Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; iddiasını yazılı delille veya yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge ile kanıtlayamayan davacı dava dilekçesinde ve sonradan verdiği delil 06.04.2006 tarihli delil listesinde "yasal her türlü delil"e dayanmış olup yemin delili de bunun içinde sayılacağından davacıya yemin hakkı hatırlatılmadan karar verilmiştir. Eksik inceleme ve araştırma ile davanın yazılı şekilde reddi doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir. 2-Mahkemece davacı ile davalı ... arasındaki inançlı işleme dayalı iddianın kanıtlanmasından sonra davalılar arasındaki işlemin ./... 2009/9448-12196 -3- danışıklı olup olmadığı incelenebilecektir....

    İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; iddiasını yazılı delille veya yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge ile kanıtlayamayan davacı dava dilekçesinde ve sonradan verdiği delil dilekçesinde "yasal her türlü delile" dayanmış olup yemin deliline de dayandığı kabul edilerek davacıya bu hakkı hatırlatılmalı, teklif ederse yeminin sonucuna uygun bir hüküm kurulmalıdır. Eksik inceleme ve araştırma ile davanın yazılı şeklide reddi doğru olmadığından karar bozulmalıdır. SONUÇ: Sari temyiz itirazlarının ilk bent gereği reddine, temyiz olunan kararın yukarıda 2 no'lu bentte açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 14.10.2009 günü oybirliği ile karar verildi....

      İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Burada zamanaşımı başlangıcı Borçlar Kanununun 128.maddesi uyarınca alacağın istenebilir hale geldiği tarih, başka bir deyişle de iddiada bulunanın ferağ umudunu yitirdiği tarihten başlar. Davacı, ferağ umudunu davalının gönderdiği 02.04.2010 tarihli ihtarnameye muttali olduğu tarihte yitirdiğinden ve eldeki dava 10.05.2010 tarihinde açıldığından, zamanaşımı süresi dolmamıştır. Mahkemece, çekişmenin esasının incelenerek hüküm kurulması yerine istemin zamanaşımının varlığı sebebiyle reddi ve bu kararı yanılgılı değerlendirmeyle onayan Dairemiz ilamı yerinde değildir. Davacının karar düzeltme istemi açıklanan nedenle kabul edilmelidir....

        İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Ancak, davacı vekili dava dilekçesinde "yasal ve takdiri diğer deliller", 29.11.2011 havale tarihli delil listesinde de “yemin delili” demek suretiyle yemin deliline dayandığını bildirdiğinden, mahkemece davacıya yemin delilini kullanıp kullanmayacağı hatırlatılarak, HMK’nun 225 ve devamı maddeleri (Eski HUMK.nun 337 ve devam eden maddeleri) gereğince işlem yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu husus yerine getirilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir....

          İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Somut olayda ise; davacı vekili dava dilekçesinde ve 11.02.2010 havale tarihli delil listesinde "yasal ve takdiri diğer deliller" demek suretiyle yemin deliline de dayandığını bildirdiğinden, mahkemece davacıya yemin delilini kullanıp kullanmayacağı hatırlatılarak HMK’nun 225 ve devamı maddeleri gereğince işlem yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu husus yerine getirilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir....

            İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; Dava, diğer delillerle ispat edilememiş ise de davacı, dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanmış, dosyaya sunduğu delil dilekçesinde de “her türlü yasal kanıt” demek suretiyle yemin deliline dayandığını tekrar etmiştir. O yüzden, mahkemece davacıya yemin teklif hakkı hatırlatılmalı, dava bunun sonucuna uygun hükme bağlanmalıdır. Değinilen yön gözardı edilerek eksik inceleme ve araştırmayla davanın reddi doğru olmadığından, karar bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 02.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

              İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; Davada yazılı delil veya yazılı delil başlangıcı gibi bir delile dayanılmamış ise de davacı gerek dava dilekçesinde gerekse sonradan verdiği delil dilekçesinde “vs delil” demek suretiyle yemin delilinle de dayanmış sayılır. Davacıya, davalıya yemin teklif etme hakkı bulunduğu hatırlatılarak sonucuna uygun bir hüküm kurulması gerekirken davanın eksik incelemeyle reddi doğru olmamıştır. Karar açıklanan nedenle bozulmalıdır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana geri verilmesine, 24.11.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi....

                İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; 6100 sayılı HMK'nın 138. maddesi hükmü gereğince ön inceleme aşamasında mahkemece sadece dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verilebilir. Daha sonra aynı kanunun 143 ve devamı maddeleri gereğince tarafların davada ileri sürdükleri iddia ve savunmalarının incelenmesi her iki tarafın usulüne uygun olarak davet edilerek ileri sürdükleri vakıaların dinlenmesi ve tahkikatın duruşmalı olarak yapılması gerekir. Mahkemece yukarıda belirtilen hususlar gözardı edilerek tarafların delilleri toplanarak iddia ve savunmaları karşılıklı olarak değerlendirilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir....

                  İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; Davacı ... ve davalı ...'in imzalarını taşıyan, içeriği çekişmesiz 22.11.2009 tarihli sözleşme, inançlı temlik sözleşmesidir. Anılan sözleşmede, 3. kat, 16 no'lu bağımsız bölüm üzerindeki (dava dışı ...'e ait olan 55.000 TL'lik) rehin kalktığında, davaya konu 6 no'lu bağımsız bölümün, kayıtsız şartsız davacıya iade edileceği kararlaştırıldıktan sonra devamında "ayrıca" sözcükleri kullanılmak suretiyle tali borçlar kararlaştırılmıştır. Mahkemece bu borçlar üzerinde durulmadan hüküm kurulmuştur....

                    Yazılı delille veya yazılı delil başlangıcı yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HUMK.m.236 yemin (HUMK.m.344) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir. İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; Davada yazılı sözleşmeye dayanılmadığı gibi, yazılı delil başlangıcı gibi bir delile de dayanılmadığından tanık sözleriyle hüküm kurmak olanaksızdır. Ne var ki davacı, gerek dava dilekçesinde gerekse delil dilekçesinde "her türlü delil" demek suretiyle yemin deliline de dayanmış sayılır. Bu nedenle, davacıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılmalı, istem bunun sonucuna göre hükme bağlanmalıdır....

                      UYAP Entegrasyonu