tarafça menfi tespit davası açılmıştır....
Davalılar T6 ve T5 adi ortaklığın tarafı olmayıp,sözleşmenin feshi davasında bu davalılara husumet düşmediği gibi ,adi ortaklığın feshi ve tesfiyesi konulu davada da bu davalılar husumet düşmemektedir.Bu sebeple ,bu davalılar hakkındaki davanın pasif husumet sebebiyle reddine karar verilmesinde de usul ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Bu sebeplerle davacı tarafın istinaf başvurusunun HMK 353/1- b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir....
Şti. cevap dilekçesinde; görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, aktif husumet yokluğu nedeniyle davacının adi ortaklığın tasfiyesi talebi ile mahkemeye başvurmasının mümkün olmadığını, davacının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını, davanın esasına girilebilmesi için Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku hakkındaki Kanunun Teminat Gösterilmesi başlıklı 48. maddesinde belirtilen teminatın mahkeme tarafından tespit edilecek teminatın depo edilmesi için davacıya süre verilmesi gerektiğini, her ne kadar davacı şirket tarafından adi ortaklığın mahkeme kararı ile tasfiyesi talep edilmiş ise de, tasfiyenin adi ortaklık sözleşmesinde belirtilen usul ve esaslara göre gerçekleştirilmesi gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı . İnş. San....
Davalı tarafından keşide edilmiş 16.07.2018 tarihli ihtarnamenin banka şubesinde de bulunduğu bilirkişi tarafından tespit edilmiş olup; anlaşılıyor ki, davalı, adi ortaklığın feshine ilişkin karşılıklı ihtarlardan ve hatta keşidecisi olduğu 16.07.2018 tarihli ihtarnameyi banka şubesine ibraz ettikten sonra 16.08.2018 tarihinde banka şubesine müracaatla adi ortaklık hesabından kendisine ödeme yapılmasını istemiş ve yapılan ödemeyi kabul etmiştir. Oysa, yukarıda ayrıntısı belirtildiği üzere davalının münferiden işlem yapma yetkisi yoktur. Davacı bankanın akidi, adi ortaklığın ortakları değil bizzat kendisidir ve bankanın bankacılık sözleşmesinden kaynaklı sorumluluğu adi ortaklığa karşıdır. Bankanın adi ortaklığın feshi konulu 16.07.2018 tarihli ihtarnameyi nazara alarak, adi ortaklığın dağıldığı düşüncesiyle mevduatı, ortaklık payına göre ortaklara ödemesi dahi mümkün değildir....
DELİLLERİN İNCELENMESİ VE GEREKÇE; Dava, adi ortaklığın feshi ile tasfiyesi ve adi ortaklık sözleşmelerine dayalı alacak davasıdır. Bilindiği üzere Asliye Mahkemeleri, Asliye Hukuk ve Asliye Ticaret Mahkemeleri olarak ikiye ayrılır. Asliye Ticaret Mahkemeleri, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevine giren ticari davaların çözümlendiği mahkemelerdir. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin görevine giren işler dışında kalan tüm uyuşmazlıklar Asliye Hukuk Mahkemesi'nce çözümlenir....
"İçtihat Metni"Davacı ... ile davalı ... aralarındaki Adi ortaklığın tasfiyesi ve alacak davasına dair ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 03/09/2015 günlü ve 2014/626 E. - 2015/636 K. sayılı hükmün Bozulması hakkında dairece verilen 20.11.2017 günlü ve 2016/9109 E. - 2017/16169 K. sayılı ilama karşı davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir....
Hemen belirtmek gerekirki adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi ayrı ayrı hukuki işlemlerdir. Adi ortaklığı oluşturan ortaklardan olan ve taraflarında babası bulunan ... ...'in 25.1.2000 tarihinde vefat etmesi nedeniyle adi ortaklık fiilen son bulmuş ise de, ortaklığın henüz tasfiye edilmediği sabit olup, tasfiye edilmeyen ortaklık içinde henüz zamanaşımı başlamamıştır. Bu nedenle olayda zamanaşımı süresinin dolduğundan söz edilemez. Mahkemece değinilen bu yön gözetilerek işin esasına girilip hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; temyiz olunan kararın davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan 18.40 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, 12.6.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme tefrik ve yetkisizlik kararı hatalı olduğunu zira dava talepleri arasında her ne kadar taşınmazların 1/2 hissesi talep edilmiş ve bu bir kısım taşınmazlarda Akyazı ilçesinde bulunmuş olsa da aslında davanın asıl konusu adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi olup adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi asıl mesele olduğundan bu tip dosyalarda talep edilen kâr payı yani taşınmaz talepleri ana talep gibi değerlendirilip ayrı ayrı dosyalara bölünemeyeceğini, huzurdaki dosyalar aynen ortaklığın giderilmesi gibi ele alınması gerektiği zira ortaklığın giderilmesi dosyalarında da Türkiye'nin her ilinde taşınmazda olsa bir ilinde bu davanın açılması yeterli olduğunu beyan ederek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, Sakarya 4....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE : Dava, adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi talebi ile açılmıştır....
Davacı adi ortaklığın tasfiyesi talebinde bulunduğuna göre ortaklık mal varlığının korunması ve davacının haklarının korunması açısından ihtiyati tedbir kararının verilmesi mümkündür. Ancak davacının tedbir talebinin kabulü "yaklaşık ispat koşulu"nun yerine getirilmesine bağlıdır.Buna ilişkin dava konusu adi ortaklığın varlığının tespitinin somut olayda yargılamayı gerektirdiği, bu aşamada ihtiyati tedbir ve buna ilişkin tüm talepler yönünden yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiğinin kabul edilemeyeceği açıktır. Bu itibarla, ilk derece mahkemesince verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir....