Davalı vekili, davacının talebi üzerine öncelikle numune mal gönderildiğini, daha sonra davacı tarafın siparişi üzerine siparişe konu malın gönderildiğini, davacı kendisine istediği mal gönderildiği halde malların laminasyona girmesini istediğini, bizzat davacı şirket yetkilisinin gözetiminde bu işlemin yapıldığını, dolayısıyla davacının bu davayı açmakta kötüniyetli olduğunu, davacının laminasyon işlemi öncesinde malın ayıplı olduğunu ispat etmesi gerektiğini, ayıplı olmayan bir malı ayıplı hale getirenin davacı olduğunu, davacının gözden geçirme ve satıcıya bildirme yükümlülüğünü de yerine getirmediğini, davacının malların büyük bölümünü tükettiğini düşündüklerini, davacının ihtarnamede de ayıba ilişkin ayrıntıya yer vermediğini, davacının malın makinesine uygun olup olmadığını da kendisinin denetlemesinin gerektiğini, davacının maddi kaybının ve iş kaybının da söz konusu olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir....
Mahkemece, davacının onarım hakkını seçtiği, televizyonun onarım için servise teslim edildiği tarihten itibaren 30 günlük yasal sürenin geçmediği, davalının televizyonun 2. kez arızalanması üzerine davacıya değişim önerdiği, davacının bu teklifi kabul etmemesinin Medeni Kanun’un 2. maddesinde belirtilen hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmesi gerektiği, bedel iadesinin şartlarının da oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. 4077 sayılı Yasa'nın 4. maddesi gereğince malın ayıplı olması halinde tüketici, bedel iadesini içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya 2009/14227-2010/6472 ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Kural olarak, bu seçimlik haklarından birisini kullanan tüketici, yasal koşullar oluşmadan bu hakkından dönemez. Ayıplı mal satışında ücretsiz onarım hakkını kullanan tüketici, ancak 4077 sayılı Kanun'un 13/3 ve ......
Satılan malın ayıplı olduğunun bilinmemesi bu sorumluluğu ortadan kaldırmaz." ayrıca aynı kanunun 10. maddesinin 5. fıkrasında, “Kredi verenin, tüketici kredisini, belirli marka bir mal veya hizmet satın alınması ya da belirli bir satıcı veya sağlayıcı ile yapılacak satış sözleşmesi şartı ile vermesi durumunda satılan malın veya hizmetin hiç veya zamanında teslim edilmemesi halinde kredi veren tüketiciye karşı satıcı veya sağlayıcı ile birlikte müteselsilen sorumlu olur." hükümleri kredi verenin sorumluluğunu düzenlemiştir....
Ayıplı malın neden olduğu zarardan dolayı birden fazla kimse sorumlu olduğu takdirde bunlar müteselsilen sorumludurlar. Satılan malın ayıplı olduğunun bilinmemesi bu sorumluluğu ortadan kaldırmaz. Bu madde ile ayıba karşı sorumlu tutulanlar, ayıba karşı daha uzun bir süre ile sorumluluk üstlenmemişlerse, ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile malın tüketiciye teslimi tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir. Bu süre konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallarda beş yıldır. Ayıplı malın neden olduğu her türlü zararlardan dolayı yapılacak talepler ise üç yıllık zamanaşımına tabidir. Bu talepler zarara sebep olan malın piyasaya sürüldüğü günden başlayarak on yıl sonra ortadan kalkar. Ancak, satılan malın ayıbı, tüketiciden satıcının ağır kusuru veya hile ile gizlenmişse zamanaşımı süresinden yararlanılamaz."...
Bu durumda, 10. madde gereğince ayıbın açık ya da gizli olduğu hususunun bir öneminin bulunmadığı, malın teslim ya da taşınmazın devir tarihinden itibaren zamanaşımı süreleri içinde 6 ay içinde bildirilen ya da dava açılan uyuşmazlıklarda malın ayıplı olmadığının ispat yükünün satıcıda, 6 ay sonra bildirilen ya da açılan davalarda da malın ayıplı olduğunun ispatının alıcıda olduğunun kabulü gerekmiştir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davanın 6502 sayılı Kanun hükümlerine tabi olduğu, 6502 sayılı Kanun kapsamında açık ve gizli ayıp kavramının ortadan kalktığı ve ayrıca ihbar yükümlülüğü de aranmadığı değerlendirildiğinde Adalet Bakanlığının bu yöne ilişen kanun yararına temyiz talebinin reddi gerekir." şeklindedir....
HUKUK DAİRESİ DOSYA NO : 2020/1343 KARAR NO : 2021/119 T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : SAMSUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TARİHİ : 01/10/2020 NUMARASI : 2018/484 ESAS 2020/567 KARAR DAVA KONUSU : Alacak (Satılan Malın Ayıplı Olmasından Kaynaklı) KARAR : Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin ticaret işi ile uğraştığını, 13/11/2017 tarihli fatura ile davalı şirketten ticari amaçla olmak üzere 218.599,37 TL değerinde CNC Kont. Alü. Komp. Pan işi Mak.7 m. Toz emme sistemi makinesi satın aldığını, satın alınan makinenin satın alındıktan 1 ay sonra arızalandığını, arazılar nedeniyle makinenin 3 kez serviste işlem gördüğünü, makinede bulunan ayıbın giderilemediğini, Samsun 6. Noterliğinin 16230 yevmiye numaralı 19/06/2018 tarihli ihtarnamesi ile ayıplı malın ayıpsız misli ile değişiminin istendiğini, davalı tarafından Kartal 5....
Maddesinde ayıplı mal tesliminde Tüketicinin seçimlik hakları düzenlenmiş olup, buna göre, malın ayıplı olduğunun anlaşılması durumunda tüketici; a) Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme,b) Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinden indirim isteme,c) Aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme, ç) İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir misli ile değiştirilmesini isteme, seçimlik haklarından birini kullanabilir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. (2) Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi hakları üretici veya ithalatçıya karşı da kullanılabilir, düzenlemesi yer almıştır....
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki ayıplı malın iadesi ve tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R - Dava, ayıplı mal satışı nedeniyle tazminat davasıdır. Davalılar vekilleri, İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin yetkili olduğunu belirtmiş, esasa ilişkin de süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığını, davanın süresinde açılmadığını, malın ayıplı olmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır. Mahkemece, benimsenen bilirkişi kurulu raporlarına göre, davalıların sorumluluğunu gerektiren bir durum olmadığından ve TTK.nun 25. maddesindeki teslimden itibaren altı aylık sürede açılmayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi Taraflar arasındaki ayıplı mal davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü. KARAR Davacı, davalıdan satın aldığı aracın ayıplı olduğunu öne sürerek, aracın değiştirilmesine, mümkün olmadığı takdirde ödediği bedelin iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur....
Davalı vekili, müvekkilinin davacıya borcu olmadığını, satılan malın ayıplı olduğunu, bu ayıplı malın sökülmesi ve takılması ücretinin hesap edilerek müvekkilinin davacı tarafa borçlu olmadığının tespit edilebileceğini, başlatılan takibin haksız olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davalının BK 223/1 maddesi uyarınca davacıya zamanında seramiklerin ayıplı olduğunu bildirmediği ve bu suretle ayıp ihbarını zamanında yapmadığı, defter incelemesinde bilirkişi tarafından davacının davalıdan 10945,71 TL alacaklı olduğunun tespit edildiği, ancak takipten sonra 4451,57 TL ödeme yapıldığı, sonuç olarak davalının davacıya 6494,14 TL bakiye borçlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir....