Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Ancak; Türk Ceza Kanununun 97. maddesinde düzenlenen terk suçunun birinci fıkrasında, yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan ve bu nedenle koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan bir kimseyi kendi hâline terk etmek suç olarak tanımlanmış, terk olgusu bağımsız bir suç olarak kabul edilmiştir. Suçun mağduru, yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan kimse, faili ise, bu kimseler üzerinde kanundan veya sözleşmeden kaynaklanan koruma ve gözetim yükümlülüğü yüklenen kişilerdir. Yükümlülüğün kanundan kaynaklanıp kaynaklanmadığını tespitte, 6284 sayılı Ailenin Korunmasına ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu başta olmak üzere ilgili kanunlardan yararlanılırken, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüğün belirlenmesinde, sözleşmenin kapsamı ve içeriği esas alınır. Sözleşme şekle bağlı değildir. Yazılı ya da sözlü olabileceği gibi gönüllü üstlenme şeklinde fiili durumdan da kaynaklanabilir....

    Ağır Ceza Mahkemesinin 09/02/2021 tarihli ve 2021/46 değişik iş sayılı kararı ile ilgili olarak; Somut olayda, hükümlünün açık ceza infaz kurumuna ayrılma talebi ile denetimli serbestlik tedbirinden yararlanma talebi üzerine, Elazığ T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığının 02/12/2020 tarihli kararı ile hükümlünün iki kez firar ettiğinden bahisle açığa ayrılma talebinin reddine ve hükümlünün denetimli serbestlik tedbirinden yararlanması için açık ceza infaz kurumunda bulunması veya kapalı ceza infaz kurumunda bulunup açık ceza infaz kurumuna ayrılma şartlarını taşıması gerektiği gerekçesiyle denetimli serbestlik tedbirinden yararlanma talebinin reddine karar verilmesini müteakip, anılan karara yönelik hükümlü tarafından yapılan şikayet üzerine, Elazığ İnfaz Hakimliğince açık ceza infaz kurumuna ayrılma talebiyle ilgili İnfaz Hakimliğince karar verme yetkisinin bulunmadığı, açık ceza infaz kurumuna ayrılma koşullarının oluşması halinde cezasının infaz ettiği yer...

      Ağır Ceza Mahkemesi'nin 10/12/2013 tarih ve 2013/317 esas - 2013/390 karar sayılı "6 ay süreyle kamuya yararlı işte çalışma" seçenek tedbirinden ibaret olduğu, sanığın adli sicil kaydına göre bu mahkumiyetin 22/09/2014 tarihinde aynen infazına ilişkin ek karar verildiği ancak, Uyap üzerinde yapılan incelemede, anılan hükmün 03/12/2014 tarihinde 10 ay hapis cezası olarak kesinleştirildiği görüldüğünden, infaz ve kesinleşme tarihini gösterir bu ilamın ve ek kararın Yargıtay denetime imkan verecek şekilde dosya içerisine getirtilerek tekerrüre esas olup olmadığı değerlendirilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesi, b) Anayasa Mahkemesi'nin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas - 2015/85 karar sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK'nin 53. maddesindeki bazı hükümlerin iptal edilmesi nedeniyle hak yoksunlukları yönünden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, Bozmayı gerektirmiş, sanığın...

        ın 6,000,00 Türk lirası ve 80,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair ...Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin 09/10/2008 tarihli ve 2007/972 Esas, 2008/445 sayılı kararının infazı sırasında, hükümlünün denetimli serbestlik tedbirinden faydalanma talebinin kabulü ile hükümlünün cezasının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısımını denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına dair İzmir İnfaz Hakimliğinin 12/12/2013 tarihli ve 2013/7231 Esas, 2013/7215 sayılı kararını müteakip, hükümlünün koşullu salıverilme tarihi olan 02/07/2014 tarihinden itibaren koşullu salıverilmesine yönelik talebin reddine ilişkin ...Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin 01/09/2014 tarihli ve 2014/140 değişik iş sayılı kararı aleyhine ... Bakanlığının 03/04/2016 gün ve 1197 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 19/04/2016 gün ve KYB. 2016-148484 sayılı ihbarnamesi ile daireye verilmekle okundu....

          Bu nedenle Hukuk Muhakemeleri Kanununun istinafa ilişkin hükümlerinin kıyas yolu ile uygulanması gerekmekte olup, aynı Kanunun 353. maddesi gereğince tazminat miktarlarının azaltılması veya artırılmasının duruşma açılmaksızın düzeltilerek esastan reddine karar verilmesinde bir engel bulunmadığından tazminat miktarının artırılmasının duruşma açılarak yapılması gerektiğine ilişkin tebliğnamedeki bozma öneren görüşe iştirak edilmemiştir. 2.Davacının polis meslek okulundan atılması nedeniyle ödemek zorunda kaldığı tazminatın koruma tedbirinden kaynaklanan doğrudan zarar niteliğinden olmadığı anlaşıldığından tazminat miktarının da maddi tazminat kapsamına dahil edilmemesinde hukuka aykırılık bulunmamıştır. 3.Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 29.05.1957 tarihli, 1957/4 Esas, 1957/16Karar sayılı içtihadı birleştirme kararında da açıklandığı üzere; vekalet ücreti yargılama giderlerindendir....

