Davacı, davalı şirket tarafından kâr payı dağıtılmadığını ileri sürerek hissesi oranında şahsına düşen kâr payının tespiti ile tespit edilen miktarın tahsilini talep etmiştir. Limited şirketlerde şirketin kâr elde etmiş olması, kendiliğinden limited şirket ortağına kâr payı talep etme yetkisi vermez. Şirket ortaklarına kâr payı dağıtılabilmesi için öncelikle ortaklara pay dağıtılması yönünde ortaklar turulunca bir kararın alınması gerekmektedir. Somut uyuşmazlıkta bu yönde alınmış bir karar olmadan mahkemenin ortaklar kurulu yerine geçerek ortağa kâr payı vermesi mümkün olmadığından davalı şirkete karşı açılan davanın reddedilmesinde herhangi bir hukuka aykırılık yoktur ( Yargıtay 11.HD: 2016/14687 E, 2018/7407 K, T:27.11.2019). Ödenmemiş kâr paylarının tahsiline ilişkin talep bakımından pasif husumet ehliyeti, davalı şirket tüzel kişiliğine ait olup, bu talep bakımından ortakların pasif husumet ehliyeti bulunmamaktadır....
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO : 2018/342 Esas KARAR NO : 2018/778 DAVA : Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı) DAVA TARİHİ : 21/05/2018 KARAR TARİHİ : 14/11/2018 Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacının dava dilekçesinde özetle; ortağı şirketin adresden taşınmış olduğu, antalya ticaret odasındaki kayıttaki adresde de bulunamamakta olduğunu, 20 yıldır faaliyet gösterip herhangi bir gelir tarafına ödenmediğini, hisse artışlarından bilgisinin olmadığını ve hisse bedelinin azaldığını, şirket hakkında hem tespit yapılmasını, hemde ortaklıktan çıkarılmayı talep ve beyan ettiği anlaşıldı....
Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur. Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.” hükmünü haiz olup; buna göre limited şirket ortağı, şirketten tahsil imkanı bulunmayan kamu alacaklarından sermaye payı oranında sorumludur....
Somut olaya gelince borcun, murisin şahsi vergi borcu değil, ortağı olduğu limited şirketin vergi borcu olduğu anlaşılmaktadır. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanunun 22.7.1998 tarihli 4369 sayılı Yasayla değişik 35. maddesi hükmüne göre; limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun gereğince takibe tabi tutulurlar. Şu halde açıklanan yasal düzenleme gereğince, murisin; “ortağı” olduğu limited şirketin, şirketin malvarlığından tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan vergi borcundan, şirket ortağı olarak “koyduğu sermaye hissesi oranında” doğrudan doğruya sorumluğu söz konusudur. Murisin yasal mirasçısı olan davacılar hakkında, amme alacaklısı tarafından henüz takibe geçilmemiş olması, yasal mirasçıların borç tehdidi altında olmadıkları anlamına gelmez....
Somut olaya gelince borcun, murisin şahsi vergi borcu değil, ortağı ve müdürü olduğu ..............' nin vergi borcu olduğu anlaşılmaktadır. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanunun 22.7.1998 tarihli 4369 sayılı Yasayla değişik 35. maddesi hükmüne göre; limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun gereğince takibe tabi tutulurlar. Şu halde açıklanan yasal düzenleme gereğince, murisin; “ortağı” olduğu limited şirketin, şirketin malvarlığından tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan vergi borcundan, şirket ortağı olarak “koyduğu sermaye hissesi oranında” doğrudan doğruya sorumluluğu söz konusudur. Murisin yasal mirasçısı olan davacılar hakkında, amme alacaklısı tarafından henüz takibe geçilmemiş olması, yasal mirasçıların borç tehdidi altında olmadıkları anlamına gelmez....
