İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır. İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye "inanan" adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de "inanılan" denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise "inanç konusu şey" olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır. İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir....
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir. ./.. 2009/9471-12989 -2- İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır. İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir....
Bu durumda inançlı işlem tarafı olan ...’den sonra taşınmazı devralan ve devraldığı kişileri önceden tanıyan diğer davalıların inançlı işlem ilişkisinden haberdar oldukları ve iyi niyetli olmadıkları da tüm dosya kapsamı ile sabittir. Hal böyle olunca, asıl davanın reddine, karşı davanın ise kabulüne karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. Kabule göre de; elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davalarında dava değeri olan el atılan taşınmazın değeri ve hükmedilen ecrimisil değeri toplamı üzerinden harç alınması gerekirken kabul edilen davada sadece ecrimisil bedeli üzerinden harca hükmedilmesi de doğru değildir. Karşı davacılar ...ve Birsen yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Bu durumda inançlı işlem tarafı olan Üçler’den sonra taşınmazı devralan ve devraldığı kişileri önceden tanıyan diğer davalıların inançlı işlem ilişkisinden haberdar oldukları ve iyi niyetli olmadıkları da tüm dosya kapsamı ile sabittir. Hal böyle olunca, asıl davanın reddine, karşı davanın ise kabulüne karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. Kabule göre de; elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davalarında dava değeri olan el atılan taşınmazın değeri ve hükmedilen ecrimisil değeri toplamı üzerinden harç alınması gerekirken kabul edilen davada sadece ecrimisil bedeli üzerinden harca hükmedilmesi de doğru değildir. Karşı davacılar Musa ve Birsen yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Noterliğine ait 12 Kasım 2020 tarihli ve ... yevmiye numaralı ihtarnamenin incelenmesi sonucunda, aracın ... donanımda olduğunun sonradan öğrenildiği ve bu nedenle 200.000,00TL'nin müvekkilinin hesabına gönderilmesinin talep edildiği görülmüştür. Dava, irade fesadı iddiasına ilişkin sözleşmenin feshi ile uğranılan zararın tahsili istemine ilişkindir. İrade bozukluğu hallerinden biri olan hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmak ve sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya var olan hatalı kanıyı koruma ya da devamını sağlama yolunda aldatıcı davranışlarda bulunma olarak tanımlanabilir. TBK 36. Maddesi uyarınca taraflardan biri diğerinin aldatması sonucu sözleşme yapmış ise aldatma esaslı olmasa bile aldatılan için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Ortada bir hile var ise bu sözleşmenin hükümsüzlük sebebidir....
Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; iddianın kanıtlanamadığını, banka dekontlarının yazılı delil başlangıcı niteliğinde olmadığını, diğer davalının zor ve baskı altında alınmış ifadesinin geçerli kabul edilmeyeceğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir. 12. Gerekçe 12.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık; inançlı işlem, hile ve gabin hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. 12.2. İlgili Hukuk 12.2.1. İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İnançları Birleştirme kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur....
Davalılar, dava konusu taşınmazın esasen davalı ... ve ortakları tarafından satın alındığı halde aile içi inançlı işlem gereği davacı adına tescil edilip, davacıdan alınan vekaletnameye istinaden davalı ...’e devredildiğini, taşınmazda hak sahibi olmayan davacının zararlandırılmadığını, vekalet görevinin kötüye kullanılmasının söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır. İlk derece mahkemesince, dava konusu taşınmazın inançlı işlem gereği davalı ...’e devredildiği, vekalet görevinin kötüye kullanılmasının söz konusu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen kararın davacı tarafından istinafı üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, inançlı işlem savunmasının usulünce ispatlanamadığı, vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle davalıların el ve işbirliği içinde hareket ederek davacıyı zararlandırdıkları gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulü yönünde yeniden hüküm kurulmuştur....
Dairemizce istinaf sebepleri ve kamu düzenine aykırılık hali bulunup bulunmadığı re'sen nazara alınarak istinaf incelemesi yapılmıştır. Bu davanın da dayanağını oluşturan inançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir. İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır. İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü; -KARAR- Dava, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir....
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir. İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır. İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir....