Zarar kanıtlandığı takdirde borçlu, ödemenin geç yapılmasında kendisinin hiçbir kusurunun bulunmadığını kanıtlaması halinde bu zararı ödeme yükümlülüğünden kurtulabilir. O halde, munzam zararın ödenmesi söz konusu olduğunda kusur, bir unsur olarak yer almaktadır. Kısacası, munzam zarar davasında davacı, zararın varlığını ve miktarını; davalı ise, borcun geç ödenmesinde kusurunun olmadığını kanıtlayacaktır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 19.06.1996 gün ve 1996/5-144 esas 1996/503 karar sayılı kararında da değinildiği üzere; bu konuda kanıtlanması gereken, belli paranın gününde ödenmemesinden doğan zarardır. Alacaklı, borcun kendisine geç ödenmesi yüzünden uğradığı zararın ne olduğunu ve miktarını kanıtlamak durumundadır. Doğaldır ki bu zarar paranın zamanında ödenmemesinden dolayı mahrum kalınan olası (muhtemel) kar ya da varsayılan (farz edilen) gelir değildir....
Bu halde TBK'nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan-munzam zararın, ülkede varlığı kabul edilen genel ekonomik olumsuzlukların (enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri vb. gibi) “malum ve meşhur” olgular olarak kabulü ile değil, bunlar dışında davacının durumuna özgü somut olaylarla kanıtlanması gerekir. Davacı ileri sürdüğü munzam zararını somut olgularla kanıtlamadıkça zarar miktarının saptanması gerçekçi olmayıp varsayımsal kalacaktır. Somut olayda davacı taraf, enflasyonun olumsuz etkisi sonucu paranın satın alma gücündeki düşüş nedeniyle munzam zararı oluştuğunu, tahsil edilen yasal faizin alacaklının zararını karşılar nitelikte olmadığını belirterek zararın hesaplanmasını ileri sürmüş ise de, davacı tarafın iddiası bu haliyle, muhtemel kâr kaybına ve farz edilen gelire ilişkin olup, munzam zarar niteliğinde olmadığı gibi ,soyut iddia olarak ileri sürülen bu hususlar somut ispat vasıtası olarak dikkate alınması da mümkün değildir....
İNCELEME ve GEREKÇE:Dava, davacının alacağının zamanında tahsil edememesinden kaynaklı munzam zarar talebine ilişkindir.7155 sayılı Yasa ile 6102 sayılı Yasaya 5/A maddesi eklenerek ticari davalarda arabuluculuk dava şartı haline getirilmiş olup, mahkememizdeki dava 03/10/2022 tarihinde açılmakla davacının dava şartı arabuluculuk koşulunu yerine getirdiği görülmüştür....
Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmünü haizdir. Para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır. Munzam zarar talep edebilmek için ilk koşul bir para borcunda borçlunun temerrüdünün varlığıdır. İkinci koşul; borçlunun temerrüdü nedeniyle temerrüt faiziyle karşılanamayan alacaklı zararının mevcudiyetidir. üçüncü koşul; borçlunun temerrüde düşmede kusurlu olmasıdır....
Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmünü haizdir. Para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır. Munzam zarar talep edebilmek için ilk koşul bir para borcunda borçlunun temerrüdünün varlığıdır. İkinci koşul; borçlunun temerrüdü nedeniyle temerrüt faiziyle karşılanamayan alacaklı zararının mevcudiyetidir. üçüncü koşul; borçlunun temerrüde düşmede kusurlu olmasıdır....
Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmünü haizdir. Para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır. Munzam zarar talep edebilmek için ilk koşul bir para borcunda borçlunun temerrüdünün varlığıdır. İkinci koşul; borçlunun temerrüdü nedeniyle temerrüt faiziyle karşılanamayan alacaklı zararının mevcudiyetidir. üçüncü koşul; borçlunun temerrüde düşmede kusurlu olmasıdır....
, davacı tarafından ürünü alış tarihi olan 26/03/2021 tarihi ile bedelin davacıya iade tarihi olan 12/08/2022 tarihi arasında kur artışları nedeniyle munzam zararının oluşup oluşmadığı (Sayın Mahkemece 06.04.2023 tarihli celsede uyuşmazlık noktası olarak “taraflar arasında faturaya konu cihazların davacı tarafından alış tarihi olan 26.03.2021 tarihi ile iade tarihi olan 12.08.2022 tarihi arasında kur artışları nedeniyle munzam zararın oluşup oluşmadığı; bu nedenle davacının munzam zarar alacağına hak kazanıp kazanmadığı; munzam zarar hakkının tespiti durumunda munzam zarar bedelinin belirlenmesi”) hususunda: Dava konusu ürünlerin alış tarihi ile davacı tarafından düzenlenen iade faturasına istinaden davalı tarafından ödeme yaptığı tarihlerde ki kur farkı nedeni ile tespit edilen munzam zararın 303.438,50TL. olduğu; davalı tarafından yapılan 154.702,79TL.lik ödemenin mahsubu sonrası 148.735,71TL.nin, ödemesi yapılmayan munzam zarar toplamı olarak tespit edildiği; munzam zararın istenip...
Munzam zarar, borçlunun para borcunu ifada gecikmesi nedeniyle faizin alacaklının gecikmeden kaynaklanan zararını karşılayamaması halinde söz konusu olabilir. Munzam zarar , Kira sözleşmesinin yapıldığı 29.07.2003 tarih ve Mahkememizin 2019/384 Esas sayılı davası açıldığı 30/09/2005 tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanununun 105. Maddesinde düzenlenmiş iken 01/07/2020 tarihinde yürürlüğe giren 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 122/1 maddesinde düzenlenmiştir. Görev dava şartı olup, 6100 sayılı HMK ' nın 114/1-c maddesine göre yargılamanın her safhasında resen incelenmesi gerekmektedir. TTK' nın 4. Ve 5. Maddeleri gereğince yapılan incelemede munzam zarar alacağı TTK nun 4/1. Maddesinde sayılan mutlak ticari dava türlerinden değildir. Davacı tacir ise de davalı tacir değildir. 6102 sayıl TTK'nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır....
İNCELEME VE GEREKÇE : Dava, davalı tarafından geç ödeme yapılması sebebiyle uğranılan munzam zararın tahsili talebidir....
Uyuşmazlık konusunun temelini oluşturan aşkın (munzam) zarara ilişkin olarak 6098 sayılı TBK’nın 122. maddesi “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür. Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmünü haizdir. Bu hükümle uygulamada munzam zarar, kanunî tanımı ile aşkın zarar olarak adlandırılan hukukî kurum düzenleme altına alınmış olup mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 105. maddesi de bu hususta aynı yönde düzenleme içermektedir. Aşkın (munzam) zarar, para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bir zarar olup bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır....