Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

aylık bağlama oranı esas alınır....

    Dairemizce dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda; davalı işverence feshin son çare olması ilkesine uyulduğunun ispatlanamadığı, dolayısı ile feshin geçersizliğinin tespiti ile davacının işe iadesine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı saptanmıştır. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 21. maddesi uyarınca, mahkemece feshin geçersizliğine karar verildiğinde, işçinin başvurusu üzerine işveren tarafından bir ay içinde işe başlatılmaz ise, işçiye ödenmek üzere en az 4, en çok 8 aylık ücreti tutarında tazminatın belirlenmesi gerekir. İşe başlatmama tazminatının belirlenmesinde Yargıtay içtihatları uyarınca bir takım kriterler belirlenmiş olup, kıdem süresi bahsi geçen tazminatın belirlenmesi noktasında temel ölçüt kabul edilmiştir. (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 2021/12955 Esas-2022/110 Karar sayılı ilamı) Somut olayda; davacı işçi 02/01/2014 tarihinde çalışmaya başladığını ileri sürmüş, davalı işveren ise davacının şirket bünyesinde 15/05/2018 tarihinde işe başladığını savunmuştur....

    FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ ESAS NO : 2020/21 Esas KARAR NO : 2021/152 DAVA : Patent (Manevi Tazminat İstemli), Patent (Maddi Tazminat İstemli), Patent (Tecavüzün Tespiti İstemli) DAVA TARİHİ : 17/01/2020 KARAR TARİHİ : 15/09/2021 Mahkememizde görülmekte bulunan Patent (Manevi Tazminat İstemli), Patent (Maddi Tazminat İstemli), Patent (Tecavüzün Tespiti İstemli) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda, İSTEM / Davacı vekili dava dilekçesi ile: ---------isimli ------- müvekkillerinin---- dışında üretildiğine ve buluşa ait usulün rıza dışı kullanıldığına dair hususların davalılar tarafından bilinmesine rağmen davalılar tarafından tecavüz yoluyla ------- alınana çıkarıldığından ve yine bu amaçlarla ithal edildiğinden ticari amaçla elden ---- ve uygulamaya koymak suretiyle tecavüz konu--- kullanıldığından ve ------- hakkında sözleşme yapıldığından öneride bulunduğundan ve yine müvekkillerinin ----- kapsamında ----davalılar tarafından hukuka aykırı bir şekilde--- tanıtıldığından...

      Dosyaya sunulan, desteğe ait iş makinesi operatörlüğüne dair sertifika ile, desteğin iddia edildiği gibi kepçe operatörü olarak çalışıp gelir elde etmesi mümkün ise de; desteğin tazminata esas gerçek gelirinin belirlenmesi için, desteğin ölümünden önce çalıştığı işyerinin tespiti ile bu işyerinde çalışarak elde ettiği gelirin işvereninden sorulması, ...'dan desteğin hizmet döküm cetvelinin getirtilmesi ve desteğin ölümünden önceki geçmiş bir yıla ilişkin geliri saptandıktan sonra, hesaplama yapılması için ek rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir. 3-Hükme esas alınan aktüerya raporunda, işlemiş dönem hesabı yapılırken, desteğin ölüm tarihi olan 13.09.2012 ile 31.12.2012 arasında kalan zaman dilimi için yaklaşık 3,5 aylık tazminat hesabı yapılması gerekirken, 6 aylık tazminat hesaplanması suretiyle, davacılar lehine fazladan tazminat belirlenmesi de doğru görülmemiştir....

        Bu nedenle davacının 3201 sayılı Yasa'ya göre yaptığı borçlanmanın geçerli olduğuna ilişkin mahkeme kararı yerindedir.Ancak davacıya 01.12.1992 tarihinde bağlanan aylık 3201 sayılı Yasa gereğince yapılan borçlanma nazara alınarak bağlanmış olup davacı 30.04.2005 tarihine kadar yurtdışında çalıştığından, yurda kesin dönüş yapmadığından 3201sayılı Yasa gereğince yaptığı borçlanma nazara alınarak 01.12.1992 tarihinde aylık bağlanması mümkün değildir.Davacının yurtiçi hizmeti ve 2147 sayılı Yasa'ya tabi borçlandığı toplam 5427 günlük süre aylık bağlamaya yeterli olduğundan davacıya 01.12.1992 tarihi itibariyle yurtiçi çalışması ve 2147 sayılı Yasa gereğince yaptığı borçlanma nazara alınarak yaşlılık aylığı bağlanmalı, yurt dışındaki çalışmasının son bulduğu 30.04.2005 tarihin takip eden aybaşı olan 01.05.2005 tarihinden itibaren yurda kesin dönüş yapmış sayılacağından ve aksi davalı Kurumca iddia ve ispat edilmediğinden davacıya bağlanan yaşlılık aylığının 3201 sayılı Yasa gereğince yaptığı...

          Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, aylık artışlarını düzenleyen Ek 38. maddede gelişme hızı oranında artış yapılacağının öngörülmediği halde, aylık miktarının gelişme hızı da gözetilerek arttırılarak belirlendiği ve 01.01.2003 ve sonrası Ek 38. maddenin uygulanmasını bertaraf eden anılan yasal düzenlemeler gözetilmeksizin, tüfe ve gelişme hızına göre aylık miktarının belirlendiği görülmekte olup, anılan rapor yukarıda belirtilen aylık tutarının tepsine yönelik öngörülen ilkelere uygun olmadığından hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Hal böyle olunca, Mahkemece yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda alanında uzman bilirkişi yada bilirkişi heyetinden aylık hesabı yönünden denetime elverişli rapor alınıp irdelenerek varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yasal mevzuata aykırı şekilde düzenlenen bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir....

            TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü: Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 25.2.1993 gün ve 1990/4 esas, 1993/1 karar sayılı kararı ile; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununa 2772 sayılı kanunun 15....

              Hükmen ret istemli davada terekenin borcu, terekenin alacaklılarının kimliği konusunda açıklama yaptırılarak davanın alacaklılara yöneltilmesi, taraflara delil bildirme olanağı sağlanması, terekenin aktif ve pasifinin belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Somut olayda davacılar, murislerinin 05/12/2015 tarihinde vefat ettiğini, sağ iken pek çok harcamalar yaptığını, malvarlığını aşacak düzeyde borç altına girdiğini belirterek mirasın reddini talep etmişler ve murisleri hakkında başlatılan icra takip dosyaları ile vergi borcuna ilişkin yazıları delil olarak mahkemeye sunmuşlardır. Davacıların terekenin borca batık olduğunu ileri sürmelerine göre "mirasın hükmen reddini" istedikleri anlaşılan davanın, asliye hukuk mahkemesince görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince ... 2....

                Takibe dayanak yapılan ve karara esas alınan 01.12.2017 başlangıç tarihli, 3 yıl süreli, konut niteliğindeki kira sözleşmesi hususunda taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Kira sözleşmesinde aylık kira bedelinin her ayın ilk 5 günü içinde aylık 350,00 TL olarak ödeneceği, Tefe + Tüfe / 2 artış oranlı olduğu kararlaştırılmıştır. Davacı alacaklı kiraya veren vekili bu kira sözleşmesine dayanarak, Ankara Batı İcra Müdürlüğünden 15.08.2019 tarihinde 2019/26069 esas sayılı haciz istemli başlattığı icra takibi ile, 2017 yılı Aralık ayından 2019 yılından Temmuz ayı dahil 20 aylık 10.505,00 TL alacağın tahsilini talep etmiştir. Örnek 13 ödeme emri davalı kiracı borçlaya 21.08.2019 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı kiracı borçlu süresi içinde 22.08.2019 tarihinde takibe itiraz etmiştir. Davalı kiracı borçlu, alacaklı T1 T.C....

                Bu durumda, 5510 sayılı Kanunun 42'nci maddesinde belirtilen üç aylık süre geçtiğinde Kurumun talebi reddetmiş olduğu esas alınarak, anılan üç aylık bekleme süresine yukarıda belirtilen üç aylık makul süre (3 + 3 =6 ay) eklenmeli; davanın Kuruma başvuru tarihinden itibaren 6 aylık süre içinde açılması durumunda yine Kuruma ilk başvurunun yapıldığı tarihteki prime esas kazancın esas alınması; başvuru tarihinden itibaren altı aylık sürenin geçmesinden sonra dava açılması durumunda ise, makul sürenin geçtiği ancak Kurum tarafından da başvuruya bir cevap verilmediği gözetilerek borçlanma bedelinin davanın açıldığı tarihteki prime esas kazanç miktarı esas alınarak belirlenmesi gerekecektir. (Yargıtay 10....

                UYAP Entegrasyonu