Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

HUKUK DAİRESİ DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL (YOLSUZ TESCİL) Taraflar arasında görülen davada; Davacı vekili, mülga 2510 sayılı İskan Kanunu kapsamında göçebe hayatı yaşadıkları iddiası ile başvuran davalıların, Mahalli İskan Komisyonu'nun 09.08.2002 tarih ve 135 no'lu kararı ile tarımsal iskan hak sahipliğini elde etmesi nedeniyle dava konusu 2617 parsel sayılı taşınmazın davalılar adına tescil edildiğini, ne var ki davalıların hak sahibi olarak belirlendikleri tarihten önce Devlet eliyle verilip topraklandırıldıklarının tespiti üzerine Mahalli İskan Komisyonu'nun 14.12.2011 tarih ve 153 no'lu kararı ile hak sahipliğinin iptal edildiğini, kaydın temelsiz kaldığını ileri sürerek, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescilini istemiştir....

    Davalı-karşı davacı vekili, dava konusu buluşu müvekkilinin davacı işveren yanında çalışmaya başlamadan önce tasarladığını ve hayata geçirdiğini, tamamen kendi çalışması sonucu gerçekleştirdiği buluş üzerinde davacının hak sahibi olmasının mümkün olmadığını ileri sürerek, müvekkilinin patentten doğan diğer hak ve talepleri saklı kalmak kaydıyla dava konusu patent üzerindeki davacı-karşı davalının payının ve hak sahipliğinin müvekkiline devredilmesini, bu talepleri kabul edilmediği taktirde, davacının patentteki hak sahipliğinin hükümsüzlüğü ile buluş sahibinin müvekkili olduğunun ve patent başvurusu yapma, patent alma hakkının ve tamamı ile patentin müvekkiline ait olduğunun tespitini talep ve dava etmiş, asıl davanın ise reddini istemiştir. Mahkemece asıl davanın kabulüne,karşı davanın ise reddine dair verilen karar davalı-karşı davacı vekilinin temyizi üzerine Dairemizce onanmıştır. Davalı/karşı davacı vekili bu kez karar düzeltme isteminde bulunmuştur....

      Türkiye Cumhuriyeti ile Danimarka Krallığı arasındaki Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 33’üncü maddesinde yer alan “Bir Danimarka veya Türk vatandaşı ya da geriye kalan hak sahiplerinin, özellikle Türk mevzuatına göre tamamlanan prim veya sigorta süreleri dikkate alındığında, bir aylığa hak kazanma koşullarını yerine getirmediği takdirde, ilgili kimsenin Danimarka mevzuatına göre tamamladığı ikamet sürelerinin gerekli miktarı, Türk mevzuatına göre geçirilmiş prim ve sigorta süreleri gibi ikamet sürelerinin gerekli miktarı, Türk mevzuatına göre geçirilmiş prim ve sigorta süreleri gibi dikkate alınır, ancak söz konusu prim ve sigorta süreleri ile anılan ikamet süreleri çakışmamalıdır.” hükmü yer almaktadır....

        Davacı kurumdan, davalının 01.01.1994 tarihli tahsis talep tarihinde 506 sayılı Kanun'a göre bağlanan aylığa esas sigortalılık süreleri ile prim ödeme gün sayılarının tek tek belirlenmesi, 5434 sayılı Kanun'a tabi çalışmaların dahil edilip edilmediğinin tespiti, bu tarihte 5434 sayılı Kanun'a göre de yaşlılık aylığı bağlanıp bağlanamayacağı, bu tarihte bağlanması mümkün değilse 5434 sayılı Kanun'a göre en erken hangi tarihte tahsis şartlarının oluştuğunun ve aylık miktarının ne kadar olacağının belirlenmesi ile dosyaya eklenmesi için dosyanın mahalline GERİ ÇEVRİLMESİNE, davalının temyiz itirazlarının bu noksanlık giderilip dosyanın gönderilmesinden sonra incelenmesine, 19.03.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi....

          hak kazanıldığının tespitine ilişkin hüküm kurulması”gereğine işaret edilerek yeniden değerlendirme yapılmak üzere bozulmuştur....

            Mahkemece, hak sahipliğinin iptaline ilişkin komisyon kararının idare mahkemesi kararı ile iptal edildiği ve tescile dayanak olan hak sahipliği kararının ayakta olduğu, ayrıca idari istikrar, devlete güven nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edilmemesi gerektiği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. -KARAR- Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına özellikle 12.07.2013 tarihinde kabul edilen 6495 sayılı Kanun ile 5543 sayılı İskan Kanununda eklenen geçici 7. maddesinin üçüncü fıkrasında " Mülga 2510 sayılı Kanuna göre hak sahibi olanların hak sahiplikleri herhangi bir koşul aranmaksızın bu kanuna göre devam eder."...

              Somut olayda davalıların hak sahipliği geçici 7/3. maddenin yürürlüğünden önce idare işlemi ile iptal edilmiş ve idari yargıda iptal davası açılmayarak bu iptal işlemi kesinleşmiştir. Bu durumda geçeci 7/3. maddenin yürürlüğe girdiği tarihte davalıların hak sahipliği statüsü sona ermiş olduğundan bu maddeye göre devamı gereken bir hak sahipliğinin varlığından söz edilemez....

                Davacılar ..., ... ve ..., çekişmeli taşınmazların kamulaştırılarak ... adına tescil edildiğini ve bedellerinin ileride çıkacak hak sahiplerine ödenmek üzere bankaya bloke edildiğini ve halen kendilerine ödenmediğini ileri sürerek çekişmeli taşınmazlarda malik olarak hak sahibi olduklarının tespitine karar verilmesi istemiyle Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açmışlardır. Mahkemece, önceki tarihli Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsiz olduğuna ilişkin bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, ... ada ... , ... , ... ve ... parsel sayılı taşınmazın kamulaştırma öncesinde ... adına tapuya kayıt ve tesciline, ... ada ... parsel sayılı taşınmazın kamulaştırma öncesinde taşınmazın tamamı 2 pay kabul edilmek suretiyle hissesinin malik ve hak sahipliğinin ...'a, diğer 1 hissesinin malik ve hak sahipliğinin ...'a ve ... ada ... , ... ve ... parsel sayılı taşınmazların ise tamamı 2 pay kabul edilmek suretiyle 1 hissesinin malik ve hak sahipliğinin ...'...

                  S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün 1. fıkrasının silinerek yerine; "1) Davanın kabulü ile, Davacının 01.06.2017 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının ve biriken aylıklarının 01.09.2017 tarihi başlangıç kabul edilerek,her bir aylık için aylığa hak kazanılan tarihten itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesi gerektiğinin tespitine," kararın bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 15.09.2020 gününde oybirliği ile karar verildi....

                    Eldeki davada, Mahkemece verilen 09.05.2017 günlü karar Dairemizin 12.09.2017 günlü ilamı ile özetle; davacı hakkında hakkı doğuran olay tarihi itibarıyla yürürlükteki yasal mevzuat gereğince babası üzerinden ölüm aylığı tahsis edilemeyeceği gibi süreç içerisindeki yasal değişiklikler karşısında da çift aylığa hak kazanamadığı” hususu belirtilmiş, mahkeme kabulündeki iyi niyetli zenginleşen hükümlerince iade ile yükümlü olmadığına dair yaklaşımın isabetsiz olup, davacının belirttiği kuruma karşı borçlu olmadığının veyahut başka bir deyişle Kurum alacağının ne miktarda olması gerektiğinin tespiti isteminin, yasal dayanağı 5510 sayılı Yasa’nın 96’ncı maddesi olup, Türk Borçlar Kanununa göre özel kanun olan ve uygulama önceliği bulunan 5510 sayılı Yasa kapsamında davalı kurumun alacağının kapsamının belirlenmesi gerektiği ve 96’ncı maddenin “b” fıkrası kapsamında uygulama yapılması ile davalı Kurum alacağının belirlenmesi gereklerine işaret edilmiştir....

                      UYAP Entegrasyonu