Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davalı Hasan Lafçı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; önceki savunmalarını tekrarla, 'Ceren Yapı İnşaat Daire Satış Sözleşmesi''nin adı ve içeriğinden anlaşılacağı üzere bir taşınmaz satış vaadi olduğunu, iş bu sözleşmenin adi yazılı olarak düzenlenmiş olup bir bağlayıcılığı olmayan geçersiz bir sözleşme olduğunu, taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan bütün sözleşmelerin geçerliliği resmi şekilde yapılmasına bağlı olduğunu, resmi şekilde yapılmayan gayrimenkul satış sözleşmeleri geçersiz olup taraflar arasında hiçbir bağlayıcılıkları olmadığını, Taşınmaz satış vaadi sözleşmesi de ileride taşınmaz mülkiyetinin tapuda devrini yapmayı taahhüt eden bir ön sözleşme olduğunu, taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin de resmi senet şeklinde düzenlenmesi ve noter huzurunda iki tarafça imzalanması suretiyle geçerlilik kazanacağını, sözleşmenin şekil şartı kamu düzeni ile ilgili olup noter tarafından düzenleme şeklinde yapılması zorunlu olduğunu, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin noter...

Dava konusu adi yazılı gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin imza/ akit tarihinin bulunmadığı anlaşılmakta ise de ,sözleşmede yazılı teslim tarihi dahi davalının tapuda edinme tarihinden önce olduğu anlaşılmaktadır. Taraflar arasında imzalanan adi yazılı şekildeki gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinde davalı tarafından davacıya satışı vaat edilen taşınmaz davalının tapu sicilinde kendi adına kayıtlı bir taşınmaz olmadığı, davalının dava dışı arsa sahibi kişiyle usulüne uygun şekilde noterde düzenleme şeklinde yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile yapacağı inşaat nedeniyle kendine düşecek bağımsız bölümlerden biri olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı tarafından davacıya gayrimenkul satış vaadinde bulunulmamakta ancak davalının sahip olduğu devir ve tescil etme hakkı bir şahsi hak olarak davacıya devredilmektedir. Böyle bir devir sözleşmesi şekil şartına bağlı olmadığından taraflar arasındaki yazılı sözleşme geçerlidir....

    Dava gayrımenkul satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptal ve tescil isteğinden ibarettir. HMK'nun 355.maddesi gereğince istinaf incelemesi; belirtilen istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile ilgili konularla sınırlı olarak yapılmıştır. Kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir....

    Davalı T3 Cevap dilekçesinde özetle; davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu davanın reddi gerektiğini, dava hukuki yarar yokluğundan reddedilmeyecek ise davacı tarafça eksik nispi harcın ikmali gerektiğini, dava konusu taşınmaz üzerine müvekkili şirket lehine, diğer davalı Garanti Koza ile müvekkili şirket arasında imzalanmış finansal kiralama sözleşmelerinin teminatını teşkil etmek üzere ve tapu kaydına güvenilerek ipotek tesis edildiğini, resmi şekil şartına aykırı şekilde adi yazılı yapılan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin geçersiz olduğunu, resmi şekil şartına aykırı şekilde adi yazılı yapılan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin geçersiz olduğunu, davacının ipoteğe yönelik haksız taleplerini oluşturan olay ile müvekkili şirket arasında herhangi bir kredi ilişkisi ve illiyet bağı bulunmadığını, haksız ve hukuki mesnedi bulunmayan davanın ipotek haklarına yönelik aleyhe talepler yönünden reddini, davacının dava dilekçesi ve eklerine...

    kabul edileceğini, davanın müvekkile ihbarının kanuna aykırı olduğunu, davanın ihbarı müvekkilini hiçbir şekilde davanın tarafı yapmayacağını, iş bu yargılama neticesinde müvekkili aleyhine hüküm kurulamayacağını, arabuluculuk yoluna başvurulmadan açılan davanın özel dava şartı yokluğundan davanın usulden reddi gerektiğini, husumetin tüm takyidat lehtarlarına yaygınlaştırılması gerektiğini, adi yazılı şekilde yapılan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin geçersiz olduğunu, adi yazılı şekilde yapılan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin geçersiz olduğunu, davacı adi yazılı satış vaadi sözleşmesinden doğan taleplerini yalnızca davalı Garanti Kozaya karşı ileri sürebileceğini, 30.9.1988 tarihli, 1987/2 esas, 1988/2 karar sayılı Yargıtay içtihadı birleştirme genel kurulu(YİBGK) kararı gereğince de ipoteğin fekkinin talep edilemeyeceğini, satış sözleşmesinin imza tarihinde taşınmaz üzerinde ipotek bulunmadığını, ipoteğin tesisi esnasında taşınmazın davacıya satıldığı müvekkili tarafından...

    Dava, satış vaadi sözleşmesine dayanan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir. Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğması ile işlemeye başlar....

      Kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir. Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan davaların kabulüne karar verebilmek için sözleşmenin ifa olanağı bulunmalıdır....

        Davacının isteminin dayanağı “Gayrimenkul Satış Senedi” başlıklı 9.1.1990 tarihli adi yazılı sözleşmedir. Sözleşmenin konusu tapulu taşınmaz mülkiyetinin geçirilmesine ilişkin olduğundan Türk Medeni Kanununun 706, Borçlar Kanununun 213 ve Tapu Kanununun 26.maddeleri hükmünce sözleşmenin resmi şekilde düzenlenmiş bulunması gerekir. Mahkemece değinilen yasal olgu gözetilerek dava reddedildiğinden usul ve yasaya aykırılık yoktur. Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davacının bütün temyiz itirazının reddi ile usul ve yasaya uygun hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, 18.10.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi....

          ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO : 2022/52 Esas KARAR NO : 2022/257 DAVA : Tapu İptali Ve Tescil (Satış Vaadi Sözleşmesinden Kaynaklanan) DAVA TARİHİ : 29/05/2019 KARAR TARİHİ : 24/03/2022 GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 22/04/2022 Mahkememizde görülmekte olan Tapu İptali Ve Tescil davasının yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Bakırköy ..........

            nin 3.10.1966 tarihli adi yazılı, davalı M… …..'nın de 11.2.1966 tarihli adi yazılı satış senedi ile biçimine uygun düzenlenen 17.8.1988 tarihinde taşınmaz mal satış vaadi sözleşmelerine dayanmıştır. Mahkemece dayanılan sözleşmeler geçerli ve yeterli kabul edilerek istem hüküm altına alınmış kararı davalılar temyiz etmiştir. Taraflar tespit maliki Hüseyin'in mirasçılarıdır. Dayanılan satış senetlerinin içeriği taraflarca inkâr edilmemiştir. Gerçekten Türk Medeni Kanunun 677. maddesi uyarınca terekenin tamamının veya bir kısmının üzerinde mirasçılar arasında miras payının devri konusunda sözleşme yapılabilir. Yapılacak bu sözleşmenin geçerliliği yazılı şekle bağlıdır. Gerek 3.11.1976 tarihli ve gerekse 11.2.1966 tarihli sözleşmeler yazılı şekilde yapıldığından ve bu sözleşmelerle davalılar terekedeki bir kısım haklarını davacıya devrettiklerinden mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık yoktur....

              UYAP Entegrasyonu