Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Talep, trafik kazası nedenli maddi ve manevi tazminat davasında reddedilen geçici hukuki koruma istemine yöneliktir. Duruşma açılmasını gerektiren gerektiren sebep bulunmadığından HMK'nın 353. Ve 355. maddeleri gereğince inceleme ve müzakereler kamu düzeni ve istinaf nedenleriyle sınırlı biçimde dosya üzerinden yürütülmüştür....

    Motorlu araca bağlı hukuksal koruma ve sürücü hukuksal koruma; sigorta ettirenin sadece aleyhine açılan dava ve takipleri için yukarıda yazılı limitler dahilinde teminata dahil edilmiştir. Vekalet ücreti için ödenecek tutar resmi asgari ücret tarifesi esas alınıp, poliçede yazılı limitle sınırlıdır." ifadeleri ile hukuksal koruma klozuna yer verilmiştir. Poliçede yer alan hukuksal koruma klozu yalnızca sigorta ettiren aleyhine açılan dava ve takipleri kapsaması, davacının işbu davaya konu ettiği alacak isteminin kendisinin davacı olduğu------ dosyasından kaynaklı olması, davacının bahsedilen dosyada davacı olması nedeniyle o dosya kapsamında vekalet ücreti poliçedeki hukuksal koruma klozuna dayanarak davalıdan talepte bulunamayacağı sonuç ve vicdani kanaatine----davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir....

      Hukuki ve nihai karar tamamen Sayın Mahkemenize ait olmak üzere; her ne kadar Hukuksal Koruma Sigortası Genel Şartlarının 4. maddesinde, vekalet ücretinin en az Avukatlık Asgari Ücret Tarifesindeki tutar kadar verileceği belirtilmişse de, dava konusu poliçenin Hukuksal Koruma Klozundaki HUKUKSAL KORUMA Teminat limiti olan 5.000,00 TLnin % 20 oranındaki 1.000,00 TL vekalet ücretinin ödenmesi gerektiği görüş ve kanaatine varılmıştır. Dava dilekçesinde konu edilen ve davalı delilleri arasında bulunan, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 30.04.2014 tarihli 2013/ 17655 Esas ve 2014/ 8103 Karar sayılı ilamındaki karar da, bu görüşü doğrular mahiyettedir....

        Asliye Ceza Mahkemesi Hakimliğine atanan davacı hakkında, somut ve güncel herhangi bir tehdit bulunmaması nedeniyle, hakkındaki (2) personelle özel koruma kararının kaldırılarak çağrı üzerine koruma tedbirine dönüştürülmesine ilişkin dava konusu işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI : Davacı tarafından, geçmişte görev yaptığı Mahkemelerin Ağır Ceza Mahkemesi olduğu, 8 yıl boyunca terör ve organize suç örgütü davalarının görüldüğü Mülga C.M.K'nın 250. maddesiyle görevli özel yetkili Mahkemelerde görev yaptığı, 03/04/2014 tarihinde sona eren bu görevden kaynaklanan tehdit algısının üzerinden makul sürenin geçmediği, önceki görevleri dikkate alınmaksızın salt somut tehdit bulunmadığı gerekçesiyle hakkındaki özel koruma kararının çağrı üzerine koruma kararına çevrilmesine ilişkin işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı iddialarıyla temyize konu kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir....

          Bilindiği üzere, ihtiyati haciz, nitelikçe bir geçici hukuki koruma tedbiridir. (HMK 406/2) Geçici hukuki koruma tedbirlerinin amacı, yargı organları önünde hak arayan kişilerin nihai olarak elde etmeyi umdukları haklarına erişimi kolaylaştırmaktır. Bu amacın gerçekleşmesi için, elde edilmesi umulan hakların ya da onların konularının ortadan kalkması, yok olması, değiştirilmesi gibi olasılıkların bertaraf edilmesi gerekir. Elde edilmesi umulan hakka kavuşulmasını kolaylaştırıcı tedbirler hak arama özgürlüğünü, adil yargılama hakkını ve hukuk devleti ilkesini de yakından ilgilendirir. (İHAS 6, 2709 sayılı T.C Anayasası 36, HMK 33) İhtiyati haciz istekleri değerlendirilirken geçici hukuki koruma tedbirlerinin açıklanan bu amacının gözden uzak tutulmaması gerekir....

          Ancak; Yargılama aşamasında 09.09.2009 tarihli ifadesinde, sanığın 23.06.2008 tarihli karar ile hükmedilen 1'er yıl süre ile eğitim programına devam etmesi tedbirinden haberdar olduğunu fakat annesinin izin vermemesi nedeniyle eğitim programına katılamadığı belirtmesi karşısında sanığın savunması doğrultusunda araştırma yapılarak sonucuna göre tedbirin değiştirilip değiştirilmeyeceğinin tartışılmaması, Kabule göre; 1- Hırsızlık suçunun konusunu çalınmak istenen motosikletin kendisinin oluşturması durumunda, malın çalınmasından sonra motosiklete verilen zarardan dolayı ayrıca mala zarar verme suçundan ceza verilemeyeceği, bu nedenle sanığın motosikleti fiili hakimiyetine geçirdikten sonra çalıştırmak için motosiklete zarar vermesi eyleminin suç oluşturmayacağı gözetilmeden sanığın mahkumiyetine karar verilmesi, 2- Suç tarihinde 18 yaşını bitirmediği ve sabıkasız olduğu anlaşılan sanığa tayin olunan kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaların TCK'nın 50. maddesinin 3. fıkrası uyarınca aynı...

            GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Hükümlü, Mahkemenin 29.12.2005 tarih ve 2005/464 esas; 2005/1233 karar sayılı ilamı ile TCK'nın 191/1-2 ve 62. 50/1-a 52/2 maddeleri uyarınca verilen 6000 TL adli para cezası ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinden dolayı memnu haklarının iadesi talebinde bulunmuş ise de; Hükümden sonra 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değiştirilen TCK'nın 191. maddesinin 5.fıkrası ve aynı Kanun'un 85. maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun'un geçici 7. maddesinin, olaya tatbik kabiliyeti bulunup bulunmadığının tesbiti açısından söz konusu hüküm hakkında uyarlama yapılması gerektiğinden, suç tarihi itibariyle hükümlünün bu suçu herhangi bir tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş olması mümkün olmadığından; bu suç nedeniyle tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmamış olan hükümlü hakkında, 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değişik TCK'nın 191. maddesi ve aynı...

              GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ : Hükümlü, Mahkemenin 19.09.2007 tarih ve 2006/1546 esas; 2007/990 karar sayılı ilamı ile TCK'nın 191/1-2 ve 62. maddeleri uyarınca verilen 10 ay hapis ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinden dolayı memnu haklarının iadesi talebinde bulunmuş ise de; Hükümden sonra 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değiştirilen TCK'nın 191. maddesinin 5.fıkrası ve aynı Kanun'un 85. maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun'un geçici 7. maddesinin, olaya tatbik kabiliyeti bulunup bulunmadığının tesbiti açısından söz konusu hüküm hakkında uyarlama yapılması gerektiğinden, suç tarihi itibariyle hükümlünün bu suçu herhangi bir tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş olması mümkün olmadığından; bu suç nedeniyle tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmamış olan hükümlü hakkında, 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değişik TCK'nın 191. maddesi ve aynı Kanun'un...

                "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi KARAR Davacı, davacı idare tarafından kaçak olarak ele geçirilen ve muhafaza amacıyla yediemin olarak davalıya teslim edilen malın, gerekli koruma önlemlerinin alınmaması nedeniyle bozulması sonucu oluştuğu ileri sürülen kamu zararının tahsili istemine ilişkindir. Dava, yedieminin hukuki sorumluluğundan kaynaklanmaktadır. Yedieminlerin sorumluluğundan kaynaklanan davalar sonucu verilen kararları temyizen inceleme görevi yürürlükte bulunan işbölümüne ilişkin kararda açıkça 4. Hukuk Dairesi'ne ait olduğu düzenlendiğinden hükmü temyizen inceleme görevi 4. Hukuk Dairesi'nindir. Ne var ki, dosyanın görevsizlik kararı üzerine Dairemize gönderildiği anlaşıldığından görevli dairenin belirlenmesi için dava dosyasının Yargıtay Hukuk İşbölümü İnceleme Kurulu’na gönderilmesine karar vermek gerekmiştir....

                  Her ne kadar mahkemece dava TMK.nın 981 ve devamı maddelerinde düzenlenen salt zilyetliğin korunması davası olarak nitelendirilmiş ise de; dosya kapsamına göre davacının talebi salt zilyetliğe dayanmayıp, aynı zamanda taraflar arasında halen geçerli olduğunu iddia ettiği kira ilişkisinden (şahsi haktan) kaynaklanan zilyetliğinin korunmasına ilişkindir. Dava salt zilyetliğin korunması davası değildir. Usul Hukukumuza göre, vakıaları bildirmek taraflara, hukuki vasıflandırma mahkeme hakimine aittir. Dava; 6100 sayılı HMK.nın 4/1- a maddesi uyarınca Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu kira ilişkisine dayalı olarak açılan kiracılık sıfatından kaynaklanan taşınmaz üzerindeki davacı zilyetliğinin korunarak, davacı zilyetliğine yapılan tecavüzün önlenmesi talebine ilişkindir. Somut olayda, davacı taraf; Dairemizin görevli olduğu TMK.nın 981 ve devamı maddelerinde düzenlenen salt zilyetliğe dayanmayıp zilyetliğin ötesinde kiracılık sıfatından kaynaklanan şahsi hakka dayanmaktadır....

                  UYAP Entegrasyonu