Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Somut olayda, arsa sahibi olan davacı, yüklenici olan davalı ile yaptığı kat karşılığı inşaat sözleşmesi karşılığına toplam beş adet dairenin kendisine teslimi konusunda anlaşmış, ancak davalının edimlerini yerine getirmeden senetleri icra takibine koyması üzerine davalıya borçlu olmadığının tespiti için dava açmıştır. Bu durumda, davacının 4077 s. Kanun kapsamında " tüketici " olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Uyuşmazlık genel hükümler çerçevesinde çözümlenmelidir. 4077 s. Kanun kapsamında bulunmayan uyuşmazlığın Bakırköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesince görülerek sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK.nun 21. ve 22. (1086 sayılı HUMK.nun 25 ve 26.) maddeleri gereğince Bakırköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 23.11.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi....

    Davalı borçlu ... hakkında 6183 sayılı Yasanın bu kanunun 4369 sayılı Kanunun 21.maddesiyle değişen 35.maddesi, yine 4108 sayılı Kanunun 11.maddesi ile 6183 sayılı kanuna eklenen mükerrer 35.madde hükmü ile 213 sayılı V.U.K.'nun 3505 sayılı kanunun 2.maddesi ile değişik 10/2 maddesi gereği çıkarılan ödeme emirlerinin 12.8.2010 tarihinde ilanen tebliğ edildiği ve itiraz edilmediğinden kesinleştiği anlaşılmaktadır. Varlığı zorunlu bulunan icra takibinin, dava tarihinden önce yapılmış olması bir zorunluluk olmadığından icra takibinin dava tarihinden sonra yapılmasının bir önemi yoktur. Önemli olan yargılama aşamasın- da borçlu hakkında icra takibinin varlığıdır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 28.3.2012 gün ve 2012/17-25, 11/241 sayılı kararı ve 15.H.D 18.11.2003 tarih 5510 Esas, 5515 Karar sayılı karalarında aynı doğrultudadır)....

      Hukuk Dairesi'nin 18/09/2020 tarih, 2020/1144 E - 2020/1131 K sayılı ilamı ile "24.02.2020 tarihli ara kararın dava dosyasının esası incelenmeksizin HMK’nın 355 ve 353/1- a-4 ve 6. maddeleri gereğince re'sen kaldırılmasına" karar verildiği anlaşılmıştır. Dava, davalı kurumun 5510 sayılı yasanın 88 ve 89. Maddesi gereğince başlatmış olduğu takipte borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davacı dava dışı Köy-Lüm Entegre Tavukçuluk Gıda San. Dağ. Tic. A. Ş.'nin yönetim kurulu üyesi olmadığından SGK prim borçlarından sorumlu olmadığını ileri sürerek borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir. Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanunun 88 ve 89....

      Dava, 6183 sayılı Yasa’nın 79/4 maddesine dayalı olarak açılan menfi tesbit davasına ilişkindir. 1-Dosyadaki yazılara toplanan delillere hükmün dayandığı gerektirici sebeplere ve bozma gereğine karar verilmiş olmasına göre davalı vekilinin aşağıda yazılı bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2-1136 Sayılı Avukatlık Kanunun 168. maddesinde değişiklik yapan 5904 Sayılı yasanın 35.maddesi “6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarı maktu olarak belirlenir” hükmünü içermekte olup, davacı lehine hükmedilen vekalet ücretinin de maktu hesaplanması gerekirken nispi hesaplanması hatalıdır. 3-Dava dayanağı 6183 sayılı Yasa’nın 79/4 maddesinin son cümlesinde “Davasında haksız çıkan üçüncü şahıs aleyhine, haksız çıktığı tutarın %10'u tutarında ayrıca inkâr tazminatına hükmedilir." şeklinde düzenlenmiştir....

        Kaldı ki, davalı idare harçtan muaf olduğu gibi, bu gibi davalarda hükmedilmesi gereken vekalet ücreti de 1136 Sayılı Avukatlık Kanununun 168.maddesinde değişiklik yapan 5904 Sayılı yasanın 35.maddesi gereğince “6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarı maktu olarak belirlenir” hükmü gereğince maktu vekalet ücretidir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı İdare vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ........2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....

