Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Dava konusu 02/02/2006 tarihli kredi hamili ... ve 24/02/2006 tarihli kredi hamili ... olan usulsüz kredi işlemlerinde kredi hamili ve kefil imzalarının sahte olduğu, dava konusu 15/03/2006 tarihli kredi hamili sanıklardan ... olan usulsüz kredi işleminde ise kefil imzalarının sahte olduğu, 3 kredide de kredi hamillerinin kredibiliteleri veyahut ödeme güçlerinin bulunmadığı, kredi sözleşmesinde kredi komitesi üyelerinin imzalarının ise tamam olduğu, katılan banka müfettişince hazırlanan raporda kredi sözleşmeleri ve fişlerde bulunan kredi hamili ..., kredi hamili-kefil ... ve kefil ...'...

    Bu iki sözleşmenin yanı sıra bağlı tüketici kredileri kapsamında ortaya çıkan ilişkide genelde satıcı/sağlayıcı ile kredi veren arasında yapılan bir “çerçeve sözleşme” kapsamında yer alan bu üç tarafın hepsi arasında bir ilişki bulunmaktadır ve kredi veren ile satıcı/sağlayıcı arasındaki ilişki nedeniyle tüketici belirli bir marka malı almaya ya da belirli bir kişiyle sözleşme yapmaya yönlendirilmektedir. Tüm bu durumlarda bağlı kredi ilişkisi bağlamında kurulan bu kredi sözleşmesine “bağlı kredi sözleşmesi” adı verilmektedir. Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki tüketicinin uğradığı zararları (mal veya hizmetin hiç veya zamanında teslim ve ifa edilmemesi yahut ayıplı olması nedeniyle) bağlı kredi ilişkisi nedeniyle ödemek zorunda kalan banka, bu ödemesini 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) 51/2 maddesine göre (TBK m. 62/2) sözleşmeden dolayı sorumlu olan satıcı ve sağlayıcıya rücu edebilecektir....

      Dava;haksız fiilden nedeniyle adam çalıştıran sorumluluğuna dayalı maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir. Dosya kapsamından; dava dışı Antalya 16.ASCM'nin 2012/644 E. Sayılı dosyasında yapılan yargılama sonunda 24/09/2013 tarih 2013/387 K. Sayılı karar ile dava dışı sanık Barış Cumhur Keser o'in sübut bulan mağdura yönelik üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle hırsızlık ve mağdura ait banka ve kredi kartlarını kötüye kullanılması eylemi nedeniyle cezalandırılmasına karar verildiği, kararın kesinleştiği görülmektedir....

      Somut olayda, tacir olan taraflar arasında imzalanan 31.08.2012 tarihli genel kredi sözleşmesi uyarınca davacıya 1.800.000,00 Euro tutarlı kredi kullandırılmış, söz konusu kredi 27.06.2014 tarihinde vadesinden önce ödenmek suretiyle kapatılmıştır. 6098 Sayılı TBK'nın 96. maddesinde (mülga BK'nın 80. maddesi)"Sözleşmenin hükümlerinden veya özelliğinden ya da durumun gereğinden tarafların aksini kastettikleri anlaşılmadıkça borçlu, edimini sürenin sona ermesinden önce ifa edebilir. Ancak, kanun veya sözleşme ya da adet gereği olmadıkça borçlu, erken ifada bulunması sebebiyle indirim yapamaz." şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir. Bu düzenleme uyarınca kural olarak borcun erken ifasına engel bir durum bulunmamakla birlikte borcun erken ifası nedeniyle aksi sözleşme, kanun veya adet gereği olmadıkça indirim talep edilemeyecektir....

        İstemin Özeti : ...Bankası Anonim Şirketi Bahçekapı şubesi ile imzalanan genel kredi sözleşmesi eki olarak verilen taahütnamelere ilişkin olarak yükümlü şirket adına salınan kusur cezalı damga vergisini; 488 sayılı Kanunun 6'ncı maddesinden bahisle, olayda, yükümlü şirket tarafından imzalanan genel kredi sözleşmesine dayanarak, ihracat kredisi kullanıldığı, ihracatın gerçekleşmemesi üzerine, genel kredi sözleşmesi tutarına isabet eden damga vergisinin cezasıyla birlikte ödendiği, aynı tarihte imzalanan genel kredi sözleşmesi eki taahhütnameler için salınan kusur cezalı damga vergisine karşı bu davanın açıldığı, idarece her biri ayrı ayrı damga vergisine tabi tutulan genel kredi sözleşmesi ile taahhütname maliyetindeki belgelerin incelenmesinden, bu kağıtların birbirine bağlı ve bir asıldan doğma işlem mahiyetinde olduklarının anlaşıldığı, bu durumda, anılan madde hükmü uyarınca sözleşmeden ayrı olarak damga vergisine tabi tutulamayacağı...

          Bir kısım davalılar vekili ise, müvekkillerinin kooperatiften kredi aldığını, ancak borçlarını ödediklerini, davacı bankanın kötü niyetli olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; borcun öncelikle kooperatife ödeneceğini belirtildiği, bu kapsamda davalıların verdikleri tütünlerin bedelinde özel şirketlerce yapılan kesintilarin borçtan mahsubu gerektiği, davalılardan ...'dan 500,00.TL, ...'dan 500,00.TL, davalı ...'den 282,029.TL kesinti yapılmasına rağmen bu kesintiler düşüldükten sonra davalıların davacıya ....170,00.TL borçlarının kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Kararı, davalılar ..., ..., ..., ... ve ... vekili temyiz etmiştir....

            den 3.000.000.000 TL tutarında nakti kredi kullandığı, söz konusu kredi tutarının 2.400.000.000 TL'lik anapara kısmının 2016 takvim yılı içerisinde nakden geri ödenerek kapandığı dava dilekçesinde beyan edilmiş olup, bu hususta da herhangi bir ihtilafın bulunmadığı, sermaye artışı öncesinde gerçekleşen ve örtülü sermaye kapsamında değerlendirilen bu borç ilişkisi nedeniyle, tarafların ilgili dönem beyanlarını, Kanunun 12. maddesi kapsamında düzelttikleri, söz konusu borç ilişkisi nedeniyle, taraflar arasında, yalnızca, örtülü sermaye nedeniyle hesaplanan faizin KDV'ye tabi olup olmadığı ve davacı şirketin faiz gideri nedeniyle yüklendiği KDV'nin indiriminin mümkün olup olmadığı hususunda ihtilaf yaşandığı (örtülü sermaye nedeniyle kurumlar vergisi yönünden taraflar arasında ihtilaf yaşanmadığı) anlaşılmaktadır....

              den 3.000.000.000 TL tutarında nakti kredi kullandığı, söz konusu kredi tutarının 2.400.000.000 TL'lik anapara kısmının 2016 takvim yılı içerisinde nakden geri ödenerek kapandığı dava dilekçesinde beyan edilmiş olup, bu hususta da herhangi bir ihtilafın bulunmadığı, sermaye artışı öncesinde gerçekleşen ve örtülü sermaye kapsamında değerlendirilen bu borç ilişkisi nedeniyle, tarafların ilgili dönem beyanlarını, Kanunun 12. maddesi kapsamında düzelttikleri, söz konusu borç ilişkisi nedeniyle, taraflar arasında, yalnızca, örtülü sermaye nedeniyle hesaplanan faizin KDV'ye tabi olup olmadığı ve davacı şirketin faiz gideri nedeniyle yüklendiği KDV'nin indiriminin mümkün olup olmadığı hususunda ihtilaf yaşandığı (örtülü sermaye nedeniyle kurumlar vergisi yönünden taraflar arasında ihtilaf yaşanmadığı) anlaşılmaktadır....

                "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇLAR : Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması, hizmet nedeniyle görevi kötüye kullanma HÜKÜMLER : Mahkumiyet Gereği görüşülüp düşünüldü: 1- Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10.04.2018 tarihli 2014/8-412 Esas 2018/160 sayılı Kararında; "Banka veya kredi kartının kötüye kullanılması suçu ile birlikte oluşabilecek diğer suçlara kanunda öngörülen ceza miktarları da, bu suçun bileşik suç olarak düzenlenmediğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu nedenle, banka veya kredi kartının hukuka aykırı olarak ele geçirilmesi durumunda oluşabilecek hırsızlık, yağma, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık gibi suçlar ile banka veya kredi kartlarını kötüye kullanma suçu arasında gerçek içtima kuralı uygulanarak fail her bir suçtan ayrı ayrı cezalandırılmalıdır....

                  Kredi sözleşmesinin 29. maddesinde ise; kredi ile satın alınacak taşınmaz bilgileri sözleşmeye yazılmış, taşınmaz belirli hale getirilmiştir. Bu bilgilere göre, bağlı kredinin ön koşulu olan "münhasıran belirli bir malın veya hizmetin tedarikine" ilişkin olması koşulunun yerine geldiği görülmektedir. Kredi sözleşmesinin, 9.1. maddesinde; "Banka, Müşteri'ye işbu sözleşme kapsamında kullandırdığı Kredi'yi belirli bir konutun satın alınması veya belirli bir satıcı/sağlayıcı ile hukuki işlem yapılması koşulu ile vermemiş olup ..." şeklinde düzenleme bulunmakta olup, davalı banka bu hüküm nedeni ile sözleşmenin bağlı kredi olmadığını savunmuştur. Yukarıda açıklandığı üzere, kredi sözleşmesinde taşınmaz belirlenmiş, bilgilendirme formunda da sözleşmenin bağlı kredi olduğuna dair tüketici kanaat uyandıracak ifadeler kullanılmıştır....

                  UYAP Entegrasyonu