Asıl dava, davacının davalıdan satın aldığı boyaların ayıplı olduğu iddiasına dayalı tazminat davası olup, birleşen dava ise, boya satışına dayalı alacak için davalının davacı aleyhine yaptığı icra takiplerine karşı menfi tespit davasıdır. Ticari satımlarda ayıp ihbarının olay tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nun 25.maddesinde belirtilen süreler içinde yapılması gerekir. Hükme göre açık ayıplarda 2 gün, açıkça belli olmayan ayıplarda 8 gün içinde, gizli ayıplarda derhal ayıp ihbarı yapılmalıdır. Ayıp ihbarının yapıldığını ileri süren kişi ayıp ihbarının 6762 sayılı TTK’nun 20.maddesinde öngörülen şekilde yapıldığını kanıtlamalıdır. 6762 sayılı TTK’nun 20/3. maddesine göre, ayıp ihbarının noter marifetiyle veya iadeli taahhütlü mektupla yahut telgrafla yapıldığı kanıtlanmalıdır....
"Bu metoda göre; satış tarihi itibariyle satılanın, ayıpsız ve ayıplı değerleri arasındaki oranın, satış bedeline yansıma miktarı belirlenmektedir. Başka bir ifade ile satılanın, tarafların kararlaştırdıkları satış bedeli gözetilmeksizin, satış tarihi itibariyle gerçek ayıpsız rayiç değeri ile, ayıplı haldeki rayiç değeri ayrı ayrı belirlenerek, bu iki değerin birbirine bölünmesi suretiyle elde edilecek oran, satış bedeline uygulanmaktadır" (Yargıtay 13. HD., 23/10/2019 tarih, 2016/24125 E. 2019/10440 K.)....
GEREKÇE:Dava, davalı tarafından davacıya satışı yapılan kumaşların ayıplı olduğu iddiasına dayalı olarak ayıplı ürün bedeli ile yapılan masrafların tahsili istemine ilişkindir.Davacı tarafından; davalı tarafından satış ve teslimi yapılan dali kaplama astar niteliğindeki kumaşlarda insan sağlığına zararlı fenol maddesi tespiti nedeniyle, ayıplı malın bedeli ile birlikte nakliye ve ilave işçilik masraflarının davalıdan tahsili talep edilmiş, mahkemece ayıp ihbarının süresinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Tacirler arası satış sözleşmelerinde 6102 sayılı TTK’nun 23. maddesi ile, bu madde yollamasıyla 6098 sayılı TBK’nun satış sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulanacaktır....
- K A R A R - Davacı vekili, müvekkilinin davalı ile olan ticari ilişkisi kapsamından davalının müvekkili şirkete mal sattığını ancak malda hukuki ayıp söz konusu olduğunu ileri sürerek, ticari satış sözleşmesinin, satıma konu malda ortaya çıkan ayıp nedeniyle feshi ile satış bedelinin ödemenin yapıldığı 30/06/2008’ den itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte 23.932,00 TL’ nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davaya konu yazılımın, müvekkili firma tarafından dava dışı ....’den 30/06/2008 tarih 079531 (079531) yevmiye numaralı fatura ile alındığını ve 23/07/2008 tarih 022761 yevmiye numaralı fatura ile ....’ye satışı ve tesliminin gerçekleştiğini, hak düşürücü süre içerisinde ayıp ihbarının yapılmadığını, zamanaşımı süresi içerisinde dava açılmadığını savunarak davanın reddini istemiştir....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi KARAR Dava, baskı ve hile yoluyla alındığı ileri sürülen vekaletnameye dayalı olarak yapılan taşınmaz satış işleminin muvazaalı olduğu iddiasına dayalı; öncelikle vekaletnamenin iptali, vekaletnamenin iptali halinde vekaletnameye dayalı yapılan işlemlerin iptali, vekaletin geçerli olduğunun kabul edilmesi durumunda gerçek satış bedelinin tespiti ve tahsili istemine ilişkindir. İddianın ileri sürülüş şekline göre, davacının eldeki davada öncelikle ulaşmak istediği amaç, vekaletnamenin ve bu vekalete dayalı satışa yapılan taşınmazın tapusunun iptali ile adına tescilini sağlamaya yöneliktir. Davanın açıklanan nitelğine göre, hükmü temyizen inceleme görevi, yürürlükte bulunan işbölümü uyarınca Yargıtay 1. Hukuk Dairesinindir....