DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE : Tüm dosya kapsamı uyarınca; ödeme emrinin usulsüz tebliği şikayeti ve haczedilmezlik şikayeti niteliğindedir. HMK'nun 297/2 maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi usulen zorunludur. Davacı borçlu tarafça, sair şikayet ve taleplerin yanında, ödeme emrinin usulüne uygun şekilde tebliğ edilmediği de ileri sürülmesine rağmen, mahkemece bu hususta olumlu ya da olumsuz herhangi bir değerlendirmede bulunulmamış ve hüküm kurulmamıştır. Yukarıda belirtilen usuli eksiklik kamu düzenine ilişkin esaslı hata niteliğinde olup, HMK 'nun 355....
Borçlu tarafından ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiği gerekçesiyle icra mahkemesine şikayet yoluna başvurulmuş, ... İcra Hukuk Mahkemesi'nin 15.04.2014 tarih, 2013/1548 E. - 2014/426 K. sayılı kararıyla istem kabul edilerek tebliğ tarihi 06.12.2013 olarak düzeltilmiştir. Ödeme emrinin usulsüz tebliğine dair şikayetin kabulü üzerine konulan hacizler fekkedilmiş, meskeniyet iddiasına konu taşınmaz üzerine 24.04.2014 tarihinde yeniden haciz konulmuş, borçluya bu hacze ilişkin 103 davetiyesi 09.09.2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. İİK'nun 82. maddesinin 1.fıkrasının 12.bendinde yer alan haczedilmezlik şikayeti, İİK'nun 16/1.maddesi uyarınca yedi günlük süreye tabidir. Bu süre öğrenme tarihinden başlar. Öte yandan İcra ve İflas Kanununda taşınmaz haczinin yenilenmesine dair bir müessese mevcut olmayıp, aynı takip dosyasından da olsa, konulan her haciz yeni bir işlem olup borçlunun her haciz için şikayet hakkı bulunmaktadır....
Mahkemece, taşınmazların haczedildiğine dair 103 davetiyesinin borçluya 16/07/2014 tarihinde tebliğ edilmiş olmasına rağmen şikayetin İİK'nın 16. maddesi gereğince yasal 7 günlük şikayet süresi geçtikten sonra 18/12/2014 tarihinde yapıldığı gerekçesiyle şikayetin süre yönünden reddine karar verilmiş, hüküm borçlu tarafından temyiz edilmiştir. İİK'nun 82/1-12. maddesi gereğince, haczedilmezlik şikayeti, aynı Kanun'un 16/1. maddesine göre 7 günlük süreye tabidir. Şikayet süresi haczin öğrenildiği tarihten itibaren başlar. Somut olayda; 103 davetiyesinin borçlu asile " muhatabın işte olduğunu beyan eden, muhatapla birlikte sakin ehil ve reşit kardeşi...'e tebliğ edilmiştir" şerhi ile 16.07.2014 tarihinde, kıymet takdir raporunun ise 03.12.2014 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır....
Öte yandan, önceki haciz üzerine meskeniyet şikayetinde bulunulmamış olması, yapılan yeni haciz nedeniyle haczedilmezlik şikayetinde bulunulmasına ve bu şikayetin incelenmesine engel değildir. Zira, borçlunun şikayet hakkı her haciz nedeniyle yeniden doğar. Somut olayda, şikayete konu edilen taşınmaz üzerine 31.01.2013 tarihinde ilk haczin konulduğu, borçluya 05.03.2013 tarihinde 103 davetiyesinin tebliğ edildiği, akabinde aynı taşınmaza 14.02.2014 tarihinde tekrar haciz uygulandığı ve bu işleme ilişkin 103 davetiyesinin tebliğ yapılmadığı, 15.02.2016 tarihinde kıymet takdiri yapıldığı ve borçlunun 19.02.2016 tarihinde meskeniyet şikayetinde bulunduğu görülmektedir. Bu durumda, taşınmaz üzerine konulan 14.02.2014 tarihli haciz, yeni bir haciz olup, her haciz yeni bir şikayet hakkı vereceğinden, borçlunun icra mahkemesine yaptığı başvurunun, İİK.'nun 16/1. maddesinde öngörülen yasal yedi günlük süre içinde olduğu açıktır....
No:13/B Kocasinan/Kayseri adresinde yapılan haciz sırasında şikayetçi borçlu T1 ile diğer borçlu lehine haczedilmezlik şikayetinde bulunulan Şule Selvi'nin haciz mahallinde hazır bulunduğu ve tutanağı imzaladıkları, haczedilen şikayet konusu malların Şule Selvi'ye yediemin olarak teslim edildiği, ancak kendisinin herhangi bir istihkak iddiası ve haczedilmezlik şikayetinde bulunmadığı görüldüğünden mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, İİK'nun 82 ve İİK'nun 16/1 maddesi gereğince haczedilmezlik şikayetinin 7 günlük süreye tabi olduğu da görülmekle birlikte husumetin öncelikli olarak nazara alınarak şikayetçinin aktif husumet yokluğu nedeniyle şikayetinin reddine karar verilmesinde dosya kapsamı ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vaka ve hukuki değerlendirilmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık olmadığı ve hükümde kamu düzenine aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nun 353/1- b-1 maddesi gereğince esastan reddine...
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Kanun gereği devlet malının haczedilemeyeceğinin gayet açık olduğunu, işbu sebeple icra memurunun haciz muamelesini şikayet etmekte idarelerinin hukuki yararının bulunduğunu, ancak buna rağmen mahkeme tarafından aktif husumet yokluğu nedeniyle davalarının reddedildiğini, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istinaf etmiştir. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE: Uyuşmazlık, haczin iptali talebinden ibarettir. Alacaklı tarafından borçluya ait olduğu ileri sürülen mallara ilişkin yapılan hacze karşı haczedilmezlik şikayeti ancak malı haczedilen borçlu tarafından ileri sürülebilir. 3.şahıs konumunda olan şikayetçi bakanlığın ise bu durumda yapılan işlemin İİK'nun 97- 99.maddelerince usulsüz olduğunun yanı sıra haczedilen malın kendisine ait olduğundan bahisle istihkak davası açabilir....
Dolayısıyla İİK'nın 82/4. maddesindeki haczedilmezlik şikayeti hakkından, borçlu şirketin yararlanması mümkün değildir (Yargıtay 12.HD 2018/9292 E, 2018/5253 K). Ayrıca, İcra ve İflas Kanunu ve takip hukuku ilkelerine göre, asıl olan alacaklının alacağına kavuşmasını sağlamak olduğundan, kural olarak borçluların tüm mallarının haczi mümkündür. Bir malın haczedilememesi için yasal düzenlemenin bulunması zorunludur. Haczedilmezlik istisnai bir durum olduğundan, bu yöndeki düzenlemelerin de dar yorumlanması gerekir. Bu durumda haczedilmezliğe ilişkin bu düzenleme yasa ile yapılmış bir düzenleme olmayıp, yönetmelikle yapıldığından, dar yorumlanması ve araçların haczedilemeyeceğine yönelik bir hüküm bulundurmaması neticesi haczinin mümkün olduğunun kabulü gerekmektedir....
İcra Müdürlüğü'nün 2017/38106 ve 2017/38083 esas sayılı dosyasında davacı borçlu T1 yönünden ıttıla tarihinin 12/02/2018 olarak düzeltilmesine, konusuz kalan haczedilmezlik şikayeti yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir. Davalı/alacaklı istinaf dilekçesinde; davacıya tebliğlerin usulüne uygun olarak yapıldığını, davacının haczedilmezlik şikayetinin devam ettiğini, davacının bu hususta herhangi bir feragati söz konusu değilken haczedilmezlik şikayeti hususunda karar verememesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, haczedilmezlik şikayetinin de tebligatlar usulüne uygun yapıldığından süreden reddi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Dairemizin önceki kararında belirtildiği üzere, davacı/borçlu her iki takip dosyasına yönelik olarak ödeme emri ve 103 davet kağıtlarının usulsüz tebliği ile birlikte Sakarya İli, Karasu İlçesi, 467 ada, 2 parsel, 3 nolu bağımsız bölüm numaralı taşınmaz yönünden haczedilmezlik (meskeniyet) şikayetinde bulunmuştur....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE : Tüm dosya kapsamı uyarınca; uyuşmazlık, İİK'nun 82.maddesinin 1.fıkrasının 12.bendine dayalı haczedilmezlik şikayeti olup, aynı kanunun 16/1. maddesine göre haczin öğrenildiği tarihten itibaren 7 günlük sürede yapılmalıdır. Şikayet konusu işlem şikayette bulunana tebliğ edilmiş ise süre tebliğ tarihinden başlar. Ancak tebliğ tarihinden daha önce öğrenmiş ise, şikayet süresinin öğrenme tarihinden başlayacağı aşikardır. Dava konusu taşınmaza, takip dosyalarından 01/03/2022 ve 02/03/2022 tarihlerinde haciz konulmuş, davacıya 103 davetiyesi 10/03/2022- 15/03/2022 tarihlerinde tebliğ edilmiştir. Davacının, dava dilekçesinde 103 davetiyesinin tebligatının usulsüzlüğüne ilişkin bir şikayeti de mevcut değildir....
İİK'nun 82/12. maddesi gereğince haczedilmezlik şikayeti, aynı Kanunun 16/1. maddesine göre 7 günlük süreye tâbi olup, şikayet süresi haczin öğrenildiği tarihten itibaren başlar. Somut olayda; borçlunun meskeniyet şikayetinde bulunduğu taşınmazında, 29.06.2015 tarihinde kıymet takdirine yönelik keşif yapılmış olup, kıymet takdir tutanağında; "adres kapalı olduğundan içeriye girilemedi, soruldu, borçlunun çarşıda dükkan işlettiği beyan edildi, çarşıya gidildi saat 13.30’da borçlu alınarak adrese tekrar gelindi adresi açtı bilirkişiyle birlikte girildi, gezildi, notlar alındı" ibaresi yazılı ise de, tutanakta borçlunun imzası olmadığı gibi, imzadan imtina ettiğine dair bir kayıt da mevcut değildir. Asıl olan, borçlunun öğrendiğini bildirdiği tarih olup, bu tarihin aksi ancak yazılı belge ile ispatlanabilir. Bu durumda, borçlunun taşınmazına konulan haczi şikayet dilekçesinde beyan ettiği tarihte öğrendiğinin kabulü gerekir....