Şu halde açıklanan yasa hükümleri gereğince kamu borçlarının murisin; "ortağı" ve "temsilcisi" olduğu şirket borcundan kaynaklandığının tespit edilmesi halinde ilgili şirketlerin, şirketin malvarlığından tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan kamu borcundan, şirket ortağı olarak "koyduğu sermaye hissesi oranında" doğrudan doğruya; "temsilcisi" olarak da şahsi sorumluğu olacağı gözetilerek, mahkemece uzman bilirkişi veya bilirkişiler eliyle murisin, "ortağı" ve "yasal temsilcisi" olduğu şirketlerin defter, kayıt ve belgeleri üzerinde inceleme yaptırılarak şirketin aktif ve pasifinin saptanması ve murisin şirketin kamu borcundan dolayı sermaye hissesi oranında şahsen sorumlu olacağı miktarın bu suretle belirlenmesi, amme alacağının şirketin malvarlığından tamamen tahsili mümkün ise bu halde davacıların kamu borcundan dolayı terekenin borca batıklığının tespitini istemekte hukuki yararlarının bulunmayacağı gözetilerek isteğin reddedilmesi, aksi halde murisin ölüm tarihi...
Dosya içeriğinden borcun, davacı vekilinin dava dilekçesinde de belirttiği üzere murisin şahsi vergi borcu değil, ortağı ve müdürü olduğu şirketlerin vergi borcu olduğu anlaşılmaktadır. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanunun 22.7.1998 tarihli 4369 sayılı Yasayla değişik 35. maddesi hükmüne göre; limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun gereğince takibe tabi tutulurlar. Şu halde açıklanan yasal düzenleme gereğince, murisin; “ortağı” olduğu limited şirketin, şirketin malvarlığından tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan vergi borcundan, şirket ortağı olarak “koyduğu sermaye hissesi oranında” doğrudan doğruya sorumluğu söz konusudur....
Bu düzenleme uyarınca, kamu alacağı borçlu şirketten tahsil edilemediği takdirde tahsili amacıyla, borcun ait olduğu dönemde şirket ortağı olan kişi ve kişiler adına ödeme emri düzenleneceği tartışmasızdır. Bununla birlikte; 7143 sayılı Kanun kapsamında borcun yapılandırılmasının verginin doğduğu ve ödenmesi gerektiği dönemlerde şirket ortağı olanların sorumluluğu açısından bir değişikliğe neden olmayacağı açık olduğundan, asıl borçlu şirkete ait vergi borçlarının yapılandırıldıktan sonra ödenmemesi halinde, verginin doğduğu ve ödenmesi gerektiği olduğu dönemlerdeki şirket ortaklarının sorumluluğuna gidilmesi gerekmektedir. Dosyanın incelenmesinden; asıl borçlu şirket tarafından 7143 sayılı Kanun kapsamında yapılandırılan borçların ödenmemesi nedeniyle söz konusu yapılandırmanın iptal edildiği, şirket hakkında yapılan malvarlığı araştırması sonucuna göre şirket adına kayıtlı ve daha önce haciz konulmuş olan 1999 Model ... Marka ......
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır Muhalif ...Ç MUHALEFET ŞERHİ: Açılan dava; geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın tahsili, aksi takdirde davalı şirketin ortağı olduğunun tespiti ile ortaklığın şirket kayıtlarına işlenmesine ve ortaklıktan kaynaklanan kar payı ve sair her türlü parasal haklarının hesap edilerek davalıdan tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı; yeterli inceleme yapılmaması, bilirkişi raporuna yönelik itirazlarının değerlendirilmemesi ve ikincil talebi ile ilgili karar tesis edilmemesi istinaf sebeplerine dayanarak istinaf kanun yoluna başvurmuştur....
Davalı vekili, müvekkili şirketin veterinerlik üzerine faaliyetini yürüten küçük sermayeli ve tek merkezli olarak çalışan bir şirket olduğunu, çalışanların şirket ortağı olduğunu, şirket isminin hiç bir zaman ön plana çıkmaması nedeniyle marka değerinden söz etmenin mümkün olmadığını, davacının şirkete hiç bir katkısı olmadığı gibi başka bir veterinerlik şirketine ortak olduğunu, davacıya, çıkma kararı sonrası şirket kayıtları üzerinde inceleme yapılarak alınan mali müşavir bilirkişi raporuna göre, hesaplanan çıkma payının teklif edildiğini, buna karşın mevcut davanın açıldığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece tüm dosya kapsamına göre; davalı şirkete ait demirbaşların rayiç değeri, sermaye artırımına ilişkin ortaklar kurulu kararları, yasal mevzuat ve yerleşik Yargıtay uygulamaları gözetilmek suretiyle davacının davalı şirketten çıkma payı alacağının tespit edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir....