Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bu durumda da adi ortaklığın haklı nedene dayalı olarak fesh edildiği ve davacının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerekir....

Bu durumda da adi ortaklığın haklı nedene dayalı olarak fesh edildiği ve davacının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerekir....

DAVACI TARAFINDAN İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemenin adi ortaklık oluştuğu kanaatinin hatalı olduğunu, davalının işletmeyi kendi adına aldığını ve kira sözleşmesini de kendi adına yaptığını, işletmeyi tamamen kendi adına kurduğunu, bu işletme ile davacı adına hiçbir tescilin bulunmadığını, bizzat davalının kendi eylemleri ile adi ortaklığın oluşmadığını, olmayan bir adi ortaklığın feshi için 6 aylık fesih bildiriminde bulunulmasının ya da olmayan bir adi ortaklığın tasfiyesinin mümkün olmadığını, restoran işletmesi adi ortaklık şeklinde taraflar arasında tescil edilip kurulmuş olsa idi ortaklığın tasfiyesinin düşünülebileceğini, ancak davacının işletmeyi kendi namı hesabına tescil ettirdiğini, sözleşmeye göre kurulması gereken adi ortaklığın kurulmadığını, bu durumda müvekkilinin alacağının ödemesi gerekeceğini, 120.000,00.TL'nin ne zaman ödeneceğinin yazılı olmadığını, paranın TBK'nin 90. maddesine göre ödenmesi gerektiğini...

ihtilafsız olup bu kapsamda adi ortaklığın sorumluluğu iyiniyetli 3. kişi konumunda olan müvekkilimize karşı devam ettiğini, Davacı taraf, adi ortaklığın sona erdiğini ve bu sebeple adi ortaklık yönünden birlikte hareket etme zorunluluğunun olmadığı iddia ettiğini, ancak öncelikle tekrar belirtmek isteriz ki hukuken adi ortaklık devam ettiğini, adi ortaklığın tasfiyesine ilişkin bir belge davacı tarafça sunulmadığını, her ne kadar davacı taraf ortaklığın sona ermesine ilişkin ---------------------------- dava açıldığını ve davanın devam ettiğini ileri sürse de adi ortaklığın devam ettiği açıkça anlaşıldığını, yine kadı ki TBK 645 maddesi uyarınca sona ----------------adi ortaklığın sorumlulukları da 3....

    Mahkemece toplanan delillere göre, B.K'nun 637. maddesi uyarınca ortak girişim sözleşmesinde pilot ortağın ... olarak belirtildiği, ortaklık sözleşmesinde pilot ortağa ortaklıkla ilgili borçlanma yetkisinin verilmediği gibi bu hususta da herhangi bir kararın bulunmadığı, keza malların siparişinin de ... tarafından verildiği, dolayısıyla davalının eldeki davadan kaynaklanan borçtan dolayı herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle davalıya pasif husumet ehliyeti düşmediğinden davanın usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, davalı şirket ile dava dışı ... arasında kurulan adi ortaklığa mal sattığını ancak bedelini alamadığını iddia etmektedir. Dava dışı ...'ın iddiaya konu adi ortaklığın pilot ortağı olduğu tarafların kabulündedir. Adi ortaklığın tüzel kişiliği bulunmamaktadır....

      Bu durumda en yeni emsal Yargıtay kararı gereği, davacı ile adi ortaklığın yöneticilerinden davalılardan S.C.S. T11 Ticaret Limited Şirketi arasında imzalanmış olan sözleşmeden dolayı adi ortaklığın ortakları olan diğer davalı şirketlerinde sorumlu olduğunun kabulü gerektiğinden,mahkemece sadece davalı T12 ...ltd şti hakkında davanın kabulüne karar verilmesi yerinde görülmemiştir....

      Adi ortaklığın idareci ortağının davacı ve temsil yetkisinin davacıda olduğu hususu da, taraflar arasında ihtilafsızdır. Davacının davalıya rücu 2009/224-5983 edilmesini istediği verginin bir kısmının gecikme cezası olduğu, 6.11.2007 tarihli ek raporda açıkca belirtilmiştir. Adi ortaklığın idareci ortağı olan davacının vergi idaresine yanlış beyanname verdiği, daha sonra yapılan inceleme üzerine bu beyannamenin düzeltildiği ve sonucunda da hem ek vergi hem de gecikme faizinin vergi dairesince davacıdan istendiği, bilirkişi raporundan anlaşılmıştır. Şu halde ek vergi ve damga vergisi dışındaki gecikme faizi, tamamen davacının kusurlu işlemine dayalıdır. Davacı kendi kusuru ile tahakkuk eden gecikme faizinden kendisi sorumludur. Mahkemece bu kalem isteğin reddi gerekirken, kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir....

        Taraflar arasındaki uyuşmazlık davalılar arasında kurulan adi ortaklığa ilişkin yetkili kılınan davacının temsil yetkisinden azledilmesi işleminin geçersizliği ile davacının adi ortaklığın yönetim ve temsil yetkisine sahip olduğunun tespiti işleminden kaynaklandığından dosyanın temyiz incelemesini yapmak görevi Yargıtay Yüksek 3. Hukuk Dairesi'ne aittir. 23.07.2016 tarih ve 6723 sayılı Kanun'un 21. maddesi ile eklenen 2. fıkra uyarınca, dairelerce görevsizlik kararı verildiğinde, ikinci dairece başka bir daireye gönderme kararı verilmeden dosyanın temyiz incelemesini yapmakla görevli Dairenin belirlenmesi için Yargıtay Hukuk İş Bölümü İnceleme Kurulu'na gönderilmesi gerekmiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz incelemesi ile görevli Dairenin belirlenmesi için dosyanın Yargıtay Hukuk İş Bölümü İnceleme Kurulu'na GÖNDERİLMESİNE, 31/10/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

          A.Ş.’nin idareci ortak olarak kambiyo taahhüdünde bulunma yetkisinin olduğunu, davanın kötü niyetle açıldığını, her bir adi ortağın yönetici ortak olarak atandığını ve münferiden temsile yetkili kılındığını, bu haliyle müvekkilinin iyi niyetli hareketle adi ortaklıkta kullanılmak üzere borç verdiğini ve karşılığında da ödeme aracı olarak adi ortaklığın sorumlu olduğu vadeli kambiyo senetleri aldığını, davacı şirketin imzası olmadığı gerekçesiyle borçlu olamayacağı iddiasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte yönetim ve temsile ilişkin diğer maddeler yönünden davacı şirketin dava dışı ......

            Taleplerden birisi her iki şirkette yönetim kurulu başkanı olan davalının temsil ve ilzam yetkisinin mahkemece kaldırılması ve onun yetkisinin davacıya verilmesine ilişkindir. Bilindiği üzere, ----yöneticinin haklı nedenlerle azlinin ortaklarca talep edilmesi mümkün olup, mahkemece de yöneticinin azline karar verilebilir.--- yönetim kurulu üyelerinin azil ve yetkilerinin sınırlandırılması münhasıran genel kurula aittir. Bu husus Yargıtay--- tarihli olan kararıyla açıkça vurgulanmış olup; ----- üyelerinin azil ve yetkilerinin sınırlandırılması için açılan davalarda davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesinin yanlış olduğu vurgulanmıştır. TTK 364. maddede anonim şirketlerin yöneticilerin nasıl görevden alınabileceği, nasıl yetkilerinin sınırlandırılabileceği düzenlenmiş olup, bu hak münhasıran genel kurulda olduğu için, davacının bu talebinin reddine karar verilmiştir....

              UYAP Entegrasyonu