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi K A R A R Dava, taşınmaz satış senedinin hile iddiasına dayalı iptali isteğine ilişkin bulunduğundan, 2797 sayılı Yargıtay K.nun 14.maddesi gereğince temyiz incelemesi 3.Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır. Yukarıda belirtilen nedenle dosyanın görevli sözü edilen Yüksek Daire Başkanlığına gönderilmesine, 10.10.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, biçimine uygun düzenlenen 20.08.1999 tarihli taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Vaat borçlusu davalı ve karşı davanın davacısı sözleşmenin hile ile yapıldığını, açılan davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmü, asıl davanın davacısı vaat alacaklısı temyiz etmiştir. Gerçekten, karşı davada davacı notere satış vaadi sözleşmesi yapmak üzere değil, taşınmazdaki kiracıların çıkardıkları problemleri gidermek üzere davalı-davacıya vekaletname verilmek üzere gidildiğini, ancak her nasılsa satış vaadi sözleşmesi düzenlendiğini ileri sürdüğünden davada hile iddiasına dayandığının kabulü gerekir....
Vaadi Sözleşmesi" ne dayalı olarak satın aldığını, söz konusu dairenin satışına dair sözleşmeyi, davalı şirketlerin oluşturmuş olduğu Bayraktar Gür Yapı Adi Ortaklığı adı ile "Viaport Venezıa Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesine dayalı olarak 23/11/2012 tarihinde imzaladığını, gayrimenkulün satış bedelinin 180.998,00 TL olduğunu ve bedelin Kiptaş'a ödendiğini, müvekkilinin tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, ancak taşınmazın teslim tarihinin 30/11/2014 olmasına rağmen dairenin müvekkiline fiilen teslim tarihinin 30/12/2015 olduğunu, dairenin tapusunun da 17/05/2017 tarihinde alındığını, gayrimenkulün geç teslim edilmesinden dolayı müvekkilinin büyük mağduriyet yaşadığını, kira gelirinden mahrum kaldığını, bu nedenlerle fazlaya dair dava ve taleplerini saklı tutarak davanın kabulü ile, ayıplı imalat nedeniyle uğranılan zarardan şimdilik 1.000,00 TL'nin taşınmaz satış bedelinden indirilerek 30/12/2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müştereken...
A.Ş. vekili davanın zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığı itirazında bulunmuş, davacının ayıptan doğan zararının taşınmazın mimari projeye aykırı olarak yapıldığı, mevcut kullanım alanının taahhüt edilenden az olduğu iddiasına ilişkin olduğu, dosya kapsamı itibariyle davacı tarafından var olduğu iddia edilen ayıbın ağır kusura dayalı bir ayıp olarak kabulünün mümkün olmadığı, davacının davasını TBK.244/3 maddesinde yazılı 5yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açmamış olması nedeniyle davacının maddi ve manevi tazminat davalarının reddine karar vermek gerektiği..." gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur....
Davalı vekili, taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin resmi şekilde yapılmaması nedeniyle geçersiz olduğunu, bu nedenle davanın esasına girilmeden reddi gerektiğini, müvekkilinin dava konusu yeri tapuda devrettiğini, devir tarihinden önceden düzenlenen yönetim planından davacının haberdar olduğunu, davacının terasın tahsis isteğinin kat mülkiyeti kanununa aykırı olduğunu, davacının haksız kazanç peşinde olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir....