Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

sözleşmesinin geçersiz olduğunu, davacı adi yazılı satış vaadi sözleşmesinden doğan taleplerini yalnızca davalı Garanti Kozaya karşı ileri sürebileceğini, 30.9.1988 tarihli, 1987/2 Esas, 1988/2 karar sayılı yargıtay içtihadı birleştirme genel kurulu(YİBGK) kararı gereğince de ipoteğin fekkinin talep edilemeyeceğini, ipoteğin tesisi esnasında taşınmazın davacıya satıldığı müvekkili tarafından bilinmediğini, adi yazılı satış sözleşmesinin imza tarihinde taşınmaz üzerinde ipotek bulunduğunu, davacının kötü niyetli olduğunu, davacının ihtiyati tedbir talebinin reddi gerektiğini, müvekkili banka lehine tesis edilen ipoteklerin fekkinin talep edildiği iş bu davada müvekkili bankaya üçüncü kişi olarak davanın ihbar edilmesi , HMK’ya aykırı olduğunu, ihbar olunan davada taraf sıfatı bulunmadığından huzurdaki davada müvekkili aleyhine herhangi bir işlem yapılamayacağını, hüküm kurulamayacağını, müvekkili Banka ile Garanti Koza firması arasında akdedilen Genel Kredi Sözleşmesi ve eki protokoller...

Dosya kapsamından, taraflar arasında adi yazılı şekilde devre mülk satış sözleşmesinin düzenlendiği anlaşılmaktadır. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda değişiklik yapan 4822 sayılı Kanunun 3/c maddesinde “konut ve tatil amaçlı taşınmaz malların” da Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamına alındığı anlaşılmakta olup, aynı Kanunun 23. maddesine göre de bu Kanunun uygulanması ile ilgili olarak çıkacak her türlü uyuşmazlıkların tüketici mahkemesinde görüleceği hüküm altına alınmıştır. Somut olayda dava, taraflar arasında düzenlenen devre mülk satış sözleşmesinin iptal edilerek sözleşme nedeniyle davalıya verilen bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Buna göre, davanın açıldığı 23.05.2014 tarihinde halen yürürlükte olan 4077 sayılı Kanun kapsamındaki uyuşmazlığın ... 1. Asliye Hukuk (Tüketici Mahkemesi sıfatıyla) Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir....

    adi yazılı taşınmaz satım sözleşmesinin hem şekil şartlarına aykırı olduğu hem de taşınmaz maliki olmayan kişi ile imzalandığı dolayısıyla taşınmaz maliki davalılar yönünden davacı ile aralarında bir sözleşme bulunmaması ve adi yazılı sözleşmenin taşınmaz satımı açısından resmi şekle aykırı olması ve tapu iptali ile tescil şartlarının oluşmaması nedeniyle tapu iptali ve tescil talebinin reddine karar verilmesi gerektiği anlaşıldığından ;Davacı tarafından T1 ve ticaret limited şirketi aleyhine açılan davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle husumet yokluğundan reddine, davalılar T7 mirasçıları aleyhine açılan davanın esastan reddine dair karar verilmiştir....

    Yasanın bu hükmünden yararlanabilmek için, bir yapının kendi malzemesi ile başkasına ait taşınmaz üzerine yapılması, yapıyı kendi malzemesi ile yapan kişinin de inşaatın başlangıcından bitimine kadar iyi niyetli olması gerekir. Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya gelince; Davadaki istemin dayanağı, adi yazılı düzenlenmiş, tarihsiz satış sözleşmedir. Sözleşmeden, 847 parselin yarısının ... tarafından davacıya 8.500 Alman Markı karşılığı satışının yapıldığı görülmektedir. Diğer taraftan, dinlenen tanık sözlerine göre 847 parselin çekişme konusu bölümünde satışın yapıldığı tarihte bir bina bulunduğu, davacının bu binayı iyileştirerek sonradan pansiyon olarak kullandığı anlaşılmaktadır. Satışın yapıldığı tarihte taşınmaza kayden malik olan davalıdır. Satış, davalının annesi ve satış tarihinde velisi olduğu dava dışı ... tarafından yapılmış, bu kişi sözleşmeyi davalıya velayeten değil, kendi adına imzalamıştır....

      ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO : 2021/559 Esas KARAR NO : 2021/982 DAVA : Menfi Tespit (Adi Yazılı Taşınmaz Satış Vaadi Sözleşmesinden Kaynaklanan) DAVA TARİHİ : 08/07/2021 KARAR TARİHİ : 09/11/2021 Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Adi Yazılı Taşınmaz Satış Vaadi Sözleşmesinden Kaynaklanan) dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda, DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı tarafından müvekkili şirket aleyhine İzmir .... İcra Müdürlüğü'nün .../... esas sayılı dosyası ile 1.626.047,26-TL takip çıkış miktarlı icra takibi başlatıldığını, icra takibindeki borcun sebebi olarak 20.09.2018 düzenleme tarihli, 31.12.2018 vade tarihli 1.350.000-TL bedelli bononun gösterildiğini, müvekkili şirketin davalı tarafa böyle bir borcunun bulunmadığını, müvekkili şirket ile davalı taraf arasında İzmir/... Belediyesi ... Mahallesi ... Ada ... Parsel ... Blok ...-...-... nolu daire ve ......

        ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO : 2019/632 Esas KARAR NO : 2021/234 DAVA : Tapu İptali Ve Tescil (Satış Vaadi Sözleşmesinden Kaynaklanan) DAVA TARİHİ : 20/08/2019 KARAR TARİHİ : 08/03/2021 KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 05/04/2021 Mahkememizde görülmekte olan Tapu İptali Ve Tescil (Satış Vaadi Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA; Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin ortaklarından ....... ve ....... ile davalı ... arasında davalının ...... Bölgesi'ndeki ..... pafta, ..... ada, ..... parselde inşa etmekte olduğu ....... Merkezi'ndeki .........

          Fıkrası şu şekildedir: "Terekenin tamamı veya bir kısmı üzerinde miras payının devri konusunda mirasçılar arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği yazılı şekle bağlıdır" Madde metninden de anlaşıldığı üzere mirasçılar arasında miras payının devrine ilişkin sözleşmelerin geçerli olması için adi yazılı şekilde yapılmış olması yeterli olacaktır. O halde eldeki davada davalının babası Kemal'in, tarafların kök murisi ve halen tapu maliki olan olan Hacı Bilal'den intikal eden miras hissesini davacının murisi olan babası Bahri'ye devrettiğinin yazılı olduğu belge miras payı üzerinde sözleşme niteliğinde olacak ve adi yazılı yapılmış olması sonucu değiştirmeyecektir.Bu belgenin tek taraflı olarak imzalanmış olması sonucu da değiştirmeyecektir. Nitekim Yargıtay 8. H.D.'nin 2019/4656 E. 2019/7605 K....

          Davalılardan T6 vekili ise davaya cevap dilekçesinde, davaya konu kat karşılığı inşaat sözleşmesinden sonra aynı zamanda inşaatın yapılacağı taşınmazın paydaşlarından olan davacı ile müvekkili Reşit'in aralarında adi ortaklık sözleşmesi düzenlediklerini ve bu sözleşme uyarınca davaya konu kat karşılığı inşaat sözleşmesinin yapım giderlerinin adi ortaklıkça karşılanması ve sözleşme uyarınca yükleniciye kalacak bağımsız bölümlerin adi ortaklığa ait olacağı konusunda adi ortaklık kurduklarını, davaya konu tapu iptali ve tescili talep edilen 1 numaralı bağımsız bölümün de taraflar arasında düzenlenen bu adi ortaklık sözleşmesine konu olan bağımsız bölümlerden olduğunu, davacı ile davalı müvekkili arasında adi ortaklık sözleşmesinden kaynaklı olarak açılıp derdest olan Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde ve Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen davalar bulunduğunu, bu dosyalarda verilen kararların istinaf edilmesi sonucu Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24....

          Vaad alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet geçirim borcu yüklenen satıcıdan, edimini yerine getirmediğinde dava tarihînde yürürlükte bulunan 743 sayılı Medeni Kanunun 642. maddesi uyarınca açılacak tapu iptali ve tescil davası ile edimin hükmen yerine getirilmesini isteyebilir. Gayrimenkul satış vaadine dayalı tapu iptali ve tescil davalarında görevli mahkeme, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 14.2,1996 gün ve 1995/14-963 E, 1996/69 K. sayılı kararında da vurgulanıp kabul edildiği üzere; taraftarın sözleşmede özgür iradeleri île saptadıktan satış değeri esas alınarak belirlenir. Yargılama giderlerinden olan harç ve vekalet ücreti takdirinde de bu bedel esas alınır. Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanunun 125. maddesi gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğmasından sonra işlemeye başlar....

            Dava; taraflar arasındaki tapulu taşınmaza ilişkin adi yazılı taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklı alacağın, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre, iadesi talebine ilişkindir. Dava şartları mahkemece, davanın her aşamasında re'sen dikkate alınır. Hak düşürücü süre, özel kanun olan 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nda düzenlenmiştir. Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi uyarınca, kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren 10 yıl geçtikten sonra artık, "kadastrodan önceki nedenlere" dayanılarak dava açılamaz. Gerçekten, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesi hükmünce tutanaklarda belirtilen haklara sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz. Ne var ki davacı, tapu iptal tescil isteği yanında talebinin kabul görmemesi halinde tazminat talep etmiştir....

              UYAP Entegrasyonu