ün hayatta olduğu,taksim senedinin tanziminden sonra murisin 03.05.2011 tarihinde vefat ettiği, taşınmazın zilyetliğinin hiçbir zaman davacıya devredilmediği, davacının davalının muris baba ve annelerine bakması, köye gitmesi şartıyla dava konusu ev ve arsasının davalının kullanımına muvafakat ettiğinin anlaşıldığı, davaya konu sözleşmenin muris hayatta iken yapılması nedeniyle bağışlama sözleşmesi niteliğinde olduğu,bağışlanmasının resmi şekle tabi olup şekle ve usulüne uygun bir bağışlama vadinin de sözkonusu olmadığı,davacı lehine bağışlama vaadi ve miras taksiminden sözedilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ç. Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı İstinaf Yoluna Başvuranlar İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. D....
Bedelin ödenmesi halinde 163 metrekarelik arsa tahsisinin yapılarak tapusunun verileceğinin bildirildiğini, taksitleri öderken bu kez 10.10.2007 tarihli yazı ile arsanın Toki Başkanlığına inşaat yapılması için verildiğinin bildirildiğini, bu şekilde tek taraflı olarak satış vaadinden döndüğünü ileri sürerek, 163 metrekarelik taşınmazın tapusunun adına verilmesine, mümkün olmazsa arsanın rayiç değerinin tesbit edilerek fazla hakları saklı kalarak, 10.000 TL.nin faizi ile ödetilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini dilemiştir....
- K A R A R - Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin yetkili satıcısı olduğunu, aldığı mal karşılığı 19.220.00 YTL toplam tutarlı üç adet çek verdiğini, teslim edilen maldan 4 adet motorsikletin ayıplı olduğunun teslimden bir gün sonra anlaşılması üzerine ayıbın ihbar edildiğini, ayıbın giderilmesi vaadinden sonuç alınamadığını, davalının yedek parça ve servis hizmet edimini de yerine getirmediğini belirterek sözleşmenin feshine, 10 adet motorsikletin davalıya iadesine, çeklerden dolayı 11.090 YTL borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, yetkili mahkemenin müvekkili şirketin ticaret sicilinde kayıtlı olduğu ve faaliyette bulunduğu yer olan İzmir Mahkemeleri olduğunu bildirerek yetki itirazında bulunduğu gibi, ayıp ihbarının süresinde yapılmadığını, kaldı ki ayıplı mal teslimi de olmadığını, akdin feshini gerektirir hal de bulunmadığını bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur....
Taraflar arasındaki dava, taşınmaz satım vaadinden kaynaklanan tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir. Hakimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesi’nin 25/06/2020 tarihli ve 564 sayılı kararı gereğince satış vaadi sözleşmelerine dayalı tapu iptali ve el atmanın önlenmesi davaları sonucu verilen hüküm ve kararlara yönelik istinaf kanun yolu başvurularını inceleme görevi Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi'ne verilmiştir. Açıklanan nedenlerle, Dairemizin iş bölümü yönünden görevsizliğine, dosyanın görevli ve iş bölümü bakımından yetkili Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir. HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1- Hukuk Muhakemeleri Kanununun 352. maddesi ve iş bölümü gereğince dairemizin GÖREVSİZLİĞİNE, 2- Dosyanın istinaf incelemesini yapmakla görevli Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1....
Davacının gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile satın aldığı, taşınmaz devrinin tarafına yapılmadığı açık oulp davalılarca İzale-i Şuyu davası açılmakla satış vaadinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmeyecekleri anlaşılmaktadır. Öyle olunca davacı taşınmazın dava tarihindeki rayiç bedelini isteyebilir. Taşınmazın İzale-i Şuyu davası sonucunda satışa çıkarılması davacının rayiç bedel istemisine engel değildir. Mahkemece mahallinde keşif yapılarak bilirkişi marifetiyle taşınmazın dava tarihindeki rayiç bedelinin tespit edilerek sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma gerektirir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 15.60 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, 24.1.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi....
yine davalı Belediyenin 07/11/2000 tarih ve 389 sayılı encümen kararının da bu bağışlamanın şartlı bir bağışlama olduğunu ihtilafa yer vermeyecek şekilde ortaya koyduğunu beyan etmiştir....
, Bağışlama işlemi yapıldığı tarihte Emine Gürsoy’un fiil ehliyetine haiz olmadığı, sağlık sağlık raporu alınmadan işlemin hile ile yapıldığı, kök murisin okuma yazma bilmediği, resmi senet düzenlenirken okuma yazma biliyormuş gibi işlem yapıldığı, iki tanık bulundurulması zorunlu olduğu halde tanıksız işlem yapılmasının usul ve yasaya aykırı olduğu, bu nedenlerle kök murisin yaptığı bağışlama işleminin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER ve GEREKÇE: Taraflar arasındaki dava, Bağışlama ve Taşınmaz Satış Vaadi Sözleşmesine Dayalı Tapu İptali ve Tescil istemine ilişkindir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 285. maddesinde bağışlama sözleşmesi “bağışlayanın sağlararası sonuç doğurmak üzere, malvarlığından bağışlanana karşılıksız olarak bir kazandırma yapmayı üstlendiği sözleşme” olarak tanımlanmış, 290. maddesinde de koşullu bağışlamaya yer verilmiş buna göre; “bağışlamanın bir koşula bağlanarak” yapılabileceği ifade edilmiştir. 288. maddesinde “bir taşınmazın veya taşınmaz üzerindeki ayni bir hakkın bağışlanması sözü vermenin geçerliliği ancak resmi şekilde yapılmış olmasına bağlıdır”, “şekle uyulmaması sebebiyle geçersiz olan bağışlama sözü verme, bağışlayan tarafından yerine getirildiğinde elden bağışlama hükmündedir....
Davalı, 15/06/2004 tarihinde onaylanan imar planında taşınmazın bağışlama şartına uygun olarak "Sağlık Tesis Alanı" olarak planlandığını, bu imar planının halen yürürlükte olduğunu, ancak Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile ... Belediye Başkanlığının ilk kademe belediyesi olarak ... Büyükşehir Belediye sınırlarına dahil edildiğini, oluşan yeni idari sınırların getirdiği külfet üzerine hastane yapımı işinin gerçekleştirilemediğini, bağışlama şartının gerçekleşmesi konusunda taraflarca bir süre kısıtlaması getirilmediğini, ayrıca rücu hakkının 1 yıl içinde kullanılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, iddianın ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü....
Bağıştan dönme (rücu) 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 295. (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 244.) maddesinde aynen; “Bağışlayan, aşağıdaki durumlardan biri gerçekleşmişse, elden bağışlamayı veya yerine getirdiği bağışlama sözünü geri alabilir ve bağışlananın istem tarihindeki zenginleşmesi ölçüsünde,bağışlama konusunun geri verilmesini isteyebilir. Bağıştan dönme(rücu), kurulmuş olan bir sözleşmeyi sonradan ortaya çıkan sebeplere göre sona erdiren yenilik doğurucu bir hak olduğundan, bağışlanan ancak dönme(rücu) anında elinde kalan miktarı vermekle yükümlüdür. Bu hak TBK'nın 297. maddesine göre geri alma sebebinin öğrenilmesinden itibaren bir yıl içerisinde kullanılmalıdır....