          Bu durumda İimited şirketlerde şirket ortakları için 6183 sayılı yasanın 35. Maddesi şartları kapsamında sorumluluk aranırken limited şirketlerde SGK prim ve diğer alacakları açısından üst düzey yönetici olarak kabul edilen şirket müdürleri için 6183 saylı yasanın mükerrer 35. Maddesi değil, 5510 sayılı yasanın 88/20 maddesi söz konusu olacaktır. 5510 sayılı Yasanın 88.maddesi ise; üst düzey vöneticilerin sorumluluğunu şahsi mal varlığıyla işverenle birlikte müşterek ve müteselsil sorumluluk olarak kabul etmiş olup, alacaklı kurum dilerse işveren şirkete, dilerse üst düzey yöneticilere, dilerse hepsine birden eş zamanlı olarak takip| yapabilecektir....

          Somut olayda; dava dışı ...Holding A.Ş yetkilisi ... hakkında (2000/5-2001/12) dönemine ilişkin prim borcu nedeniyle 2007/350 takip no’lu dosyadan icra takibine girişilip, ilgili ödeme emiri tebliğ edilmeksizin, davacının aracının üzerine haciz konulmuştur. 6183 sayılı Yasanın 55. maddesi kapsamında davacı adına düzenlenmiş ve anılan yasanın 58. maddesi uyarınca tebliğ edilmiş bir ödeme emrinin ya da başlatılmış bir icra takibinin bulunmaması, yapılan bu tebliğatın ödeme emri niteliğinde olmayıp borç bildirim yazısından ibaret bulunması ve ödeme emri tebliğ edilmeden haciz uygulanmasının mümkün bulunmaması karşısında, davanın menfi tespit davası olarak kabul edilip esastan karara bağlanması gerekirken, yazılı biçimde davanın reddine karar verilmesi hata olup bozma nedenidir. O hâlde; davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli, hüküm bozulmalıdır....

            Anılan Yasanın 179/b,I maddesi uyarınca, erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Yasaya göre yapılan takipler de dâhil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler de durur. Bu sonuç yasadan doğduğundan, mahkemenin kararında ayrıca belirtmesine gerek olmadan ve ilan edilmese dahi gerçekleşir.Yargıtay 21.Hukuk Dairesi 2019/1582 E-2019/7784 K.sayılı kararı da bu yöndedir. Bu bağlamda; İcra ve İflas Yasasının 179. maddesi uyarınca iflasının ertelenmesine karar verilen ve malvarlığının korunması için gerekli tedbirler alınan şirketten, anılan Yasanın 179/b maddesindeki "Erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dâhil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz..." düzenlemesi uyarınca primler tahsil edilemeyecektir. Söz konusu tahsil imkânsızlığı, doğrudan Kanundan doğduğundan, yönetim kurulu üyeleri yönünden, 5510 sayılı Yasanın 88. mad.de yer alan "haklı sebep" kapsamında kabul edilebilecektir....

            "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :.............Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki menfi tesfit davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü: -K A R A R- Davacı vekili, davalı vergi idaresinin davalı borçlu ....... aleyhine vergi borcu nedeni ile 6183 sayılı Yasa uyarınca yaptığı takip sırasında, davacı bankaya haciz ihbarnamesi gönderdiğini, ancak süresinde itiraz edilmediğini, ancak borçlunun davacı banka nezdinde herhangi bir hak ve alacağı olmadığından borçlu olmadığının tesbitini istemiştir. Davalı vergi idaresi vekili, davacının haciz ihbarnamesine 7 gün içerisinde itiraz etmediğinden borcun zimmetinde sayıldığını takip hukuku anlamında alacağın kesinleştiğinden menfi tesbit davasının açılmayacağını ve haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur....

              sorumlu olduğunu, 6183 sayılı kanun kapsamında yapılan takip sırasında, söz konusu vergi borçlarını ödeme gücü bulunmadığı belirlenen davalının, kendisine ait bir parça taşınmazı amme alacağının tahsilini engellemek amacıyla gerçek değerinin çok altında bir bedel karşılığında, muvazaalı olarak kayınvalidesi olan diğer davalıya devrettiğinin tespit edildiğini beyanla; davalılar arasında İstanbul İli, Pendik İlçesi, Esenyalı Mahallesi, 5018 Ada 8 nolu Parsele ilişkin olarak, 09/09/2013 tarihinde yapılan taşınmaz devrine yönelik tasarrufun 6183 sayılı yasanın 24 ve devamı madde hükümleri uyarınca iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

              UYAP Entegrasyonu