İhtisas Kurulu'ndan alınacak rapor ile Yüksek Sağlık Kurulu Kararı arasında sürekli iş göremezlik oranına yönelik görüş ayrılığı bulunduğu takdirde çelişkinin giderilmesi için dosyanın Adli Tıp 2. Üst Kuruluna (Genel Kurul) gönderilerek çıkacak sonuca göre karar verilmesi gerekir. Sigortalının sürekli iş göremezlik derecesine itiraz edilmesi halinde; anılan yasal prosedüre uygun olarak sürekli iş göremezlik derecesinin belirlenmesi, yapılacak inceleme sonucunda sürekli iş göremezlik derecesinin Kurumca belirlenen oranın altına düşmesi durumunda bu değişiklik, dava dışı sigortalının hak alanını ilgilendirdiğinden ve sigortalının taraf olduğu bir davada sonuçlandırılması gerektiğinden davalı tarafa, sigortalı ile Kuruma karşı iş göremezlik derecesinin belirlenmesi için dava açmak üzere süre verilmesi, açılacak davanın sonucunun beklenmesi, sürekli iş göremezlik derecesinin kesinleştirilmesinden sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir....
Yüksek Sağlık Kurulu'nca düzenlenen raporlar arasında çelişkinin mevcut olması halinde, çelişkinin Adlî Tıp Kurumu Başkanlığı Adli Tıp Genel Kurulu tarafından giderilerek, sigortalının sürekli iş göremezlik oranı ve başlangıç tarihi kesin olarak karara bağlanması da zorunludur. Yukarıda açıklanan prosedür doğrultusunda inceleme yapılarak, öncelikle, iş göremezlik oranının belirlenmesi sigortalının da hak alanını ilgilendirdiğinden, sigortalı davaya dahil edilerek, bu kaza nedeniyle sigortalının iş göremezlik oranının belirlenmesi ve iş göremezlik oranının artması veya azalması halinde, hangi tarihten itibaren arttığı veya azaldığı, azalma halinde ilk peşin değer üzerindeki etkisi araştırılarak, geçici iş göremezlik ödemeleri ve tedavi gideri yönünden de bir karar verilmesi gerektiği halde, bu masraf kalemleri yönünden olumlu olumsuz bir karar verilmemesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir....
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerde hükmün 1. paragrafı tamamen silinerek, yerine; “1-Davacının Alman Rant sigortasına giriş tarihi olan 01.07.1985 tarihinin ilk sigorta başlangıç tarihi olduğunun ve koşulları gerçekleştiğinden, tahsis talep tarihini takip eden aybaşı olan 01.05.2014 tarihinden itibaren yaşlılık aylığa hak kazandığının TESPİTİNE; hak kazanılan aylıklardan ilk üç aylığın üçüncü ayın bitiminden, diğer aylıklara hak kazanılan tarihlerden itibaren ödenecekleri tarihe kadar yasal faiz uygulanması gerektiğinin tespitine, Kurum işleminin iptaline,” rakam ve sözcüklerinin yazılmasına ve hükmün düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA, 29.05.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve “Ölüm aylığının hak sahiplerine paylaştırılması” başlığını taşıyan 34. maddesinde, sigortalının evli olmayan, boşanan, dul kalan kızlarına ölüm aylığı bağlanabilmesi, bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmama veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olma koşullarına bağlanmış, “Aylık ve gelirlerin birleşmesi” başlıklı 54. maddede ise bu Kanuna göre bağlanacak aylık ve gelirlerin birleşmesi durumunda, hem eşinden, hem de ana ve/veya babasından ölüm aylığına hak kazananlara, tercihine göre eşinden ya da ana ve/veya babasından bağlanacak aylığının bağlanacağı hüküm altına alınmıştır....
SONUÇ: Hüküm fıkrasının 3. bendin silinerek, yerine, “Ödenmesi gereken yaşlılık aylıklarının, 01.08.2007 tarihi başlangıç kabul edilerek, her bir aylık için aylığa hak kazanılan tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı Kurumdan tahsiline” cümlesinin yazılmasına ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 13.02.2012 gününde oy birliğiyle karar...
