Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davalı vekili cevap dilekçesi ile; açılan davayı asıl alacak olan 14.980 TL üzerinden kabul ettiklerini ancak davalı tarafından açılan tazminat davasının, yargıtay incelemesi sonucunda 28.04.2011 tarihinde sonuçlanmış olması nedeni ile tahsil edilen paranın iade koşulunun bu tarihte başladığını bu nedenle faiz talebinin yerinde olmadığını belirterek faiz isteminin reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, davalı tarafından asıl alacak miktarı olan 14.980 TL nin davacı tarafa ödendiği anlaşılmakla asıl alacak yönünden dava konusuz kalmakla karar verilmesine yer olmadığına, faiz talebi yönünden zenginleşmenin gerçekleştiği tarih olarak belirlenen 24.12.2009 tarihinden asıl alacağın ödendiği 08.08.2011 tarihine kadar asıl alacak 14.980 TL' ye işleyecek yasal faizin davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.Davada; davalı tarafa ......

    Ameliyat parası ve iki adet ayrı tazminat ödemelerinin yapıldığını, ancak avukat ... tarafından hazırlanan alacak dosyalarında ve tahsilatlarda çeşitli usulsüzlükler ve hukuksuz işlemler yapıldığını, tazminat alacakları yönünden de zarara uğratıldığını ve avukat hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, Antalya ... Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen dava neticesinde mahkeme tarafından sigorta şirketinin ödemesi hükmedilen 3. Ameliyat parasının ödenmediğini, çünkü Avukat ...'...

      "İçtihat Metni"Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki taraf vekillerince istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü: - K A R A R - Dava, eser sözleşmesi nedeniyle asıl davada itirazın iptâli, birleşen davada alacak istemine ilişkin olup; mahkemenin kısmen kabule dair kararı, taraf vekillerince temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2-Asıl davada davacı yanlar arasındaki alacak borç durumunu belirten 09.01.2004-27.01.2003 tarihli tutanaklara dayanarak icra takibi başlatmış, mahkeme 09.01.2004 tarihli belgede gösterilen alacak ve temerrüt faizi üzerinden itirazın iptâline...

        Bu haliyle, rücuan alacak davasının dayanağı olan ve onanarak kesinleşen ilamda, mahkemece itibar edilen kusur raporunun, temyiz hakkı dahi bulunmayan ihbar olunanı, gerek tarafı bulunmadığı kesinleşen tazminat davasında, gerekse davalısı olduğu işbu davada(rücuan alacak davası) bağlamayacağı açıktır, aksi halin kabulü, hukuki savunma hakkının kısıtlanması anlamına gelecektir. Bu durumda yapılacak iş, rücuen alacak davasının davalısı olan işçi ...'ın, hükme esas alınan kusur raporuna ilişkin gerek işkazası nedeniyle tazminat davasında ihbar olunan sıfatı ile, gerekse işbu davada davalı sıfatı ile yaptığı itirazları dikkate alınarak; tamamı işçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanı maden mühendisi bilirkişilerden oluşturulacak 3 kişilik bilirkişi heyetinden kusur raporu alındıktan sonra, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonuca göre karar verilmesinden ibarettir....

          CEVAP Davalı vekili; davacının işe iade davasında verilen tespit kararı uyarınca alacak miktarının tespiti için ayrı bir dava açması ve alacak miktarı belli olduktan sonra alacak talebinde bulunması gerektiğini, doğrudan alacak davası açılamayacağını, işe iade davasında tespit edilmeyen alacakların talep edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacının, çalıştığı süre içerisinde hak etmiş olduğu tüm işçilik alacaklarının eksiksiz ödendiğini, banka kayıtları ve işyeri dosyası kapsamından bu ödemelerin yapıldığının anlaşılacağını, bu nedenle davacı işçinin sendikal tazminat ve boşta geçen süre ücreti dışında ikramiye, tazminat farkı, ... ve yemek ücreti, prim ve hediye çeki alacağı olduğu gibi farazi alacak taleplerinin yerinde olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin 25.....2019 tarihli ve 2018/268 Esas, 2019/408 Karar sayılı kararı ile davacının Sivas 1. ......

            Davalı vekili; davacının işe iade davasında verilen tespit kararı uyarınca alacak miktarının tespiti için ayrı bir dava açması ve alacak miktarı belli olduktan sonra alacak talebinde bulunması gerektiğini, doğrudan alacak davası açılamayacağını, işe iade davasında tespit edilmeyen alacakların talep edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacının, çalıştığı süre içerisinde hak etmiş olduğu tüm işçilik alacaklarının eksiksiz ödendiğini, banka kayıtları ve işyeri dosyası kapsamından bu ödemelerin yapıldığının anlaşılacağını, bu nedenle davacı işçinin sendikal tazminat ve boşta geçen süre ücreti dışında ikramiye, tazminat farkı, yol ve yemek ücreti, prim ve hediye çeki alacağı olduğu gibi farazi alacak taleplerinin yerinde olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. İlk Derece Mahkemesinin 25.....2019 tarihli ve 2018/268 Esas, 2019/408 Karar sayılı kararı ile davacının ... 1. ... Mahkemesinin 2017/290 Esas ve 2018/111 Karar sayılı işe iade kararının, ... Bölge Adliye Mahkemesi 9....

              107. maddesi gereğince belirsiz alacak davası olduğunu, davanın gerçek değeri belirli olduğunda eksik harç taraflarınca ikmal edileceğini, ---- sayılı ---- Belirsiz alacak davası başlıklı 107. maddesinde; "(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir." dendiğini, müvekkiline ait tazminat miktarı açıkça belirlenebilir nitelikte olmadığından alacaklarının tespiti bilirkişi incelemesi gerektirdiğinden uyuşmazlık konusu bütün alacak için zaman aşımını kesmek ve ileride tespit edilecek bütün alacağa temerrüt tarihinden itibaren faiz işletilmesini temin etmek amacıyla belirsiz alacak davası niteliğinde yukarıda anılan kanun maddesinden yararlanarak iş bu davayı açmış bulunduğunu beyan ve talep etmiştir....

                TMK’nun 1007. maddesine dayalı tazminat davalarında, davacı her ne kadar alacağın tamamının ne kadar olacağını dava açarken bilmiyor ve taşınmazın tam değeri toplanacak delillere ve keşif sonucu düzenlenecek raporlara göre belirli hale gelecekse de, davacının dava açarken alacak miktarını belirleyebilme imkanı ve bu belirlediği değere göre kısmi dava açma imkanı bulunduğundan, belirsiz alacak davası şeklinde tazminat isteminde bulunamayacağı gerekçesi ile hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş ise de; TMK'nun 1007. maddesi gereğince açılan tazminat davalarında, dava açıldığı tarihte tazminat miktarının davacı tarafça tam ve kesin olarak belirlenmesinin mümkün olmadığı, zarar miktarını belirleyebilmesinin davacıdan beklenmediği, zararın ancak tahkikat sonucunda belirlenebilir hale geldiği bir dava türü olduğundan, 6100 sayılı HMK hükümleri gereğince, davacının iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın, davanın başında belirtmiş olduğu alacak talebini...

                Vekili tarafından sunulan 14.12.2009 tarihli dilekçe ile boşanma, velayet, nafaka ve 150.000 TL manevi tazminat ile “malvarlığı paylaşımına ilişkin haklar başta olmak üzere fazlaya dair tüm haklar saklı kalmak üzere 153.881 TL maddi tazminat talebinde bulunulduğu, karşı dava dilekçesine konu maddi tazminat talebi ile ilgili olarak “müvekkilinin evlilik birliği içinde işinden ayrı kalmak durumunda kalması, sosyal sigortasından mahrum kalması, karşı tarafın taahhüt ettiği sigortaların yapılmaması, müvekkilinin gerek işyerinden ayrılırken aldığı tazminat gerek şahsi takılarını işyerine makine alınabilmesi için eşine vermiş olması ve bu işyerinde şu an itibariyle hiçbir sıfatının bulunmaması ve kariyer kaybı ve diğer mevcut ve beklenilen kayıplar nedeniyle şimdilik 153.881 TL maddi tazminat talep ettiği” şeklinde beyanda bulunduğu, yapılan yargılama sonucu Mahkemenin 16.05.2013 tarih ve 2013/462 Karar sayılı kararla tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin anneye verilmesine,...

                  Maddesinde "Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar." hükmüne, yine aynı kanunun 109/2 maddesinde ise, "dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir." hükmüne yer verilmiştir. 6100 sayılı HMK’nin belirsiz alacak davasını düzenleyen 107. maddesinde” (1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı...

                    UYAP Entegrasyonu