Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

in aralarında ortaklık mukavalesi başlıklı sözleşme ile taşınmaz üzerine bina inşa ettikleri anlaşılmaktadır. Davacı, taşınmazın imar uygulamasına tabi tutulması sonucu davalı adına oluşan imar parseli ile ilgili temliken tescil koşullarının oluştuğundan söz ederek kendi adına tescil talebinde bulunmuştur. Buna göre davacının haricen düzenlenen satış sözleşmesiyle 50 numaralı özel parseli imar uygulaması öncesi satın alıp üzerine bina yapması nedeniyle kötüniyetli olduğu söylenemez....

    Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde diğer koşullar da mevcutsa malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilir. Türk Medeni Kanununun 724. maddesinde bina sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona yada onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, taşınmaza sonradan malik olan kişiye karşı da bu kişisel hak ancak bina sahibini bu haktan mahrum bırakmak amacıyla arsa sahibi ile el ve işbirliği içinde olduğu iddiasıyla ileri sürülebilir....

      -KARAR- Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle kayden davacının paydaşı olduğu taşınmaza davalının haklı ve geçerli bir neden olmaksızın müdahalesi saptanmak, Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 725. maddesinde düzenlenen taşkın inşaat halinde savunma yoluyla temliken tescil isteğinde bulunulabileceği, TMK'nun 724. maddesinde düzenlenen haksız inşaat durumunda temliken tescil isteğinin açılacak ayrı bir dava ya da karşılık dava ile istenebileceği, gözetilmek suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olduğuna göre; davalının temyiz itirazı yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 1.124.37.-TL. bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 10.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

        Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde temliken tescil koşullarının oluşmadığı sonucuna varılmıştır. Bu durumda temliken tescil isteminin reddine karar verilmesi gerekir. Mahkemece; dava konusu taşınmazların 1979 yılından beri çapa bağlı oldukları göz önüne alınarak ve dosyada yer alan 24.11.2014 tarihli bilirkişi kurulu raporu doğrultusunda asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmesi gerekirken değinilen bu yönler gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir....

          Şöyle ki, dava konusu bina Hazineye ait 1293 parsel sayılı taşınmaz üzerine davacı bayii Mustafa Yarımağa tarafından yaptırılmıştır. Daha sonra 1293 parsel ifraz edilmiş, ifraz ile oluşan 1435 parsel 15.11.1985 tarihinde Mustafa Yarımağa’ya satılmış, 1435 sayılı parselde 30.07.2004 tarihinde ifraz edilmiş, tapuya arsa vasfında tescilinden sonra ifrazı ile oluşan kayda yine aynı tarihte “üzerindeki binanın 3.83 m2’lik kısmın 3311 parsele tecavüzlüdür şeklinde belirtme düşülmüş ve taşınmazı aynı tarihte beyanlar sütunundaki belirtme ile birlikte davacı tapudan almıştır. Bina daha yapım aşamasında kaçak olarak yapılmış, Hazineye ait taşınmaz üzerine bina inşa eden kişinin Hazineye karşı temliken tescil isteğinde bulunması mümkün olmadığı gibi sonradan bu taşınmazı satın alan kişi yasal prosedüre uygun olarak malik olsa bile bina nedeniyle temliken tescil isteğinde bulunamaz....

            Davalı taraf, binanın imar parseline geçilmeden önce yapıldığını savunarak bu husustaki deliller toplanarak binanın kadastral parsele yapıldığı ispatlandığına göre mahkemece İmar Kanunu 18. maddesi uyarınca yapı bedeli ödenmedikçe ömrü tamamlanıncaya kadar kullanmaya devam edeceği hükmü nazarınca açılan müdahalenin meni ve kal davasının reddine, aynı gerekçelerle imar parseli üzerindeki bina hakkında TMK'nın 725. maddesi gereğince temliken tescil talebinde bulunulamayacağı da gözetilerek temliken tescile ilişkin karşı davanın da reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenlerle bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı-karşı davacıların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatıran tarafa iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.12.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi....

              Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/900 Esas sayılı temliken tescil istekli dava dosyası içeriği birlikte değerlendirildiğinde; davalının açmış olduğu temliken tescil davası neticesinde davalının iyiniyetli olduğunun belirlendiği, buna istinaden davası kabul edilerek temliken tescile karar verildiği ve ilgili kararın kesinleşerek niza konusu yerin tapuda davalı adına tescil edildiği sabittir. Diğer bir ifadeyle ecrimisil için aranan "kötüniyetli zilyet" olma koşulu somut olayda gerçekleşmemiştir. Mahkemece, ecrimisil talebinin tümden reddine hükmedilmesi gerekirken davalı aleyhine geriye dönük beş yıllık ecrimisil bedeli üzerinden karar verilmesi hatalı olmuştur. Açıklanan nedenle hükmün bozulması gerekmiştir....

                ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 12/11/2020 NUMARASI : 2018/200 ESAS, 2020/433 KARAR DAVA KONUSU : Tapu İptali Ve Tescil (Başkasının Taşınmazına Bina Yapımı Nedeniyle) KARAR : Davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine Düzce 3....

                Ne var ki, 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan malzeme sahibinin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Çünkü bu gibi durumlarda kötüniyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur. Ayrıca iyiniyet inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir. Yine hemen belirtilmelidir ki, çapa bağlı bir taşınmazda bina yapan kişi kural olarak iyiniyetli kabul edilemez. Kaldı ki somut uyuşmazlıkta, davacıların binanın yapıldığı tarihte 10-12 yaşlarında olduğu saptanmıştır. Dolayısıyla, iyiniyet koşulu gerçekleşmediğinden, davanın dinlenme olanağı bulunmamaktadır....

                  Davacı vekili, müvekkilinin 536 ada 190 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, davalı adına kayıtlı 536 ada 191 parsel sayılı taşınmazdaki davalıya ait binanın bir kısmının davacının taşınmazına taşkın olduğunu ileri sürerek, taşkın bina nedeniyle oluşan elatmanın önlenmesini, taşan kısmın yıkılmasını ve binanın yapılış tarihinden dava tarihine kadar işlemiş ecrimisil bedelinin yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, davalıya ait taşınmaz üzerinde bulunan binanın ruhsatlı olduğunu, projesinin belediye tarafından onaylanmasından sonra inşaatın yapıldığını, taşınmaz üzerindeki binanın önceki malikler tarafından yapıldığından müvekkilinin iyiniyetli kabul edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuş, taşkın kısmın rayiç bedelinin ödenmesi karşılığında davacı adına tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tapuya tescilini talep etmiştir. Mahkemece asıl davanın reddi ile davalının temliken tescil isteminin kabulüne karar verilmiştir....

                    UYAP Entegrasyonu