Uyuşmazlık konusunun temelini oluşturan aşkın (munzam) zarara ilişkin olarak ise TBK’nın 122. maddesi “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür. Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmünü haizdir. Bu hükümle uygulamada munzam zarar, kanunî tanımı ile aşkın zarar olarak adlandırılan hukukî kurum düzenleme altına alınmış olup mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 105. maddesi de bu hususta aynı yönde düzenleme içermektedir. Aşkın (munzam) zarar, para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bir zarar olup bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır....
Kanun hükmünün açık lafzından da anlaşılacağı üzere, munzam zarar; borçlunun temerrütü nedeniyle uğranılmış olan ve temerrüt faizini aşması nedeniyle borçlu tarafından karşılanmayan zarardır. Alacaklı, temerrüt nedeniyle uğradığı ve temerrüt faizini aşan bakiye zararının borçludan tahsilini talep edebilir. Munzam zarar sorumluluğu, kusur sorumluluğuna dayanır. Kural olarak munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağının varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faizi ile karşılanmayan zararını, zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını ispat etmekle yükümlüdür. Diğer bir anlatımla fiilen uğranılan zararın somut veri ve belgelerle tevsik edilmesi gerekir....
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin sorumluluğunun sigortalısının kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, müvekkilinin dava konusu taleplere ilişkin herhangi bir sorumluluğunun olmadığını, davacı tarafından aşkın zarar talep edilebilmesi için aşkın zararın mutlaka somut olarak ispatlanması gerektiğini, somut olayda davacı tarafın aşkın zararın doğduğuna ilişkin hiçbir somut veri bulunmadığını savunarak haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İNCELEME VE GEREKÇE : Dava hukuki niteliği itibariyle trafik kazasından kaynaklı munzam zararın tazminine ilişkindir....
ise iş bu dava tarihi itibariyle evin değerinin 1 milyon ila 1,5 milyon TL arasında olduğunu, müvekkilinin aşkın zararı istediğini beyan ettiği, her ne kadar davacı tarafça munzam zarar istendiği beyan edilmiş ise de davanın hukuki nitelendirilmesinin hakime ait olduğu, dava dilekçesi incelendiğinde davacı tarafın Mahkemenin 2017/156 Esas sayılı dosyaya konu olan taşınmaz hakkında iş bu dava tarihinde evin değerinin yükseldiğinden bahisle aslında protokolden kaynaklı alacak davası açtığı kanaatine varıldığı, sonuç itibariyle iş bu dava protokolden kaynaklı alacak davası olup davacı vekilinin alacak talebinde bulunduğu taşınmaz hakkında Mahkemece yukarıda açıklandığı üzere karar verildiği ve kararın kesinleştiği, 2017/156 Esas 2017/1089 Karar sayılı 01.03.2019 kesinleşme tarihli söz konusu kararın, dava konusu taşınmaza ilişkin olarak eldeki dava yönünden kesin hüküm teşkil ettiği, kesin hüküm bulunmasının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu`nun (6100 sayılı Kanun) 114 üncü maddesinin...
Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” şeklinde olduğu; Aşkın (munzam) zarara ilişkin bazı içtihatların aşağıdaki gibi olduğu: Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu E. 1997/2, K. 1999/1, T. 8.10.1999: “Paranın değer kaybetmesi kanun koyucu tarafından faiz oranları belirlenirken dikkate alınmıştır. Bu nedenle - yüksek enflasyona dayanarak munzam — zarar talep — edilmesi, — kanun koyucunun iradesi ile bağdaşmaz. Aynı nedenle gecikme faizi dışında ve onun üzerinde oluşan munzam zarara karar verilmesi gecikme faizi ile ilgili kanun hükümlerine de aykırıdır.”- Yargitay Hukuk Genel Kurulü E. 2017/18-2800, K. 2021/1629, T. 9.12.2021: “Dava, munzam — zarar alacağına — ilişkindir....
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama ve dosya kapsamına göre, davacının krediler için 549.389,43 TL faiz ödediği, sigorta tazminatı nedeniyle talep edeceği temerrüt faizinin 268.200,27 TL olduğu, temerrüt faizi ile karşılanmayan munzam zarar miktarının 281.189,16 TL'na tekabül ettiği, ancak davacının daha önceden 232.199,55 TL olarak belirlenen zarar hesabına itirazda bulunmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, 232.199,55 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Davacı vekili, müvekkilinin maliki olduğu aracın davalıya kasko sigortalı olduğunu, aracın teminat kapsamında 26.5.1997 tarihinde kaza geçirdiğini, davalının tazminatın ödenmesi yönünde müvekkilini iki yıl boyunca oyaladığını, dava açmak zorunda kalındığını, mahkemece hükmedilen tazminatı, faiz ve diğer giderlerle birlikte beş yıl sonra 2.683.-YTL olarak ve munzam zarardan doğacak hakları saklı tutarak tahsil ettiklerini, geç ödeme nedeniyle munzam zararın meydana geldiğini, munzam zararın tahsili için yapılan icra takibinin davalının itirazı üzerine durduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile icra inkar tazminatı talep etmiştir....
Esas nolu dosyasında dava açıldığı, dava neticesinde davalı tarafından davacıya ödemede bulunulduğu, ancak munzam zarar kapsamında davacının zararının tam olarak karşılanmadığından bahisle mahkememizde alacak davası açıldığı, Türk Borçlar Kanununu 122. maddesinde, zararın temerrüt faizinden fazla olduğu takdirde munzam zarar talep edilebileceğinin düzenlendiği, Yargıtayın yerleşik kararlarına göre, munzam zararın olası bir zarar olmadığı, davacının iddia ve talep ettiği gibi karşılanan kısmı aşan zarar varsa bu husus inandırıcı bir biçimde kanıtlanabilirse ve de davalının kusuru/temerrüdü ile zarar arasında illiyet bağı kurulabilirse, bu koşullarda munzam zarar talep edilebileceğinin hüküm altına alındığı, davalının sigorta şirketi olduğu ve kasıtlı olarak zararın oluşmasına sebebiyet verdiğine ilişkin bir delil bulunmadığı, davacının asıl alacağının tespitinin sigorta şirketi açısından yargılamayı gerektirdiği, davalının kusurlu (Kasıtlı) eylemi ile zararın oluştuğuna ilişkin yeterli...
Bu sebeple kaynaklı ------ sayılı takip dosyasından takibe konu alacağa yapılan itirazın iptali ve %20’ den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini vekaleten talep etmiştir. GÖREVLİ MAHKEMENİN TESPİTİ VE SONUÇ: Dava bankacılık işleminden kaynaklı alacağa yapılan icra takibine itirazın iptali davasıdır. -------- tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 5. maddesinin beşinci fıkrasında, özel kanunlarda başkaca hüküm bulunmadığı takdirde ihtisaslaşmanın sağlanması amacıyla, gelen işlerin yoğunluğu ve niteliği dikkate alınarak daireler arasındaki iş dağılımının -- tarafından belirlenebileceği düzenlenmiştir....
Munzam zarara dayanan talep hakkı, esas itibariyle bir alacak hakkıdır ve BK'nın 105'inci maddesinde zamanaşımı yönünden de ayrık bir hüküm getirilmemiş olup, bu alacağa da BK'nın 125'inci maddesindeki, on yıllık zamanaşımı uygulanacaktır. Sürenin başlangıcı da, munzam zararın hukuki yapısından hareketle genel hüküm uyarınca alacağın muaccel olduğu zamandan başlatılacaktır. Somut olayda, kesinleşen mahkeme kararıyla 1.362.543,99TL'nin 05/01/2010 tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiştir. Munzam zarar davasının açıldığı 27/12/2019 tarihinden geriye doğru on yıllık süre içerisinde gerçekleşen zarar bölümünün talep edilmesi mümkün olup, davacı tarafından da bu döneme ilişkin munzam zarar talep edildiği, zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşıldığından davalının zamanaşımı itirazı yerinde görülmemiştir....