            Bu fıkranın gerekçesinde "özellikle uygulamada farklı geçici hukuki korumaların birbirinin yerine kullanılmasının hatta -ihtiyati tedbir zımnında ihtiyati haciz kararı verilmesi- gibi aslında kanuna tamamen aykırı geçici hukuki koruma kararı oluşturulmasının önüne geçilmesi amaçlanmıştır." denmiştir. Eldeki davada istem, haksız eylemden kaynaklanan tazminata (para alacağına) ilişkin olduğundan geçici koruma talebinin ihtiyati haciz olduğu açıktır.Nitekim, davacı vekili önce tedbir olmadığı takdirde haciz isteminde bulunduğunu beyan ederek terditli talepte bulunmuştur. Buna rağmen ilk derece mahkemesince de geçici hukuki koruma tedbirinin ihtiyati tedbir olarak nitelendirilerek hüküm kurulması yerinde olmamıştır....

            Nitekim 6100 Sayılı HMK'nun 406/2. fıkrasında "İhtiyati haciz, muhafaza tedbirleri ve geçici düzenleme niteliğindeki kararlar gibi geçici hukuki korumalara iliskin diğer kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır." denmiştir. Bu fıkranın gerekçesinde "özellikle uygulamada farklı geçici hukuki korumaların birbirinin yerine kullanılmasının hatta -ihtiyati tedbir zımnında ihtiyati haciz kararı verilmesi- gibi aslında kanuna tamamen aykırı geçici hukuki koruma kararı oluşturulmasının önüne geçilmesi amaçlanmıştır." denmiştir. Kabule göre; İDM'nce eldeki davada verilebilecek bir geçici hukuki koruma tedbiri olabileceği halde talebin ikiye bölünerek istenmesi sebebiyle aynı anda ihtiyati tedbir talebinin ve ihtiyati haciz talebinin reddine şeklinde 6100 Sayılı HMK'nun 26,33 maddeleri ile 406.maddenin gerekçesine aykırı biçimde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır....

            "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Ceza Mahkemesi HÜKÜM : Sanığın mahkumiyetine dair, Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunarak; Gereği görüşülüp düşünüldü; Sanığın sair temyiz itirazlarının reddine; Ancak, hapis cezasının kanuni sonucu olan TCK.’nun 53/1 maddesindeki hak yoksunluklarından TCK.’nun 53/1-c maddesindeki hak yoksunluğuna ilişkin güvenlik tedbirinden hüküm kurulmaması ve TCK’nun 53/1-a, b, d, e maddesinde sayılan haklardan hangi tarihe kadar yoksun bırakıldığının hükümde belirtilmemesi, Bozmayı gerektirmiş sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılama gerektirmediğinden CMUK'nun 322. maddesi gereğince TCK'nun 53/1 maddesi uygulamasına yönelik hükmün 1. fıkrasının f bendinin karar metninden çıkarılarak yerine “Sanığın, TCK'nun 53/1 maddesinin a, b,d, e bendlerinde...

              Suçun mağduru, yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan kimse, faili ise, bu kimseler üzerinde kanundan veya sözleşmeden kaynaklanan koruma ve gözetim yükümlülüğü yüklenen kişilerdir. Yükümlülüğün kanundan kaynaklanıp kaynaklanmadığını tespitte, 6284 sayılı Ailenin Korunmasına ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu başta olmak üzere ilgili kanunlardan yararlanılırken, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüğün belirlenmesinde, sözleşmenin kapsamı ve içeriği esas alınır. Sözleşme şekle bağlı değildir. Yazılı ya da sözlü olabileceği gibi gönüllü üstlenme şeklinde fiili durumdan da kaynaklanabilir. Hekim, hemşire, hasta bakıcı, çocuk/bebek bakıcısı, hizmetçi, gezi rehberi, öğretmen gibi kişiler, sözleşmenin içeriğine göre koruma ve gözetim yükümlüsü sayılabilir....

                Ancak; 1-Türk Ceza Kanununun 97. maddesinde düzenlenen terk suçunun birinci fıkrasında, yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan ve bu nedenle koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan bir kimseyi kendi hâline terk etmek suç olarak tanımlanmış, terk olgusu bağımsız bir suç olarak kabul edilmiştir. Suçun mağduru, yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan kimse, faili ise, bu kimseler üzerinde kanundan veya sözleşmeden kaynaklanan koruma ve gözetim yükümlülüğü yüklenen kişilerdir. Yükümlülüğün kanundan kaynaklanıp kaynaklanmadığını tespitte, 6284 sayılı Ailenin Korunmasına ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu başta olmak üzere ilgili kanunlardan yararlanılırken, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüğün belirlenmesinde, sözleşmenin kapsamı ve içeriği esas alınır. Sözleşme şekle bağlı değildir. Yazılı ya da sözlü olabileceği gibi gönüllü üstlenme şeklinde fiili durumdan da kaynaklanabilir....

                  UYAP Entegrasyonu