satış bedelinin ödenmesi sırasında tarafların yanında olan, görgüye dayanan bilgileri bulunan kişiler olması gereklidir....