Davalılar, çekişme konusu taşınmazın satın alınmasında davacının hiçbir katkısının olmadığını, davacının bu beyanını içeren bir belge de imzaladığını, taşınmazın yılların birikimi ve yakınlarına borçlanmaları ile alındığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, vekalet ve aile içi güven ilişkisi kötüye kullanılmak suretiyle işlemin gerçekleştirildiği gerekçesiyle davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece; "..İddianın ileri sürülüş biçimi itibarıyla davada inançlı işlem hukuksal nedenine dayanıldığı anlaşılmaktadır...Somut olayda inançlı işlem iddiası bakımından bir inceleme yapılmış değildir....
Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Dava, inançlı işlem ve ikrah (korkutma) hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. 6.2. İlgili Hukuk 6.2.1. Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İnançları Birleştirme kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir....
Dava, dört kardeş arasında davalı dükkanın satın alındığı ve dördünün hak sahibi olduğuna ilişkin protokol hükmüne göre inançlı işlem kabulü ile davacılar adına tescili istemidir. İnançlı işlem, yazılı belge ile ispatlandığına göre davacıların talebi gibi karar verilmesi gerekirken hatalı nitelendirme ve tarafların dayanmadığı olguya dayanarak davanın reddine ilişkin kararın bozulması gerektiği düşüncesinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun onama kararına katılamıyoruz....
Diğer taraftan, davalıların inançlı işlem savunmasında bulundukları gözetildiğinde, taraflar arasındaki çekişmenin giderilmesi için, öncelikle inançlı işlem savunmasının çözüme kavuşturulması gerekmekte, bir başka ifade ile; uyuşmazlık, davalı tarafın, inançlı işlem savunmasını usulünce kanıtlayıp kanıtlanamadığı noktasında toplanmaktadır. 6.2. İlgili Hukuk 6.2.1. Türk Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir....
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir. İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır. İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir....
Diğer taraftan yerel mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu müessese, mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir (09.05.1960 gün, 21/9 sayılı YİBK). Eldeki davada; bozmaya uyulmakla ilgilileri yönünden usulü kazanılmış hak doğmasına karşın bu temel usul kuralı gözardı edilerek bozma gerekleri yerine getirilmemiştir. Öte yandan bilindiği üzere, bu tür iddialar (inançlı işlem) 05.02.1947 tarih ve 20/6 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı uyarınca ancak yazılı delille, yazılı delil yok ise yemin delili ile kanıtlanabilir. Delil başlangıcı bulunmayan hallerde tanık delili ile inançlı işlemin ispatı mümkün değildir....
Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder. Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Uygulamada mesele 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile ilişkilendirilip bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir....
in bir kısım borçlarına kefil olmasından dolayı taşınmazın kredi çekmeye uygun olmadığını, taşınmazın krediye uygun hale getirilebilmesi için söz konusu devirlerin yapıldığını, intifa hakkının da bu nedenle terkin edildiğini, devirlerin inançlı işlem olarak yapıldığını, davacı ...’nin muhtemel miras payı karşılığı olarak yapılmadığını, ...’nin de söz konusu devirlerin taşınmazın kredi çekilmesine uygun hale getirilmesi için inançlı işlem şeklinde yapıldığını başından beri bildiğini, taşınmazın gerçek sahibinin ... olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 05.12.2019 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile temyiz edilen dahili davalılar vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR- Dava, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir....
Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR- Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, muvazaa ve hile hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davada iddiaların ispat edilemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Hemen belirtilmelidir ki, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 74. ve 76.maddeleri hükümlerine paralel düzenlemeler getiren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 26. ve 33. maddelerine göre; olayları bildirmek ve ileri sürmek taraflara, bu kapsamda nitelemeyi yapmak ve belirlenecek hukuki tavsifle ilgili olarak tatbik edilecek kanun hükümlerini tesbit ve tayin ederek uygulamak hakime aittir. Eldeki davada, dava dilekçesinin içeriğinden ve iddiaların ileri sürülüş biçiminden davada hile ve inançlı işlem hukuksal nedenlerine dayanıldığı görülmektedir....