Yapılan açıklamalar ışığında somut olaya baktığımızda; davacının anlaşmalı boşanma protokolü ile belirlenen yoksulluk nafakasını ödemeyi kabul ettiği 23.12.2010 tarihinden iş bu davanın açıldığı 20.07.2016 tarihine kadar geçen zaman içerisinde; davalı kadının ileri yaşta olup kronik rahatsızlıklarının bulunduğu ve çalışmadığı, yalnızca bir kısmı boşanma protokolü ile kendisine devredilen taşınmazlardan elde ettiği kira gelirinin bulunduğu, davacının ise ekonomik ve sosyal durumunda önemli ölçüde bir değişikliğin olmadığı, hâlen Antalya ilinde bulunan beş yıldızlı oteller zinciri sahibi turizmci iş insanı olarak çalışma hayatına devam ettiği, anlaşmalı boşanma protokolünün düzenlendiği tarihte Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasına göre Amerikan Doları alış kuru 1,54 TL iken iş bu davanın açıldığı tarihteki Amerikan Doları alış kurunun 3,03 TL olduğu, bu durumda nafakada uyarlama gerektirebilecek döviz kurundaki âni ve yüksek bir dalgalanmadan da bahsedilemeyeceği, kaldı ki davacının turizmci...
Boşanma davasında onanmasına karar verilen 11.04.2018 havale tarihli anlaşmalı boşanma protokolünün incelenmesinde, protokolün 06.04.2018 tarihinde taraflarca düzenlendiği ve protokolün 6. maddesinin “Her iki taraf da, çalıştıkları sektör itibariyle magazin basınının ve kamuoyunun yoğun ilgisi ile karşı karşıya olduklarından gerek dava aşaması ile ilgili gerekse sulh protokolü ve boşanma aşamalarında gündeme gelen her türlü konu ile ilgili gizlilik kararı almış olup boşanmaya ve birbirlerinin özel hayatlarına ilişkin hiçbir basın, yayın, sosyal medya ve bilimum medya zemininde sözlü ya da yazılı herhangi bir beyanda bulunmayacaklarını kabul ve beyan ederler.", 7. maddesinin “Her iki taraf da, gerek dava aşaması ile ilgili gerekse sulh protokolü ve boşanma aşamalarında gündeme gelen her türlü konu ile ilgili 3. Kişilerin 6....
İstinaf Sebepleri Davalı kadın vekili, müvekkilinin okuma yazma bilmediğini, kendisinin okuma yazma bilmemesine karşın anlaşmalı boşanma protokolü imzalatılıp, anlaşmalı olarak boşanma işleminin gerçekleştirildiğini, kararın taraf vekillerine tebliğ edildiğini ve 25.01.2022 tarihinde kesinleştiğini, yaklaşık yirmi yıllık evliliğin müvekkilinin haklarını ortadan kaldıracak şekilde sonlandırılmasının hayatın olağan akışına aykırılık teşkil ettiğini, usul kurallarının uygulanmadığını, protokol ve muvafakatnamenin geçerli olmadığını, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu beyanla; ek kararın kaldırılması yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur. C....
Mahkemece, tarafların anlaşmalı boşanma davası açmadıkları, anlaşma protokolü sunmadıkları, davalının davayı kabulünün hukuki sonuç doğurmayacağı, davacının, davalının eşit veya daha fazla kusurlu olduğunu ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Tarafların boşanma konusunda iradelerinin uyuştuğu, birbirlerinden bir hak talep etmedikleri, dolayısıyla anlaşmalı olarak boşanacakları düşüncesiyle delil bildirmedikleri anlaşılmaktadır. Her iki taraf da boşanmak istediğine, birbirlerinden karşılıklı olarak herhangi bir hak talep etmediklerine göre, tarafların iradelerinin anlaşmalı boşanma yönünde olduğunu kabul etmek gerekir. Bu konuda tarafların beyanı alınıp, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar tespit edilip, Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi koşulları değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, davacının davayı ispat edemediğinden bahisle reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir....
Hukuk Dairesi Taraflar arasındaki anlaşmalı boşanma protokolünden kaynaklanan tapu iptal tescil ve anlaşmalı boşanma protokolü hükümlerinin kaldırılması davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir. Kararın davalı-davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı-davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü: 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön incelemede; ......
Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık, davanın anlaşmalı boşanma davası olarak görülüp görülmeyeceği noktasında toplanmaktadır. 2. İlgili Hukuk 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 3.Değerlendirme Davalı-davacı kadın vekilinin dosyaya sunduğu anlaşmalı boşanma protokolü içeriğinden boşanma ve fer'îleri, eşya ve ziynet alacağı, katkı payı ve katılma alacağı ve mal tasfiyesinden kaynaklı alacaklar konusunda anlaşmaya vardıkları anlaşılmaktadır. O halde, dosyaya sunulan anlaşmalı boşanma protokolü hükümleri dikkate alınarak ve taraflar duruşmaya çağrılıp bizzat beyanları da alınmak suretiyle boşanma ve fer'îleri ile diğer yönlerden karar verilmek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir. VI....
Davanın temeli boşanma protokolü olduğuna ve uyuşmazlık aile hukukundan kaynaklandığına göre, ilk derece mahkemesince verilen görevsizlik kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmekle, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Dolayısıyla tarafların boşanma tarihinde yapılan sosyal ve ekonomik durum araştırması ile huzurda ki dava tarihinde yapılan araştırma arasında aşırı bir iyileşme ya da kötüleşme olmadığı sabittir. Davacının boşanma protokolü ile belirlenen yoksulluk nafakasını ödemeyi kabul etmesi sonrasında, aradan geçen zaman içerisinde tarafların her ikisinin de protokol gereği ve yine mahkemece de kabul edildiği üzere erkeğin boşanmanın gerçekleştiği tarihe göre ekonomik durumunda aşırı bir kötüleşmenin olmadığı, davalı kadının da sosyal ve ekonomik durumunda dava tarihi itibariyle aşırı bir değişiklik olmadığı, döviz kurundaki değişiklik davacının öngöremeyeceği derecede ülke bazında ön görülemeyen bir kriz nedeni ile ani bir artış şeklinde meydana gelmediği, uyarlamayı gerektirecek mahiyette olmadığı dikkate alındığında davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi ile yoksulluk nafakasının indirilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir....
Dava; evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma istemine ilişkindir. Davacı kadın vekili; 28/02/2023 tarihli dilekçesi ekinde sunulan taraflar arasında düzenlenen protokol gereği istinaf kanun yolu başvurusundan dönülmesini talep etmiştir. Çekişmeli boşanma yönünde oluşan karar kesinleşinceye kadar, eşlerin bu yöndeki irade beyanından dönmesini engelleyici yasal bir hüküm bulunmamaktadır. Taraflar arasında düzenlenen anlaşma protokolü doğrultusunda çekişmeli boşanma hükmü bütünüyle geçersiz hale gelir. Böyle bir durumda, davaya “anlaşmalı boşanma” (TMK m.166/3) olarak devam edilmesi gerekmektedir. Somut olayda; dava, Türk Medeni Kanununun 166/1 maddesi uyarınca açılmış ve tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeni ile çekişmeli olarak boşanmalarına karar verilmiştir....
-K A R A R- Davacılar vekili, davalı borçlu ... aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak malı bulunamadığını ileri sürerek borçlunun sahibi olduğu taşınmazını davalı eşine boşanma protokolü ile devrine ilişkin tasarrufun iptalini talep ve dava etmiştir. Davalılar davanın reddini savunmuşlardır....