"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Ceza Mahkemesi HÜKÜM : Sanığın mahkumiyetine dair, Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunarak; Gereği görüşülüp düşünüldü; Sanığın sair temyiz itirazlarının reddine; Ancak, hapis cezasının kanuni sonucu olan TCK.’nun 53/1 maddesindeki hak yoksunluklarından TCK.’nun 53/1-c maddesindeki hak yoksunluğuna ilişkin güvenlik tedbirinden hüküm kurulmaması ve TCK’nun 53/1-a, b, d, e maddesinde sayılan haklardan hangi tarihe kadar yoksun bırakıldığının hükümde belirtilmemesi, Bozmayı gerektirmiş sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılama gerektirmediğinden CMUK'nun 322. maddesi gereğince TCK'nun 53/1 maddesi uygulamasına yönelik hükmün 1. fıkrasının f bendinin karar metninden çıkarılarak yerine “Sanığın, TCK'nun 53/1 maddesinin a, b,d, e bendlerinde...
İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin 3. fıkrasında hukuki yardımdan faydalanma hakkı koruma altına alınmıştır. Bir avukatın hukuki desteğinden faydalanmak herkes için temel bir haktır (... n.... Sanığın usulü haklara dair yeterli bilgiye makul zamanda ulaşması sağlanması sanığın bilgi eksikliğinden kaynaklanan adaletsizliğin önüne geçecektir (.../..., no:.../78). Bu nedenle sanığa etkili ve pratik hukuki yardım sağlanmalıdır .... no:....)....
Davacı Vekilinin Temyiz İstemi Yönünden; B.1.Maddi tazminat talebinin kabul edilmesi gerektiğine ilişkin temyiz sebebi yönünden; 5271 sayılı Kanun'un 141 inci maddesine göre ''suç soruşturması veya kovuşturması sırasında'' uygulanan koruma tedbirlerine karşı devlet aleyhine tazminat davasının açılabileceği belirtilmiş olup, davacının gözaltı koruma tedbirinden sonra 06.01.2017 tarihinde kamu görevinden ihraç edildiği anlaşılmakla, gözaltına alındığı tarihte kamu görevlisi olduğu anlaşıldığından davacının maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemeiştir....
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede: Türk Ceza Kanununun 97. maddesinde düzenlenen terk suçunun birinci fıkrasında, yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan ve bu nedenle koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan bir kimseyi kendi hâline terk etmek suç olarak tanımlanmış, terk olgusu bağımsız bir suç olarak kabul edilmiştir. Suçun mağduru, yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan kimse, faili ise, bu kimseler üzerinde kanundan veya sözleşmeden kaynaklanan koruma ve gözetim yükümlülüğü yüklenen kişilerdir. Yükümlülüğün kanundan kaynaklanıp kaynaklanmadığını tespitte, 6284 sayılı Ailenin Korunmasına ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu başta olmak üzere ilgili kanunlardan yararlanılırken, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüğün belirlenmesinde, sözleşmenin kapsamı ve içeriği esas alınır....
D E L İ L L E R V E G E R E K Ç E / Dava, davacı adına tescilli ----- numaralı faydalı modelin koruma kapsamında kalan ürünlerin davalı tarafından kullanılması sebebiyle meydana geldiği iddia edilen sınai mülkiyet haklarına tecavüz ve haksız rekabetten kaynaklanan maddi ve manevi zararların tazminine ilişkindir.-----....
Bu fıkranın gerekçesinde "özellikle uygulamada farklı geçici hukuki korumaların birbirinin yerine kullanılmasının hatta -ihtiyati tedbir zımnında ihtiyati haciz kararı verilmesi- gibi aslında kanuna tamamen aykırı geçici hukuki koruma kararı oluşturulmasının önüne geçilmesi amaçlanmıştır." denmiştir. Dava konusu istek, para alacağına ilişkin olduğundan geçici koruma talebinin ihtiyati haciz olduğu gibi ilk derece mahkemesince geçici hukuki koruma tedbirinin ihtiyati haciz olarak değerlendirilmesinde hukuka aykırılık yoktur. Keza, 2004 Sayılı İİK 257. vd. maddeleri gereğince ihtiyati hacze karar verebilmek için bir alacağın varlığı ve bu alacağın muaccel olup olmadığı önem taşımakta olup, aynı Kanunu'nun 258/1.maddesinde; alacaklı, alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur, şeklinde belirtilen husus alacağın yaklaşık ispat kurallarına göre, ispatına ilişkin delil ve belgelerin sunulmasını gerektirir....
B.Davacı vekilinin temyiz istemi yönünden; 1.Dairemiz yerleşik uygulamalarına göre davacının cezaevinde yapılan harcamalar ile yakınlarının ziyaret sebebiyle yaptıkları yol masrafları koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davasında talep edilebilecek gerçek zarar kapsamında bulunmadığından, bu harcamaların maddi tazminat kapsamına dahil edilmemesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. 2.İnşaat mühendisi olan ancak tutuklandığı döneme ait sigorta kaydı bulunmayan ve gelirine yönelik belge sunmayan davacının maddi kaybının asgari ücret üzerinden hesaplanmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır. 3.Davacının tahliye tarihinden beraat tarihine kadarki süreçte iş bulamaması nedeniyle uğradığı iddia edilen zararın koruma tedbirinden kaynaklanmadığı anlaşıldığından mahrum kalınan kazanç kaybının koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davasına konu edilememesi nedeniyle davacı vekilinin mahrum kalınan kazanç kaybının da maddi tazminata dahil edilmesi gerektiğine ilişkin temyiz sebebi yerinde görülmemiştir...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Ceza Mahkemesi SUÇ : Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali HÜKÜM : Beraat Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü: Her ne kadar SHÇEK vekilinin talebi üzerine 03.12.2009 tarihli duruşmada katılma kararı verilmiş ise de, mağdur çocuklar hakkında koruma kararı bulunmaması nedeni ile kurum vekilinin mağdurların kanuni temsilcisi olma sıfatı bulunmadığı, bu nedenle davaya katılma hakkı ve verilen kararı temyiz etme yetkisinin bulunmadığı anlaşılmakla, hukuki değerden yoksun olan katılma kararına istinaden yapılan temyiz talebinin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 317. maddesi gereğince REDDİNE, 05.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Aksi bir yorumun kabulü, üst düzey teknoloji ile gerçekleştirilen eser sözleşmesi ilişkilerinin dahi 4077 sayılı yasa kapsamında kalmasını ve bunlardan kaynaklanan uyuşmazlıklara da Tüketici Mahkemelerinde bakılmasını gerektirir ki, bunun yasanın amacına aykırı olduğu açıktır. Buna göre istisna sözleşmesinden doğan ilişkileri de 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerinin uygulanması hukuken olanaklı değildir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26.2.2003 gün ve 2003/15-127 E., 2003/102 K. sayılı kararında bu husus belirtilmiştir. Somut olayda taraflar arasındaki hukuki ilişki eser sözleşmesinden kaynaklandığından, davacıya yatırması gereken harç yatırtılarak davaya Sulh Hukuk Mahkemesi sıfatıyla bakılması gerekirken, davanın Tüketiciyi Koruma Kanunu’ndan kaynaklandığı kabul edilerek davanın sonuçlandırılması ve davanın mahiyeti gereği harç alınmasına yer olmadığına şeklinde hüküm kurulması doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir....
Bu açıklamalara göre, davanın açılması sırasında veya dava sırasında, Harçlar Kanunu’na bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olan başvuru harcı yatırılmadan geçici hukuki koruma talep edilmesi halinde, geçici hukuki koruma talep edene başvuru harcını tamamlaması için usulünce ihtarat yapılarak süre verilmesi, bu sürede harç tamamlanırsa geçici hukuki koruma talebinin esasının incelenmesi gerekir (Bkz. Yargıtay 3. HD'nin 16/06/2022 tarihli ve 2022/1582 E., 2022/5882 K. sayılı uyuşmazlığın giderilmesi kararı)....