Davacının gerçek zararının, dolayısıyla tazminat miktarının belirlemesi yargılamayı gerektirip, olayda likit bir alacak bulunmamasına rağmen, davalılar aleyhine icra inkar tazminatına karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiş ise de, bu yanılgının giderilmesi yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte olmadığından, hüküm fıkrasının aşağıda belirtildiği şekilde ve HUMK.nun 438/7.maddesi uyarınca düzeltilmiş haliyle onanması gerekmiştir....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki ipoteğin fekki-alacak-tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın ipoteğin fekki ve alacak yönünden karar verilmesine yer olmadığına, tazminat yönünden reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü....
Maddesinin "Kanun sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır" hükmü de kanunun ruhunun uygulamada dikkate alınması gerektiğini belirtmektedir. Kanun metninin kaleme alınış şekli itibarı ile anlatım ve ifade yerleşiminin tam olmadığı görülse de “konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında” dava açılmadan önce denilmek sureti ile kriter olarak alacak ve tazminat talebi öngörülmüştür. Kanun alacak ve tazminat davası ibaresini bilinçli olarak tercih etmemiş bu tür taleplere ait dava türü ayırt etmeksizin arabuluculuğa başvurmayı dava şartı olarak düzenlemiştir. Gerekçeden ve metinden sadece alacak ve tazminat istemli davaların dava şartı arabuluculuk dava şartına bağlandığı sonuç çıkmamakta, alacak ve tazminat istemleri hakkındaki açılacak tüm davaların arabulucuk dava şartına bağlı olduğunun hüküm altına alındığı anlaşılmaktadır. Eda davası veya tespit davası ayrımı arabulucuğa ilişkin anılan düzenlemede yer almamaktadır. İİK.'...
Davaya konu kaza 07.06.2003 tarihinde gerçekleşmiş, davacı vekilince 06.03.2013 tarihinde dava açılmış ve aynı gün harcı yatırılmıştır. Davalı vekili, süresi içinde zaman aşımı definde bulunmuş, yerel mahkeme, davalının zamanaşımı defini değerlendirmeksizin davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Faiz, gününde ödenmesi gereken alacak veya tazminatın gecikmesinden doğan zararın bedelidir. Asıl alacak veya tazminatın eklentisi bir “ek zarar” niteliğinde olup, kural olarak, asıl alacak veya tazminat davası açılırken ya da icra kovuşturulması yapılırken faiz de istenir. Bu nedenle, faiz alacağı, asıl alacak veya tazminatın zamanaşımı sürelerine bağlıdır. Bu konuda 818 sayılı Borçlar Yasası’nın 131. maddesinde “Asıl alacak zamanaşımına uğrayınca, faiz ve benzeri ek alacaklar da zamanaşımına uğramış olur” denilmiştir. 6098 sayılı yeni Borçlar Yasası 152. maddesine göre de: “Asıl alacak zamanaşımına uğrayınca, ona bağlı faiz ve diğer alacaklar da zamanaşımına uğramış olur.”...
Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Elatmanın önlenmesi, tazminat, alacak Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı elatmanın önlenmesi, tazminat, alacak davasına dair kararın temyiz incelemesi duruşmalı olarak davacı tarafından süresi içinde istenilmekle gün tayin edilerek taraflara gönderilen davetiyelerin tebliğ edilmesi üzerine belli günde temyiz eden davacı vekili Av. .. ile davalı vekili Av..geldi. Hazır bulunanların sözlü beyanları dinlendikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Uyuşmazlık, rödevans sözleşmesine konu alana davalı kiralayanın yaptığı müdahalenin önlenmesi, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir....
Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile ilamda yargılama gideri ve vekalet ücreti alacaklarının müştereken ve müteselsilen tahsiline hükmedildiği tartışmasız olup, takip talebinde ilamda hüküm altına alınan ve yukarıda açıklanan alacak kalemlerinin takip borçlularından tahsili istenilmiş olup, icra emrinde davacı borçluların maddi tazminat yönünden sorumluluğunun sınırlandırıldığı ve takibe konu alacakların tüm takip borçlularından müştereken ve müteselsilen tahsilinin istenildiği açıkça belirtilmediğinden, icra emri bu haliyle dayanak ilama uygun düzenlenmemiştir. Davacıların ilamda hüküm altına alınan maddi tazminat yönünden diğer takip borçluları ile müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları açık olmakla birlikte, sorumlu olacakları tazminat miktarı 245.837,02 TL ile sınırlandırıldığından, bu alacak kalemi yönünden sorumlu oldukları miktarın açıkça belirtilmesi gerekir....
Madde gerekçesinde; karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu belirlenebilme hali açıklanmıştır. Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava hazırlığı döneminde gerçekten ulaşamamasının da mümkün olması, dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir. Bir davada bilirkişiye başvurulmasına rağmen davacı dava açarken alacak miktarını belirleyebiliyorsa belirsiz alacak ve tespit davası açamaz. Davacı vekili, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil olmazsa tazminat talebinde bulunmuş, mahkemece tapu iptal ve tescil talebi reddedilerek bedele hükmedilmiştir....
B)Davalı Cevabı : Davalı vekili; meydana gelen olayda müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, müteveffanın kendi kusurundan kazanın meydana geldiğini, davanın süresinde açılmadığını belirterek haksız ve yersiz açılan davanın reddini talep etmiştir C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı : Mahkemenin; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun haksız fiilere ilişkin" zamanaşımı" başlıklı 72.maddesi; " Tazminat istemi zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak,tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır." hükmü yer almaktadır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma- Nafaka-Alacak-Ziynet Alacağı Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-davacı kadın tarafından manevi tazminat ile ziynet ve alacak talepleri yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-davacı kadının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Davalı-davacı kadın erkeğin açtığı boşanma davasında süresinde sunduğu cevap dilekçesiyle manevi tazminat talebinde bulunmuş, ancak miktar belirtmemiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda manevi tazminat talebi hakkında ise bir hüküm kurulmamıştır....
Asliye Hukuk Mahkemesi TARİHİ : 02/06/2014 NUMARASI : 2012/84-2014/288 Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı tazminat davasına dair karar, davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Dava, rödevans sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK.'nun Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevini düzenleyen 4. maddesinin 1/a bendi gereğince kiralanan taşınmazların İcra ve İflas Kanunu'na göre ilamsız icra yolu ile tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dahil tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalar Sulh Hukuk Mahkemesinin görevine girmektedir. Mülga 1086 Sayılı HMUK.'...