Mahkemece, çekişme konusu taşınmazı inançlı işleme dayalı olarak devralan davalının alacağını tahsil etmesine rağmen yeri iade etmediği, gabin nedeniyle devrin batıl olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalının tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 30.11.2010 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağlen temyiz edilen vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR- Dava, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir....
İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder. İnançlı işlemin ana unsurları, inanç sözleşmesi ve kazandırıcı işlem (hakkın devri işlemi) nasıl özel bir şekle bağlı değilse, inançlı işlemin ispatında da kural olarak özel bir biçim koşulunun aranmaması, inançlı işlemin ispatında genel hükümlerin uygulanması gerekir (Özkaya, E.; İnançlı İşlem ve Muvazaa Davaları, 6. Baskı, sayfa 61). Böyle olunca inançlı işlem nedeniyle hissedarlık iptal, tespit ve tescilini isteyen tarafın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. ve 6100 sayılı HMK’nun (HMK) 190/1. maddesi uyarınca iddiasını ispat etmesi gerekmektedir....
Yargılama devam ederken davacı vekili 24.12.2008 tarihli oturuma katılarak oturumda zapta geçen beyanı ve aynı tarihli dilekçesi ile taşınmazın tamamına ilişkin talepten vazgeçerek yarı paya ilişkin iptal ve tescil talebinde bulunmuştur. Bu şekilde davalı ...'ın 28.09.2005 tarihli dilekçesi dayanılan inançlı işlemin yazılı delili konumuna gelmiştir. Hakim önünde yapılan bu bildirim tarafı bağlayacağından inançlı işlem için delil aramaya gerek yoktur. Taşınmazın 06.01.2004 tarihinde diğer davalı ...'e temlik edilmesine ilişkin muvazaa iddiasına gelince; ..., tarafların kabulünde olduğu üzere diğer davalı ...'in gayri resmi eşi olup, dosya içerisindeki aile nüfus kayıt tablosuna göre ... ile ...'in 1972 yılından beri karı-koca hayatı yaşadıkları, aynı haneyi paylaştıkları ve 1973, 1974, 1977 ve 1978 yıllarında müşterek çocukları ...,...,... 'nin dünyaya geldiği anlaşılmaktadır. Bu derece aile içinde olan diğer davalı ...'in, üvey kızı durumunda olan ...'in eşi davacı ...'...
Davalılar, taşınmazın inançlı işlemle davacıya devredildiğini ve bu nedenle geri alındığını belirtip davanın reddini savunmuştur. Temlikin inançlı işlem nedeniyle yapıldığı benimsenerek davanın reddine ilişkin olarak verilen mahkeme kararına karşı davacı tarafından yapılan istinaf başvurusu Bölge Adliye Mahkemesince, inançlı işlem savunmasının kesin delille ispatlanamadığı, delil başlangıcı niteliğinde sayılabilecek belge de bulunmadığı gerekçesiyle yerinde görülerek mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmiştir. Getirtilen kayıt ve belgelerden: 1) Dava konusu 11 parsel sayılı taşınmazdaki 6 nolu bağımsız bölümün dava dışı ...adına kayıtlı iken, 24.11.2010 tarihli resmi akitte davacının kızı olan ...′ya 10.000TL bedelle satıldığı ve aynı akitte ...′nın ... Bankasından çektiği 90.000TL konut kredisi için taşınmaz üzerine ipotek tesis edildiği, 2) ...′nın da bu bağımsız bölümü 27.01.2012 tarihinde babası olan davacı ......
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER ve GEREKÇE: Taraflar arasındaki asıl dava, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine, karşı dava elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir....
ye temlik edildiğini, devirlerin bedelsiz yapıldığını, davalı ...’ın taşınmazı satın alabilecek ekonomik gücünün bulunup bulunmadığı hususunda araştırma yapılmadan karar verildiğini, davalı ...’nün diğer davalı ve ... ile arasında ticari ve beşeri bağlantı bulunduğunu, iyiniyetli 3. kişi konumunda kabul edilemeyeceğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir. 3. Gerekçe 3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. 3.2. İlgili Hukuk İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, tarafların hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder....
a devrinin .....arasındaki hukuki ilişkiden bağımsız ikinci bir hukuki ilişkiye(inançlı işleme) dayandığı da davacı ...'in açık beyanları ve dosya içeriğinden anlaşılmakta olup; bu ikinci hukuki ilişkinin ilkinden ayrı şekilde değerlendirilmesi gerekeceği açıktır. Her ne kadar, Daire bozma kararında davalı ...'ın iyiniyetli olup olmadığının değerlendirilmesi gereğine değinilmiş ise de, maddi yanılgıdan kaynaklanan bu durumun karşı taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturmayacağı da tartışmasızdır. Diğer taraftan, 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararı ile, inançlı işleme dayalı olup dinlenilirliği kabul edilen iddiaların ispatının şekle bağlı olmayan yazılı delil olduğu da yargısal uygulama ile kararlılık kazanmıştır. Somut olayda, çekişmeli 1 nolu dairenin inançlı işlem gereği davalı ...'a devredildiği hususu gerek davacı ... gerekse dahili davalı ... yönünden yazılı bir delille kanıtlanmış değildir....
Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. 3.2. İlgili Hukuk 3.2.1. İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder. Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar....
Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. 3.2. İlgili Hukuk 3.2.1. İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder. Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar....
Kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 8.11.1991 tarihli l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşler de aynı doğrultuda gelişmiştir. 6.3. Değerlendirme Somut olayda, asıl davada davacı ...'nın eşi aynı zamanda davacı şirketin yetkilisi olan ... ile son kayıt maliki davalı ...'nin okul arkadaşı oldukları, komşu taşınmazlarda faaliyet gösterdikleri, dava dışı ... Tarım Ürünleri şirketinin kurucu ortakları arasında yer aldıkları olguları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davalı ...'nin inançlı işlem sonucu taşınmazın devredildiğini bilen ve bilmesi gereken kişi konumunda bulunduğu, dolayısıyla iyiniyetli kabul edilemeyeceği sonucuna varılmaktadır. Bu durumda asıl davada davacıların inançlı işlem kapsamında davalı ...'...