K A R A R 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, ...’nın tüm temyiz itirazlarının reddine, 2- Davacılar vekilinin temyizine gelince: Dava, 16.10.1996 tarihinde sigortalının ölümünün iş kazası olduğunun tespiti ile iş kazası sonucu ölüm nedeniyle hak sahiplerinin maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Mahkemece, Dairemizin iş kazasının tespiti ile tazminat istemli davaların ayrılarak yargılamalarının sürdürülmesi gerektiği ve ölüm olayının meydana gelmesinde, 506 sayılı Yasanın 11....
ın malullük aylığından faydalanmak için Konya Meram Eğitim ve Araştırma Hastanesinden 09.11.2006 tarihinde aldığı raporun para karşılığında düzenlenmiş sahte bir rapor olduğunu iddia ettiği, sanığın şikayeti üzerine Konya Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünce katılanın yeniden kontrol muayenesine tabi tutulduğu, bunun sonucunda Konya Meram Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından 24.04.2012 tarihli rapor düzenlendiği, özür durumunun oranı ile ilgili olarak iki rapor arasında farklılıklar bulunması üzerine Konya İl Müdürlüğü tarafından Gelirler İdaresi Başkanlığına 11.02.2013 tarihinde “sigortalının çalışma gücü kayıp oranının aylığa hak kazandığı 01.12.2009 tarihinde yürürlükte olan yönetmelik hükümlerine göre değerlendirilerek sakatlık indiriminden yararlanıp yararlanamayacağının” sorulduğu ve 15.02.2013 tarihinde Konya Cumhuriyet Başsavcılığına bilgi verilerek Gelirler idaresi Başkanlığından gelecek cevabi yazıya göre işlem yapılacağının belirtilmesi karşısında; sözü edilen hususlar yerine...
Dava konusu bağımsız bölümün davalılar adına tesciline dayanak olan Türkoğlu Mahalli İskan Komisyonu'nun 24.08.1995 tarihli işleminin 13.12.2011 tarihli Mahalli İskan Komisyonu kararı ile iptal edildiği, hak sahipliğinin iptaline ilişkin anılan 13.12.2011 tarihli kararın iptali için ... 2. İdare Mahkemesi'ne dava açıldığı, davanın reddine ilişkin kararın Danıştay'ın 05.02.2014 tarih 2013/4278 Esas 2014/690 Karar sayılı kararı ile bozulduğu, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda ... İdare Mahkemesi'nin 05.05.2015 tarih 2015/224 Esas 507 Karar sayılı kararı ile hak sahipliğinin iptaline ilişkin 13.12.2011 tarihli idari işlemin iptaline karar verildiği ve bu kararın 18.05.2016 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Bu halde, hak sahipliğinin iptaline ilişkin idari işlemin iptal edildiği ve iptale ilişkin hükmün kesinleştiğinden bahisle eldeki davada verilen hükmün bozulması gerektiği anlaşıldığından onama kararının kaldırılarak hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir....
"İçtihat Metni" Mahkemesi :İş Mahkemesi Dava, 1479 sayılı Kanun hükümleri gereğince babası üzerinden hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla ölüm aylığına hak kazanıldığının ve aylıkların kesilmesine dair kurum işleminin iptali ile Kuruma karşı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, bozmaya uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi....
Kusur durumu saptanırken, iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerektiğinin, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığının ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığının, 506 sayılı Kanun'un 26., 4857 sayılı Kanun'un 77., İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü hükümleri çerçevesinde değerlendirilerek belirlenmesi ile oluşa uygun kusur raporu alınması gerekir. Sigortalının göl içerisine düşmek suretiyle vefat etmesi olayında, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda sigortalının ne şekilde vefat ettiği, maddi olgu somut olarak ortaya konulmaksızın, sigortalının iş yerinde çalışırken kaza geçirmiş gibi değerlendirilmek suretiyle, taraflara kusur atfedilmesi hatalı bulunmuştur....