Türk Ceza Kanununun 97. maddesinde düzenlenen terk suçunun birinci fıkrasında, yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan ve bu nedenle koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan bir kimseyi kendi hâline terk etmek suç olarak tanımlanmış, terk olgusu bağımsız bir suç olarak kabul edilmiştir. Suçun mağduru, yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan kimse, faili ise, bu kimseler üzerinde kanundan veya sözleşmeden kaynaklanan koruma ve gözetim yükümlülüğü yüklenen kişilerdir. Yükümlülüğün kanundan kaynaklanıp kaynaklanmadığını tespitte, 6284 sayılı Ailenin Korunmasına ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu başta olmak üzere ilgili kanunlardan yararlanılırken, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüğün belirlenmesinde, sözleşmenin kapsamı ve içeriği esas alınır. Sözleşme şekle bağlı değildir. Yazılı ya da sözlü olabileceği gibi gönüllü üstlenme şeklinde fiili durumdan da kaynaklanabilir....
Ancak; Türk Ceza Kanununun 97. maddesinde düzenlenen terk suçunun birinci fıkrasında, yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan ve bu nedenle koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan bir kimseyi kendi hâline terk etmek suç olarak tanımlanmış, terk olgusu bağımsız bir suç olarak kabul edilmiştir. Suçun mağduru, yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan kimse, faili ise, bu kimseler üzerinde kanundan veya sözleşmeden kaynaklanan koruma ve gözetim yükümlülüğü yüklenen kişilerdir. Yükümlülüğün kanundan kaynaklanıp kaynaklanmadığını tespitte, 6284 sayılı Ailenin Korunmasına ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu başta olmak üzere ilgili kanunlardan yararlanılırken, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüğün belirlenmesinde, sözleşmenin kapsamı ve içeriği esas alınır. Sözleşme şekle bağlı değildir. Yazılı ya da sözlü olabileceği gibi gönüllü üstlenme şeklinde fiili durumdan da kaynaklanabilir....
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede: Türk Ceza Kanununun 97. maddesinde düzenlenen terk suçunun birinci fıkrasında, yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan ve bu nedenle koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan bir kimseyi kendi hâline terk etmek suç olarak tanımlanmış, terk olgusu bağımsız bir suç olarak kabul edilmiştir. Suçun mağduru, yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan kimse, faili ise, bu kimseler üzerinde kanundan veya sözleşmeden kaynaklanan koruma ve gözetim yükümlülüğü yüklenen kişilerdir. Yükümlülüğün kanundan kaynaklanıp kaynaklanmadığını tespitte, 6284 sayılı Ailenin Korunmasına ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu başta olmak üzere ilgili kanunlardan yararlanılırken, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüğün belirlenmesinde, sözleşmenin kapsamı ve içeriği esas alınır....
Asliye Ceza Mahkemesinin 26/12/2017 tarihli ve 2017/361 değişik iş sayılı içtima kararı ile verilen 2 yıl 20 ay 37 gün hapis cezasının geçici 6. maddede belirtilen istisna suçlardan olmadığından cezalarının infazı sırasında en fazla 2 yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirinden faydalanabileceği, dosya arasında mevcut Denizli Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün 26/12/2017 tarihli ve 2017/923 NKL sayılı yazısına göre hükümlünün daha önceden 182 gün denetimli serbestlik tedbirinden faydalandığının anlaşılması karşısında, bu sürenin de hükümlünün faydalanması gereken denetimli serbestlik süresinin hesabında nazara alınması gerektiği, Denizli Cumhuriyet Başsavcılığının 05/09/2018 tarihli ve 2017/2-1865 ilâmat sayılı talebi üzerine 06/09/2018 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere cezasının koşullu salıverme tarihine kadar olan kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak sureti ile infazına karar verilmesi gerektiği halde kararda denetimli serbestlik başlangıç tarihinin belirtilmemesi suretiyle...
Ceza Dairesinin 20/01/2014 tarihli ve 2013/12914 esas, 2014/467 sayılı Kararında da belirtildiği üzere, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfaz Hakkında Kanunun 105/A maddesi gereğince hükümlünün cezasının infazı sırasında en fazla 1 yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirinden faydalanabileceği, ... 7. Sulh Ceza Mahkemesinin 27/02/2013 tarihli ve 2011/643 esas, 2013/149 sayılı Kararıyla 7 ay 15 gün hapis cezasının infazı sırasında 02/10/2013-09/02/2014 tarihleri arasında denetimli serbestlik tedbirinden faydalanan hükümlünün, daha sonra kesinleşerek infaza verilen 5 ay hapis, 6 ay 7 gün hapis, 3 ay 3 gün hapis cezası ile infaz edilmekte olan 7 ay 15 cezasının içtima edilmesi üzerine, ......
