Davacı vekili tarafından söz konusu çeklerin davalının babası ... tarafından elden teslim aldım şerhini ihtiva eden fotokopisi sunulduğu, davacı vekili tarafından davalının babasının davalı ile birlikte çalıştığı ve söz konusu çeklerin babasına mal teslimi karşılık verildiği iddia edilmiştir. Ancak davalının babasının davalı ile birlikte çalışması iddiası ve çeklerin babası tarafından alınmasının tek başına çeklerin mal teslimi karşılığı avans olarak verildiğini ispat etmemektedir. Çeklerin mal teslimi karşılığı verildiği davacı tarafça yazılı ve kesin deliller ile ispat edilmek zorundadır. Davacı tarafça bu hususta kesin ve geçerli bir delil sunulmamıştır. Bu sebeple söz konusu çekler davacı alacağı olarak Mahkememizce kabul edilmemiştir. Davacının ortağı ve yetkilisi ...'in şahsi hesabından davalı hesabına gönderilen 2.500,00-TL bedelin mal teslimi karşılığı davalı tarafa gönderildiği ve davacı şirket adına gönderildiğine ilişkin bir kayıt ve delil dosyaya sunulmamıştır....
zarar meydana geldiğini, tüm bu zararların kusurlu olan Davalı ... tarafından tazmininin gerektiğini, diğer yandan, araç giriş-çıkışlarında sistem arızası sebebiyle ücret alınamayan otopark hizmetlerininin verilmesi gerektiğini, bu sebeple de otopark işletmesinde kar kaybı yaşandığını, ayrıca bariyerlerin müşteri araçlarının üzerine düşmesi sebebiyle ilave ek masrafların da tahakkuk ettiği, davalının kurmuş olduğu ekipman ve sistem sökülmeden evvelki durumunu .......
el konulması, ihtara rağmen ikame araç temin ve teslim edilememesi, sözleşmenin davacı şirket tarafından haklı nedenle feshi sebebiyle davacı şirketin araç kira bedeli farkları ve KDV si sebebiyle uğramış olduğu zararların şimdilik 100.000,00-TL sinin, davacı şirketin dava dışı ------ kira bedellerini ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek ticari temerrüt(avans) faiziyle birlikte davalı şirketten tahsiline ve davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı şirkete yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmişitr....
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın 14.08.2018 ve 17.08.2018 tarihlerinde havale etmek suretiyle müvekkil şirkete toplamda 200.000-USD ve 500.000-TL borç verdiğini ve taraflar arasında ticari tüketim ödüncü sözleşmesi bulunduğunu iddia ettiğini, davacının bu iddiaları gerçeği yansıtmadığını, 6100 sayılı HMK 190. maddesi gereği herkes iddiasını ispatla mükellef olduğunu, taraflar arasında yazılı veya sözlü akdedilmiş olarak ticari tüketim ödüncü sözleşmesi bulunmadığı gibi davacı tarafın müvekkil şirkete borç verdiği iddiası doğru olmadığını, davacı tarafın ticari tüketim ödüncü sözleşmesinin varlığını iddia ediyor ise, bu iddiasını yazılı delil ile ispat etmek durumunda olduğunu, taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığını, kaldı ki taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığı gibi davacının ibraz etmiş olduğu dekontlarda dahi davaya konu havalelerin borç olarak verildiğinin belirtilmediğini, müvekkili şirketin ticari defterlerinde de bu ödemelerin...
DAVALININ CEVABI : Davalı taraf davanın reddi gerektiğini savunmuş, araçta üretim hatası bulunmadığını, zamanında ayıp ihbarı da yapılmadığını, ortaya çıkan sorunların kullanımdan kaynaklandığını, servise her müracaatın arızayla ilgili olmadığını, bazı müracaatların bakıma ilişkin olduğunu, mahkemece aksi kanaate ulaşılırsa sözleşmeden dönme sebebiyle araç kullanım bedelinin fatura tutarından tenzili gerektiğini ileri sürmüştür. DELİLLER ve GEREKÇE: Derdest dava tacirler arası satış sözleşmesinden sebebiyle ayıptan sorumluluk hükümlerinden kaynaklanan alacak davasıdır. Kural olarak ispat külfeti davacı taraf üzerindedir. Davacı taraf aldığı malın beklenen niteliklere haiz olmadığını, ayıplı olduğunu, kullanım amacı bakımından değerini ve umulan yararı ortadan kaldıran bir durumun varlığını ispat etmelidir. Esasen satış sözleşmesinde alıcının aldığı malı gözden geçirme ve satıcıya bildirme mükellefiyeti vardır....
na devrettiklerini, ancak devir işleminin davacıların iradesinin sakatlanması nedeniyle geçersiz olduğunu ileri sürerek, 05.05.2009 tarihli protokol ile 07.05.2009 tarihli Hisse Devri Sözleşmelerinin iptali ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 05.05.2009 tarihli Hisse Devir Protokolü nedeniyle davacıların yoksun kaldıkları bir yıllık şirket karının tazmini, davacıların ve davalı şirketin cari, araç kullanım bedeli, deri ve kürk ürün bedeli, demirbaş bedeli ve diğer alacaklar karşılığı ortaya çıkan şimdilik 1.000,00 USD zararın ve alacağın davalılardan ticari reeskont faizi ile birlikte müşterek ve müteselsilen tazmin ve tahsiline karar verilmesini; 17.05.2016 tarihli dilekçesi ile; Hisse Devir Sözleşmesinin iptali taleplerinden vazgeçtiklerini bildirmiş, 30.05.2016 tarihli ıslah dilekçesi ile de, 368.368,00 TL hisse devir bedeli, 1.034.113,21 TL 1255 adet deri ve kürk bedeli, 25.150,00 TL araç amortisman bedeli, 118.800,00 TL araç kullanım bedeli, 38.595,00 TL demirbaş bedeli...
- K A R A R - Asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekili, müvekkil şirketinin davalı ile araç satışı konusunda anlaştıklarını, müvekkilinin araç bedelini ödediğini, araç kaydını şirket üzerine almadığını, davalının aracı 3. kişiye sattığını ileri sürerek, müvekkili ile davalı arasındaki sözleşme sebebiyle davalıya ödenen 50.000,00 TL ve sözleşmenin yerine getirilmemesi sebebiyle uğranılan müspet zararın tespiti ile aracın kiraya verilmemesinden dolayı mahrum kalınan karın tespit ve tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, birleşen davanın reddini istemiştir. Asıl davada davalı-birleşen davada davacı vekili, davacının satışa konu ödemeleri yapmadığını, verdiği çeklerin karşılıksız çıktığını ileri sürerek asıl davanın reddini istemiş, birleşen davada, aracın davacıda kaldığı süre içerisindeki amortisman ve araç kullanım bedelinden doğan müspet zararının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
ihlal sebebiyle satış iptali ve akabinde araç bedeli iadesi söz konusu olmadığı, davacı tarafa araçların teslim edilmediği, teslimi dahi yapılmamış olan araçlara ilişkin taahhüdün ihlalinin de söz konusu olmadığından mahkememizce davalı tarafın iddiaları yerinde görülmemiştir....
Hukuk Dairesi tarafından, davacının sözleşmeyi feshettiği ve bunu davalı-karşı davacıya bildirdiği, cihazların teslimi içinde ihtar çekildiği, TBK’nun 379. maddesi uyarınca kullanım ödüncü sözleşmesinde geri verme yükümlülüğü emtiayı alana ait ise sözleşmede açıkça aksinin kararlaştırılması karşısında teslim alma yükümlülüğünün davalı-karşı davacıya ait olduğu, ihtarnamelere rağmen teslim almadığı, emtianının sökülmesi-teslim alınması yükümlülüğünü yerine getirmeyen davalının her türlü zarardan sorumlu olduğu, kaldı ki ancak teslim halinde zarar olup olmadığının anlaşılabileceği, cihazların test edilmesine bu nedenle gerek olmadığı, haksız kullanıma ilişkin iddiasını ispatlayamadığı gerekçesi ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Karar, davalı-karşı davacı tarafından temyiz edilmiştir....
Öyle ise, taraflar arasındaki ilişkinin Borçlar Kanunu'nun 299. maddesinde öngörülen (6098 sayılı TBK'nun 379. maddesi) ariyet akdi (kullanım ödüncü) niteliği taşıdığı, kullanım ödüncü sözleşmesi, ödünç verenin bir şeyin karşılıksız olarak kullanılmasını ödünç alana bırakmayı ve ödünç alanın da o şeyi kullandıktan sonra geri vermeyi üstlendiği sözleşme ve davanın açılması ile ariyete son verildiği kuşkusuzdur.Toplanıp değerlendirilen deliller ve yukarıda açıklanan gerekçeler doğrultusunda, taraflar arasındaki ilişkinin Borçlar Kanunu'nun 299. maddesinde öngörülen (6098 sayılı TBK'nun 379. maddesi) ariyet akdi (kullanım ödüncü) niteliği taşıdığı ve uzun süreli kullanıma davacı tarafça ses çıkartılmamış olması sebebiyle dava açılmakla ariyete son verildiği anlaşıldığından, fuzuli şagil olarak kabul edilemeyen davalılar aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiştir....