Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile ilgili olarak görevli mahkeme yönünden emsal karar aşağıdadır: "....Dava konusu uyuşmazlık, taraflar arasındaki adi ortaklık sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili istemlerine ilişkindir. Adi ortaklık TBK'nın 620 ve devam eden maddelerinde düzenlenmiştir. Somut olayda davacı tacir olmayıp, taraflar arasında iş akdi de bulunmamaktadır. Görev kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında istek olmaksızın re'sen gözetileceğinden malvarlığı haklarına ilişkin olan davanın genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir....6100 sayılı HMK'nın 21 ve 22. maddeleri gereğince; (M) Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE...." (Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2016/8517-2016/8935 sayılı, 13/10/2016 günlü kararı) Yukarıda alıntı yapılan emsal Yargıtay kararında da ifade edildiği gibi kural olarak adi ortaklığın fesih ve tasfiyesinde görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir....

    Davacı, davalı tarafından satılan iki adet bağımsız bölüm nedeniyle kendisine düşen kar payının ödetilmesini istemiş olup, ortaklık konusu inşaatın 1997 yılında tamamlanarak bitirildiği, dolayısıyla B.K.nun 535/1 maddesinde öngörülen amaca ulaşıldığı da gözetildiğinde, davacının talebinin ortaklığın fesih ve tasfiyesini de kapsadığının kabulü gerekir. O halde mahkemece ortaklığın fesih ve tasfiyesine karar verilmesi, tasfiyenin de bizzat yaptırılması gereklidir. Ortaklığın feshi ile ortaklığın tasfiyesi ayrı ayrı hukuki işlemlerdir. BK.nun 538. maddesinde belirtildiği gibi tasfiye bütün hesapların görülüp ortaklığın aktif ve pasif bütün mal varlığının belirlenip ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan dolayı olan ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sona erdirilmesi, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Ortaklık sözleşmesinde hüküm bulunduğu takdirde tasfiyenin bu sözleşmedeki hükümlere göre yapılması asıldır....

      Mahkemece, adi ortaklık sözleşmesinin feshe yetkisi olmayan vekil tarafından imzalandığı ve bu nedenle davacıyı bağlamadığı gerekçe gösterilerek, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı ile davalı arasında adi ortaklık sözleşmesi olduğu ihtilafsızdır. Davacının talebi adi ortaklığın feshi ve tasfiyesine yönelik bir taleptir. Hal böyle olunca, adi ortaklık sözleşmesi gereği taraflar arasındaki ilişkinin B.K nun 520 vd maddeleri gereğince tasfiyesi gerekir. BK'nun 538. maddesinde belirtildiği gibi tasfiye, bütün hesapların görülüp ortaklığın aktif ve pasif bütün mal varlığının belirlenip ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan dolayı olan ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sona erdirilmesi malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Ortaklık sözleşmesinde hüküm bulunduğu takdirde tasfiyenin bu sözleşmedeki hükümlere göre yapılması asıldır....

        Davacının dava dilekçesinde, hisse devir bedeli olan 65.000 YTL'nin tahsilini istemesi, adi ortaklığın tasfiyesini talep şeklinde değerlendirilmelidir. Üçüncü ortak olan .'ın da davada taraf olması sağlandıktan sonra, davanın adi ortaklığın tasfiyesi davası olarak kabulü ile sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın reddi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz edilen kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 21.12.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi....

          Dosyadaki bilgi ve belgelerden; akraba olan taraflar arasında Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen bir adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu, 29.11.2010 tarihinde taraflarca imzalan sözleşme ile ....davacının %16.67, davalının % 50 ve dava dışı İrfan Şeker’in %33,33 oranında pay sahibi bulunduğunun kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Davacı iş bu davada, 29.11.2010 tarihli sözleşme uyarınca payına düşen dairelerin davalı tarafından satılmış olması nedeniyle elde edilen bedelin ödetilmesini talep ettiğine göre, bu talebinin ortaklığın fesih ve tasfiyesini de kapsadığının kabulü gerekir. Türk Borçlar Kanununun 642 vd. maddelerinde düzenlenen tasfiye; ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır....

            Her ne kadar davalı vekili tarafından ıslaha karşı zamanaşımı definde bulunulmuşsa da taraflarca adi ortaklığın tasfiyesine ilişkin anlaşma sağlanmadıkça veya mahkeme kararı ile adi şirketin tasfiyesine karar verilmedikçe adi ortaklığın devam ettiği bu nedenle fesih ve tasfiye edilmeyen ortaklığa ilişkin alacak zamanaşımının başlamayacağı değerlendirilmekle ıslah kapsamında davacıların davalı T7'a karşı açtıkları davalarının kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....

            Davalı, adi ortaklığa sermayesiz katıldıklarını, davacıya işletmeden doğan ödemelerin yapıldığını, davacının fiilen ortaklığı sona erdirdiğini, davacının ... . gittiğini, eşinin adına olan işyerinde çalıştığını belirterek davanın reddini istemiştir . Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava konusu uyuşmazlık, taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinin fesih ve tasfiyesi ile adi ortaklıktan kaynaklı alacak istemine ilişkindir. Adi ortaklık sözleşmesi, iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. (TBK. 620/1 md.) Adi ortaklık ilişkisi, TBK'nun 639.maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir....

              Davacı ile davalı arasında sözlü anlaşma ile adi ortaklığın kurulduğu, sonrasında ise tarafların 01.03.2013 tarihli protokol ile ortaklığın tasfiye koşullarını kararlaştırdıkları tartışmasızdır. O halde mahkemece; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınmalı ve 642. vd. maddelerindeki tasfiye hükümlerinin somut olaya uygulanması gerekmektedir. Zira, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 1. maddesine göre; Türk Borçlar Kanunu'nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir....

                üzerinde gösterildiği ve resmi kayıtlara böyle yansıtıldığı, Mahkemenin keşif talebinin mesnetsiz olarak reddettiği, adi ortaklığın gelir kalemini ise daire satışlarının oluşturduğu, daire satışlarından gelen ödemelerin adi ortaklığın banka hesabına gönderilmiş olması gerekmektiği....

                  DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava; adi ortaklığın tasfiyesine yönelik fesih ve alacak istemine ilişkindir. İstinaf incelemesi HMK 355. Madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır. Davacılar vekili yukarıda özetlenen tedbir istemli, kısmi alacak davasında taraflar arasında inşaat yapmak amacıyla adi ortaklık kurulduğu iddiasıyla asliye ticaret mahkemesine dava ikame ettiği, davanın Konya 4. Asliye Ticaret Mahkemesine tevzi edilerek mahkemece dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde tensiben davanın, alacak ve adi ortaklığın tasfiyesi olduğu, davada mahkemelerinin görevli olmadığı, görevli mahkemenin Konya Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu belirttiği, kararın istinaf edilmemesi üzerine kesinleştiği ve dosyanın Konya 2....

                  UYAP Entegrasyonu