Bu nedenle Hukuk Muhakemeleri Kanununun istinafa ilişkin hükümlerinin kıyas yolu ile uygulanması gerekmekte olup, aynı Kanunun 353. maddesi gereğince tazminat miktarlarının azaltılması veya artırılmasının duruşma açılmaksızın düzeltilerek esastan reddine karar verilmesinde bir engel bulunmadığından tazminat miktarının artırılmasının duruşma açılarak yapılması gerektiğine ilişkin tebliğnamedeki bozma öneren görüşe iştirak edilmemiştir. 2.Davacının polis meslek okulundan atılması nedeniyle ödemek zorunda kaldığı tazminatın koruma tedbirinden kaynaklanan doğrudan zarar niteliğinden olmadığı anlaşıldığından tazminat miktarının da maddi tazminat kapsamına dahil edilmemesinde hukuka aykırılık bulunmamıştır. 3.Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 29.05.1957 tarihli, 1957/4 Esas, 1957/16Karar sayılı içtihadı birleştirme kararında da açıklandığı üzere; vekalet ücreti yargılama giderlerindendir....
Taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile bunların koruma alanları ve sit alanlarında, 3194 sayılı İmar Kanununun 21 ... maddesi kapsamına giren ruhsata tabi olmayan tadilat ve tamiratları, kültür varlıkları yönünden bünyesinde koruma, uygulama ve denetim büroları kurulmuş yerlerde yetkili idarelerden, koruma, uygulama ve denetim büroları kurulmamış yerlerde koruma bölge kurulu müdürlüklerinden; tabiat varlıkları ve doğal sit alanları yönünden ise çevre ve şehircilik il müdürlüklerinden izin almaksızın ya da izne aykırı olarak yapanlar veya yaptıranlar, altı aydan üç yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır." şeklindeki düzenleme nazara alındığında, Dosya kapsamına göre, hükümlü hakkında ...(...)...
Ancak; 1-TCK'nin 53/1. maddesinde öngörülen hak yoksunluklarının sadece hapis cezaları hakkında uygulanabileceği gözetilmeden, yazılı şekilde 'belirli bir süre eğitim kurumuna devam etme' tedbirinden ibaret mahkumiyet hükmüne de 53/1-2. maddesinin tatbik edilmesi, 2-Sanığın CMK'nin 231. maddesinin uygulanmasına engel olarak gösterilen sabıkasının sonradan kabahate dönüştürülmüş suça ilişkin olmasına göre, maddede öngörülen diğer şartlar açısından da bir değerlendirme yapıldıktan sonra, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususunda bir karar verilmesi gerekirken, “sabıkalı olduğu” şeklindeki gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükmünün uygulanmaması, Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 05.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Ancak; 1- TCK'nin 50/1.f maddesinde öngörülen "kamuya yararlı bir işte çalıştırma" seçenek yaptırımının "gönüllü" olmak koşuluyla uygulanabileceği gözetilmeksizin, sanığın bu husustaki "gönüllülük" beyanının duruşma sırasında tutanağa geçirilmemesi suretiyle CMK'nin 221/1.c maddesine muhalefet edilmesi, Kabule göre de; 2- TCK'nin 53/1. maddesinde öngörülen hak yoksunluklarının sadece hapis cezaları hakkında uygulanabileceği gözetilmeden, yazılı şekilde 4 ay süreyle kamuya yararlı bir işte çalıştırma tedbirinden ibaret mahkumiyet hükmüne de 53/1-2. maddesinin tatbik edilmesi, Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 19.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Ancak; 1-TCK 50/1.f maddesinde öngörülen 'kamuya yararlı bir işte çalıştırma' seçenek yaptırımının 'gönüllü' olmak koşuluyla uygulanabileceği gözetilmeksizin, sanığın bu husustaki 'gönüllülük' beyanının duruşma sırasında tutanağa geçirilmemesi suretiyle CMK 221/1.c maddesine muhalefet edilmesi, Kabule göre de; 2-TCK 53/1. maddesinde öngörülen hak yoksunluklarının sadece hapis cezaları hakkında uygulanabileceği gözetilmeden, yazılı şekilde 4 ay süreyle kamuya yararlı bir işte çalıştırma tedbirinden ibaret mahkumiyet hükmüne de 53/1-2. maddesinin tatbik edilmesi, Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 19.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....