İlk Derece Mahkemesince, “Dosyaya sunulan 22/06/2020 tarihli arabuluculuk anlaşma belgesine göre davacı ile davalı işverenin davaya konu edilen alacaklar dahil olmak üzere tüm hususlarda anlaşmış oldukları, davacı taraf söz konusu arabuluculuk anlaşma tutanağından sonra tekrar davaya konu alacaklar yönünden arabulucuya başvurduğu ve yapılan görüşmeler sonucunda 31/08/2020 tarihli anlaşmama tutanağı düzenlendiği tespit edilmiştir. Arabuluculuk Kanunu’nun 18/5 maddesinde, "Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamaz" düzenlemesi yer almaktadır. Dava dilekçesi ekinde sunulan ve yargılama aşamasında ihtiyari arabuluculuk son tutanakları ve anlaşma belgeleri getirtilerek mahkemece incelenmiştir. Ayrıca taraf tanıkları dinlenmiş delilleri değerlendirilmiştir....
Davalı Efitaş İnşaat vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece eksik inceleme sonucunda karar verildiğini, yerel mahkemece Bölge Adliye Mahkemesince verilen kaldırma kararına uyulmasına karar verilmişse de dosyaya yeni hiçbir delil eklenmediğini, ihtiyari arabuluculuk sonucunda anlaşmaya varılmış olması halinde davacının aynı alacaklar yönünden daha sonra dava tanzim etmesinin hukuken mümkün olmadığını, yerel mahkemece davacı asil dinlenmiş ve davacının işbu beyanları esas alınarak hüküm kurulduğunu, usulüne uygun düzenlenmiş arabuluculuk anlaşma tutanağının davacının iradesini yansıtmadığının, işçi iradesini fesada uğratma yoluyla tanzim edildiğinin ispatının delillerle yapılması gerektiğini, arabuluculuk anlaşma tutanağının arabuluculuk toplantısının yapıldığı ve anlaşma sağlandığına dair yazılı bir delil niteliğinde olduğunu ve bu hususların ayrıca bir vasıta ile ispatlanmaya muhtaç olmadığını, davacının soyut iddialarının ispatlanması gerektiğini, yerel mahkemce arabuluculuk...
, amir kanun hükümleri, arabuluculuk tutanakları, Yüksek Mahkeme ilamları ve tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde eldeki dava açılmadan önce 918 Sayılı Kanunun 97/1 maddesi gereğince davacı tarafından davalı ... şirketine yapılan müracaat neticesinde dava konusu kazaya ilişkin olarak davalı ... nezdinde ... nolu hasar dosyasının açıldığı, dosyanın açılması akabinde davacı ... vekili Av. ... ile davalı ... vekili Av. ... ve Arabulucu ... katılımı ile taraflar arasında "İhtiyari Arabuluculuk" görüşmelerinin gerçekleştirildiği, tarafların yapılan görüşme neticesinde "Anlaştığı" ve akabinde davalı ... tarafından davacıya 15/03/2023 tarihinde 165.111,20 TL, başvurucu vekiline ise 14.726,67 TL ödeme yapıldığı, söz konusu ihtiyari arabuluculuk tutanağının resmi belge hüviyetinde olduğu, yukarıda detayı verilen T.C....
Mahkemece " İncelenmesi gereken husus ihtiyari arabuluculuk tutanağının hükümsüzlüğüdür. İhtiyari arabuluculuk tutanağının iş akdi devam ederken düzenlendiği, Türk Borçlar Kanunu'nun 420. Maddesi uyarınca ibranamenin sözleşmenin sona ermesinden en az 1 aylık süreden sonra düzenlenmesi gerektiği, iş akdi devam ederken alınan ibraname niteliğindeki arabuluculuk tutanağının hükümsüz olduğu kanaatine varılmış, yapılan ödemeler işçilik alacaklarından mahsup edilmiştir. Mahsup kuralı gereğince öncelikle muaccel olan normal aylık ücret ve fazla mesai, genel tatil ve hafta tatil borçlardan mahsup edilmelidir. Kalan miktarın kıdem, ihbar ve yıllık izin ücretinden mahsup edilmesi gerekir. Anılan borçların muacceliyet tarihleri aynı olduğundan temerrüt tarihi önce gerçekleşmiş olan kıdem tazminatından mahsup edilmesi gerekir." gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiştir. Yargıtay 9....
Arabuluculuk anlaşma tutanağının icra edilebilirlik şerhi alınması ile mahkeme ilamı yerine geçeceği ve icra takibine konu edilebileceği ve ileride aynı hususta tekrar dava açmaya engel olduğu konusunda bilgilendirme yapıldığı ve tarafların da bu hususta onay verdikleri görülmüştür. Taraflar arasında ihtiyari arabuluculuk başvurusu sonucunda düzenlenen anlaşma tutanağının gabine dayalı olarak geçerli olup olmadığı noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 50. Hukuk Dairesi 2022/147 esas 2022/276 karar 17/02/2022 tarihli ilamı uyarınca; 6325 Sayılı Arabuluculuk Kanununun 3.maddesi uyarınca; taraflar arabulucuya başvurmak, süreci devam ettirmek, sonuçlandırmak veya bu süreçten vazgeçmek konusunda serbesttir. Bu durum Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 5/1.maddesine göre taraflar bu sürecin içerisine zorla dahil edilemezler....
İstinaf Sebepleri Davacı vekili; davacının iradesinin sakatlandığını, dosya kapsamındaki tanık beyanlarının bilgi ve görgüsünün somut ve dava konusu olayı aydınlatmak için yeterli olduğunu, baskı ve tehdit ile yürütülen arabuluculuk süreci sonunda imzalanan arabuluculuk tutanağının iptal edilmesi gerektiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur. C....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece; "Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacıya 23/02/2021 tarihinde görev yeri değişikliğine ilişkin yazılı bildirim yapıldığı, davacının ise 28/02/2021 tarihinde kendi el yazısı ile yazdığı ve altını imzaladığı belge ile istifa ettiği ve yine istifa dilekçesinde de kıdem tazminatı ve sosyal haklarının kendisine ödenmesini talep ettiği, davacı ile birlikte 2 kişinin daha olduğu 3 kişilik bir grubun ihtiyari arabuluculuk görüşmelerini gerçekleştirmek için tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere Çamlıca/İstanbul adresinde bir alana gittikleri, burada ihtiyari arabuluculuk sürecinin gerçekleştiği, söz konusu arabulucudan buna ilişkin evrakların istenildiği, arabuluculuk tutanağının içeriği konusunda gerekli aydınlatmaların yapıldığı, davacının evrakları imzaladığı ve evraklara herhangi bir itirazi kayıt koymadığı, her ne kadar söz konusu arabuluculuk görüşmesine katılan 3 forkliftciden birisi olan davacı tanığı Alim ERCAN’ın...
Dosya kapsamından sunulan ihtiyari arabuluculuk son tutanağında davacının işe iade ve iş güvencesi tazminatı olmadığı belirtilmiş ise de, ihtiyari arabuluculuk başvuru tutanağı, arabulucu belirleme tutanağı, arabuluculuğun esaslı süreci ve sonuçları hakkında bilgilendirme tutanağının sunulmadığı, mevcut verilere göre, ihtiyari arabuluculuk başvurusu ve seçiminin işveren tarafından yapıldığı, fesih tarihi ile arabuluculuk son tutanağının davacının işten çıkarıldığı tarih ile aynı tarihli olduğu, tanık beyanları dikkate alındığında tebliğ sırasında işçiye herhangi bir aydınlatmanın yapılmadığı, dava tarihi itibariyle taraflar arasında 6325 sayılı Kanun hükümleri dikkate alındığında, yapılan işlemlerin geçerli ihtiyari arabuluculuk faaliyeti olarak nitelendirilemeyeceği anlaşılarak davaya konu işe iade ve buna bağlı mali haklar yönünden işin esasına girilerek sonuca gidilmesi dosya kapsamına uygundur....
Somut uyuşmazlıkta, 30.09.2019 tarihinde iş sözleşmesi feshedilen davacı, 02.10.2019 tarihli ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesinin geçersizliğinin tespiti ile fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiş; Mahkemece 02.10.2019 tarihli ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesinin geçerli olup olmadığı hususu, alacak davasında ön sorun olarak incelendikten sonra davanın reddine karar verilmiştir. Bu durumda kararın miktar itibarıyla kesin olup olmadığının tespiti bakımından, hüküm altına alınan ya da reddedilen ve temyize konu edilen alacak miktarının dikkate alınması gerekmektedir. Somut olayda dava dilekçesinde talep edilen alacak kalemleri ile dosyada mevcut bilirkişi kök ve ek raporlarında yapılan seçenekli değerlendirmeler birlikte dikkate alındığında kararın, davacı aleyhine reddedilen ve temyize konu edilen miktar bakımından kesinlik sınırını aşacak mahiyette olmadığı anlaşılmıştır....
Somut uyuşmazlıkta, 30.09.2019 tarihinde iş sözleşmesi feshedilen davacı, 02.10.2019 tarihli ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesinin geçersizliğinin tespiti ile fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiş; Mahkemece 02.10.2019 tarihli ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesinin geçerli olup olmadığı hususu, alacak davasında ön sorun olarak incelendikten sonra davanın reddine karar verilmiştir. Bu durumda kararın miktar itibarıyla kesin olup olmadığının tespiti bakımından, hüküm altına alınan ya da reddedilen ve temyize konu edilen alacak miktarının dikkate alınması gerekmektedir. Somut olayda dava dilekçesinde talep edilen alacak kalemleri ile dosyada mevcut bilirkişi kök ve ek raporlarında yapılan seçenekli değerlendirmeler birlikte dikkate alındığında kararın, davacı aleyhine reddedilen ve temyize konu edilen miktar bakımından kesinlik sınırını aşacak mahiyette olmadığı anlaşılmıştır....